Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 30
  • Öğe
    Cesarean Scar Pregnancies and Reproductive Outcomes: A Single Center Experience
    (Türkiye Klinikleri, 2023) Doğru, Şükran; Akkuş, Fatih; Altınordu Atcı, Aslı; Eren, Gülnur; Acar, Ali
    Objective: The rising rate of cesarean delivery increases the occurrence of cesarean scar pregnancies (CSP). Early diagnosis and treatment of CSP have become the subject of considerable interest in recent years because of the risk of life-threatening uterine bleeding and rupture. The aim of this study was to share the results of ultrasonography (USG)-guided dilation and curettage (D&C) and hysterotomy in treating early CSP and the long-term reproductive results in these cases. Material and Methods: Patients diagnosed with CSP admitted to the perinatology clinic between January 2016 and April 2020 were included in this study. USG-guided D&C was recommended for all patients diagnosed with CSP in the first trimester (<= 12 gestational weeks). Hysterotomy was recommended for patients who could not undergo D&C. All patients' demographic data and procedure results were retrieved retrospectively from electronic records, and reproductive anamneses after the procedure were obtained from patient files and telephone calls. Results: Sixty-three patients who underwent USG-guided D&C and hysterotomy were included in the study. While D&C was successful in 93.65% ( n=59) of these patients, 6.35% (n=4) underwent hysterotomy. In the USG-guided D&C group, the infertility rate was 15.78% (n=6), the rate of the recurrent scars was 9.3% (n=3), and the rate of placenta accreta spectrum was 6.25% (n=2). The term healthy pregnancy rate was 64%. Conclusion: In experienced hands, USG-guided D& C can be considered the first choice in early scar pregnancies. We believe that similar reproductive results would be obtained when D&C and other treatment modalities were compared in CSP treatment.
  • Öğe
    Are serum delta neutrophil index and other inflammatory marker levels different in hyperemesis gravidarum?
    (Wiley, 2023) Dal, Yusuf; Akkuş, Fatih; Karagün, Şebnem; Çolak, Hatun; Coşkun, Ayhan
    Hyperemesis gravidarum (HEG) is a condition characterized by nausea and vomiting, fluid electrolyte and acid-base imbalance, dehydration, weight loss, and ketonuria in early pregnancy. The relationship of HEG with inflammation has been studied in many studies. This study aimed to investigate the role of serum delta neutrophil index (DNI), a new inflammatory marker, and other inflammatory markers in demonstrating the disease’s presence and severity in HEG patients.
  • Öğe
    Gebelik başlangıçlı obsesif kompulsif bozukluk: klinik özellikler, komorbidite ve ilişkili etkenler
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2010) Kaya, Veli; Uğuz, Faruk
    Bu çalışmada gebelikte başlayan obsesif kompulsif bozukluğun (GBOKB) klinik özellikleri, diğer anksiyete ve duygudurum bozuklukları ile komorbiditesinin araştırılması amaçlandı.Çalışma üç gruptan oluşturuldu. Birinci gruba obsesif kompulsif bozukluğu (OKB) olan 20 gebe kadın, ikinci gruba 207 sağlıklı gebe kadın, üçüncü gruba ise gebe olmayan 40 OKB'li kadın alındı. Obsesif kompulsif semptomların tipi ve şiddetini saptamak için saptamak Yale-Brown Obsesyon Kompulsiyon Ölçeği (YBOKÖ) kullanıldı. OKB ve diğer anksiyete bozuklukları veya duygudurum bozuklukları tanılarını değerlendirmek için SCID-I/CV (Structured Clinical Interview for DSM-IV / Clinical Version), komorbid C kümesi eksen II kişilik bozukluklarının saptanmasında SCID-II (Structured Clinical Interview for DSM-III-R Personality Disorders) kullanıldı.BOKB'de en yaygın obsesyonlar bulaşma (%80) ve simetri/kesinlik (%30), en yaygın kompulsiyonlar ise yıkama/temizleme (%80) ve kontrol etme (%60) olarak bulundu. Gebelik dışı dönemde başlayan OKB'li hastalara göre, GBOKB'li hastalarda semptom şiddetinin daha hafif olduğu, semptomların tipinin ise her iki grupta aynı olduğu görüldü. OKB'li gebelerin 13'ünde (%65) herhangi bir anksiyete veya duygudurum bozukluğu olduğu belirlendi. Bunlar içinde en sık görüleni ise yaygın anksiyete bozukluğu idi. Lojistik regresyon analizi sonuçlarına göre ise gebede sigara içme, gebede geçirilmiş OKB öyküsü, gebeliğin hemen öncesinde bir anksiyete bozukluğunun varlığı ve obsesif kompulsif kişilik bozukluğu GBOKB ile ilişkili bağımsız etkenler olarak bulundu.Bulgularımız, GBOKB'deki semptomların ve yüksek komorbiditenin gebelik dışı dönemde başlayan OKB ile benzer olduğunu göstermektedir. Ayrıca yukarıda sayılan dört faktörden en az birini taşıyan gebeler, gebelik döneminde OKB geliştirme yönünden daha fazla risk altında görünmektedir.
  • Öğe
    The Effect of Local Injury to the Endometrium for Implantation and Pregnancy Rates in ICSI - ET Cycles with Implantation Failure: A Randomised Controlled Study
    (2012) İnal Öztürk, Zeynep Hafiza; Görkemli, Hüseyin; İnal, Hasan Ali
    Tekrarlayan implantasyon başarısızlığı olan ICSI-ET (intrasitoplazmik sperm injeksiyonu-embriyo transferi) sikluslarında endometriuma uygulanan lokal hasarın implantasyon, klinik gebelik ve canlı doğum oranlarına olan etkisini araştırmak. Çalışma bir üniversite hastanesinde prospektif olarak tasarlandı ve geçekleştirildi. İnfertilite nedeniyle başvuran ve ICSI-ET yapılması kararlaştırılan, uzun protokol (GnRH analoğu; rFSHHMG) yöntemiyle KOH uygulanacak, tekrarlayan implantasyon başarısızlığı olan toplam 100 hasta seçildi. Aralarından randomize olarak seçilen 50 hastaya KOH siklusundan önce tekrarlanan endometrial biyopsi uygulandı. Hastaların yaş ortalaması, indüksiyon gün süresi, kullanılan toplam gonadotropin dozları, hCG günü E 2 değerleri ve endometrium kalınlıkları, siklus başına toplam MII evresindeki oosit sayıları, transfere uygun kalitedeki total embriyo sayıları, transfer günleri ve transfer edilen embriyo sayıları iki grupta da benzerdi. Benzer sayıda embriyo transferleri ile (çalışma ve kontrol gruplarında sırasıyla 138 ve 141) implantasyon oranları (% 34.67e karşı % 30.8, p 0.05), klinik gebelik oranları (% 60e karşı % 34, p 0.009) ve ET başına canlı doğum oranları (% 44e karşı % 24, p 0.03) çalışma grubunda kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur. Bu sonuçlar IVF tedavisi öncesinde endometriuma uygulanan lokal hasarın embriyo implantasyon, klinik gebelik ve canlı doğum oranlarını artırdığını desteklemiştir.
  • Öğe
    Safra kesesi malign lenfoması: Nadir bir olgu
    (2013) Gündeş, Ebubekir; Tekin, Ahmet; Ferlibaş, Enes; Bal, Ali; Esen, Hacı Hasan
    Safra kesesi kanserleri oldukça nadir görülür ve prognozu kötüdür. Safra kesesi malign lenfoması tüm safra kesesi tümörlerinin yalnızca %0,1-0,2 sini oluşturmaktadır. 61 yaşındaki erkek hasta yaklaşık 2 aydır devam eden karın ağrısı ve hazımsızlık şikayetleri ile kliniğimize başvurdu. Yapılan radyolojik incelemelerde safra kesesi içerisinde yaklaşık 1,5x1,5 cm boyutlarında polipoid lezyon saptandı. Hastaya laparoskopik kolesistektomi işlemi uygulandı. Histopatolojik inceleme sonucunda safra kesesinin malign lenfoması (Large B cell tip) tespit edildi. Adjuvan tedavi olarak 8 kür kemoterapi aldı. 24 aylık takiplerinde nüks veya metastaz saptanmadı.
  • Öğe
    Dev Uterin Lipom
    (2016) Alan, Cemre; Ercan, Fedi; Balcı, Osman
    Saf uterin lipom, çok nadir görülen mezenkimal benign bir neoplazmdır ve literatürde sadece birkaç olgu sunumu mevcuttur. Otuz yaş üzerindeki kadınların 20-40'ında görülen ve aynı zamanda kadınlarda en sık görülen tümör olan leiomiyomun aksine lipom, postmenopozal kadınlarda daha sıktır. Sık rastlanmayan benign neoplazmlar olan lipomatöz uterin tümörlerin insidansı 0,03- 0,2 civarındadır. Hastalar öncelikle leiomiyom tanısı almakta, son ve kesin tanıları histopatolojik inceleme sonrası konulmaktadır. Uterin duvarda görülen lipomatöz tümörlerin histopatogenezi tam olarak aydınlatılamamıştır. Yağ dokusu uterusta primer doku olmadığından bunu açıklamak için birçok teori öne sürülmüştür. Bu çalışmada, leiomiyom ön tanısı ile opere edilen ve patoloji sonucu lipom gelen 40 yaşındaki bir olgu sunulmuştur.
  • Öğe
    Clinical results of laparoscopic hysterectomies: Single center experience
    (2017) İnal, Zeynep Özturk; İnal, Hasan Ali
    Purpose: The aim of this study was to evaluate the clinicalresults of laparoscopic hysterectomy (LH).Materials and Methods: In this retrospective study, theoriginal files of 511 patients who underwent LH betweenJanuary 2010 and December 2016 were analyzed. Thefollowing parameters were recorded and assessedaccording to the years studied: mean age, body mass index(BMI), parity, indications for surgery, uterine weight,operation duration, blood loss, duration of hospitalization,analgesic needs, and intra- and post-operativecomplications.Results: The lowest LH rate was 10.14% in 2012, and thehighest rate was 47.73% in 2016. Uterine myoma (31.51%)and menometrorrhagia (25.63%) resistant to medicaltreatment were the most common indications. There wereno differences in terms of age, BMI, parity, blood loss,analgesic requirements, uterus weight, previous intraabdominalsurgery rate, laparoscopy to laparatomyconversion rate, and intra- or post-operative complicationsduring the period assessed. However, operation time andhospital stay durations were significantly reduced after thefirst 3 years.Conclusion: An emphasis on endoscopy training forgynecological surgeons, along with technological advancesand the use of surgical techniques, has improvedpostoperative LH recovery, and the length of the requiredhospital stay has become shorter. LH should be thepreferred surgical option in hysterectomy indications, as itis effective and safe for the patient.
  • Öğe
    Postmenopozal Bir Kadında Dev Ovarian Leiomyosarkom
    (2017) Balcı, Osman; Türen, Emine
    Primer ovarian leiomyosarkomlar genellikle post-menopozal kadınlarda karşımıza çıkan, nadir görülen, orijini, etiyolojisi, histolojik özellikleri, kliniği ve optimal tedavisi tam olarak açıklanamamış tümörlerdir. Tüm over tümörlerinin %3‘ünden azını oluşturmaktadırlar. Seyrek görülüyor olmaları ve spesifik semptomlarının olmaması tanıyı daha da güç hale getirmektedir. Bu makalede, ovarian kitle nedeni ile opere edilen ve patoloji sonucu ovarian leiomyosarkom gelen 66 yaşında bir hasta sunuldu. Her ne kadar ovarian leiomyosarkomlar nadir görülen tümörler olsa da over gonadal stromal tümörlerinin ayırıcı tanısında akılda tutulmalıdır.
  • Öğe
    Plasenta Akreata Nedeniyle Gelişen Geç Postpartum Kanama Tedavisinde Acar Usulü Kompresyon Sütürü ile Başarılı Tedavi; Olgu Sunumu
    (2016) Kılıç, Fatma; Acar, Ali; Ercan, Fedi; Sayal, Hasan Berkan; Üstün, Damlanur
    Plasenta yapışma anomalileri, plasentanın uterin duvar içine doğru anormal şekilde invaze olmasıdır. Plasenta akreata, inkreata ve perkreata olmak üzere 3 grupta incelenir. Burada plasenta akreata nedeniyle postpartum 17. günde başlayan ciddi postpartum kanamanın tedavisinde kullanılan yeni sütür tekniği (Acar usulü kompresyon sütürü) ile tedavi edilen bir olgu sunulmuştur. Hasta 17 gün önce dış merkezde vajinal doğum yapmış ve postpartum 17. günde gelişen abondan vajinal kanama nedeniyle kliniğimize sevk edilmiştir. Ultrason ve litotomi pozliyonunda yapılan jinekolojik muayenesinde kavitede uterus korpus ön duvarda yaklaşık olarak 3x4 cm boyutlarında uterusa dens olarak yapışmış doku palpe edilmiştir. Abondan vajinal kanaması olan hastaya laparotomi ve histerotomi yapılmış, çıkarılan plasental doku sonrası plasental yataktan gözlenen ciddi kanama Acar Usulü Kompresyon Sütürü konularak kontrol edilmiştir.
  • Öğe
    A Rare Cause of Recurrent Vulvar Pain: Case Presentation of Periclitoral Abscess
    (2012) Gezginç, Kazım; Acar, Ali; Karataylı, Rengin; Gök, Dilay
    Periclitoral abscess is a very rare disorder causing severe vulvar pain. There are only few cases that have been reported and the etiology is still unclear except some cases were found to be related to female circumcision in a group of patients. Periclitoral abscess can be recurrent and has also been seen in premenarchal girls. Antibiotic treatment and marsupialization are the treatment options. In this report, management of a case with recurrent periclitoral abscess is presented.
  • Öğe
    Sezaryen Skar Gebeliğinin Dilatasyon Küretaj Sonrası Foley Katater Uygulaması ile Başarılı Tedavisi: Olgu Sunumu
    (2018) Ercan, Fedi; Balcı, Osman; Fedi Ercan: 0000-0003-2175-5405
    Önceki sezaryen (histerotomi) skarında ektopik gebelik, 2000 gebelikte bir görülmektedir ve ektopik gebelik geçiren hastaların yüzde 6’sı daha önceden sezaryen olmuş hastalardır. Adenomyosis, in vitro fertilizasyon, geçirilmiş dilatasyon ve küretaj ile plasentanın elle çıkarılması öyküsü risk faktörleridir. Klinik tablo semptomatik bir hastada hafif bir vajinal kanamadan, ağrılı bir uterin rüptür ve hipovolemik şok tablosuna kadar değişkenlik gösterebilir. Tanı ultrasonografik görüntülemede sezaryen skarına gömülmüş gebelik kitlesinin görülmesi ile netleştirilir. Spontan abortus, servikal ektopik gebelik ve plasenta akreata ile ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Nadir görülen sezaryen skar gebeliği, literatürde daha çok olgu sunumları şeklinde sunulduğu için ilk seçilecek tedavi konusunda tam bir görüş birliği yoktur. Burada sezaryen skarı içine yerleşmiş gebeliğin dilatasyon küretaj sonrası alt segmente yerleştirilen balon kateter ile başarılı tedavisi sunulmaktadır.
  • Öğe
    Ruptured Ovarian Pregnancy and Its Laparoscopic Management: Case Report
    (2016) Balcı, Osman; Ercan, Fedi; Avunduk, Mustafa Cihan
    Ovarian gebelik, ektopik gebeliğin nadir bir formu olmasına karşın tubal dışında yerleşen ektopik gebeliklerin içinde en sık görülenidir. Sıklıkla rüptüre tubal ektopik gebelik ya da hemorajik korpus luteum kisti gibi yanlış ön tanılar ile hasta ameliyata alınır. Yüksek rezolüzyonlu transvajinal ultrasonografi ektopik gebelik tanısı için kıymetli bir tanı aracı olmakla beraber ovarian gebelik teşhisi jinekologlar için sorun olmaya devam etmektedir. Kesin tanı ameliyat sırasında konur ve histopatolojik olarak teyit edilir. Burada laparoskopik olarak yönetilen ve tanısı ameliyat sırasında bulguları ile histopatolojik olarak teyit edilen ovarian gebelik vakası sunulmaktadır.
  • Öğe
    ICSI-ET Sonrası Gelişen Ovarian Ektopik Gebelik: Olgu Sunumu
    (2015) Ercan, Fedi; Görkemli, Hüseyin; Sarıkaya, Sevcan; Sayal, Berkan; Çolakoğlu, Mehmet
    Ovarian gebelik, doğal yollar ile gerçekleşen 7000-16.000 konseptusta bir oluşmakta ve bu tüm ektopik gebeliklerin %1-3 kadarına denk gelmektedir. Ovarian ektopik gebelik ovumun over içinde fertilize olması ya da fertilize ovumun sekonder olarak overe implante olması sonucu gelişir. Yardımcı üreme teknikleri sonrası gelişen ovarian ektopik gebelikler ise, embriyonun overe sekonder olarak implante olması sonucu gelişir. Bu şekilde gerçekleşen implantasyonun nedeni, embriyo transferinin ultrason kılavuzluğunda yapılmaması, uterin kavitenin derinine yapılması ya da büyük hacimli kültür mediyumunun transferi ya da her üçü birden olabilir. Burada intrasitoplazmik sperm injeksiyonu-embriyo transferi(ICSI-ET) sonrasında gerçekleşmiş ovarian gebelik olgusu sunulmaktadır.
  • Öğe
    Gebe Hastada Organofosfat Zehirlenmesi: Olgu Sunumu
    (2015) Yalçın, Şaban; Toy, Harun; Camuzcuoğlu, Hakan; Yıldırım, Selda; Karahan, Mahmut Alp
    Organofosfata maruz kalma veya zehirlenme kadınların tarım işçisi olarak çalıştığı gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak görülmektedir. Organofosfatların toksisitesi kolinesteraz aktivitesinin inhibisyonu ve reseptör bölgesindeki asetilkolin etkisinin uzaması ile kendini gösterir. Semptom ve bulgular nikotinik veya muskarinik reseptörler hangisinin daha çok etkilendiğine bağlıdır. Gebelikte organofosfat zehirlenme vakaları oldukça nadirdir. Bu olgu sunumunda iki saattir devam eden baş dönmesi, tekrarlayan bulantı kusma, hipersalivasyon ve görme keskinliğinde azalma şikayetleriyle hastanemize başvuran 26 yaşındaki hamile kadın hastayı bildirmeyi amaçladık. Alınan anamnezinde şikayetlerinin ilaçlanmış sebze yendikten sonra başladığı öğrenildi. Hastada organofosfat zehirlenmesinde sıklıkla karşılaşılan sekresyon artışı ve bilateral miyosiz mevcuttu. Organofosfat zehirlenmesi olduğu klinik ve laboratuvar olarak teyid edilen hastaya intravenöz atropin tedavisine başlandı ve oksim tedavisi uygulanmadı. Üç gün içerisinde kliniği düzelen hasta şifayla taburcu edildi ve beş hafta sonra normal vajinal doğum gerçekleşti. Bebekte organofosfat ve atropine maruz kalma belirti ve bulguları gözlenmedi. Gebe hastalarda organofosfata zehirlenmelerine bağlı oluşan spontan abortus vakaları bildirilmiştir. Gebelikte organofosfat zehirlenmelerine bağlı olarak hem annede hem fetüste ciddi etkilere neden olabilmektedir. Bununla birlikte, gebeliğin devamını sağlamak üzerine kesin bir strateji bulunmamaktadır. Gebelerde atropin ile tedavi organofosfat zehirlenmelerinin klinik etkilerini geri döndürmekte başarılı olabilmektedir.
  • Öğe
    Discussion on Provincial Evaluation Results of Maternal Mortality in Terms of Preventability: Commission Decision Differences in Konya
    (2018) Durduran, Yasemin; Soysal, Sema; Başaran, Mustafa; Çelik, Çetin; Acar, Ali; Doğan, Canan; Kaya, Hüsnü Murat; İzgi, Şule; Öznavruz, Hasan
    Objective: The objective of this study was to investigate the risk factors of maternalmortality in Konya province, as well as the preventability of deaths in cases where the central andlocal commissions differed in their decisions. Material and Methods: Maternal mortality between2009 and 2014 in the Konya province was screened for the cases, where the central and local MaternalMortality Investigation Commissions gave different decisions. These differences pertain towhether the deaths were ‘preventable’ or ‘not-preventable’, differences in the first, second andthird delay models, and indirect, direct and incidental deaths. The data were evaluated electronicallyalong with a descriptive statistical analysis, differences in the decisions and compliance inthe mortality rates were evaluated. Results: The median age of the deceased mothers was 28 (21–44) years and 83.3% of the mothers had at least one mortality risk factor. While the overall maternalmortality rate was 36.7% within the first 48 h after birth, the rates were highest within thefirst 48 h after birth (26.7%) and between the 1st and 42nd day after birth (26.7%) in indifferentlyassessed cases. The cause in 30% of all deaths and 33.3% of deaths with differential assessmentswas postpartum hemorrhage, as per the results of central Maternal Mortality InvestigationCommissions. The decisions of the central and local commissions differed in terms of preventability,delay models or death classification in 50% of the deaths. Taken together, the compliancebetween central and local decisions was not precise in investigating maternal mortality. Conclusion:The first 48 h after birth and the postpartum period are particularly critical. The causes ofdeath, particularly postpartum hemorrhage, should be thoroughly investigated. We recommendperiodic re-evaluations of cases where different decisions were made, in order to lower the rate ofpreventable maternal mortality.
  • Öğe
    İnfertil Kadınlarda Metabolik Sendrom ve Uzun Dönem Kronik Sağlık Sorunları Sıklığı
    (2017) Kutlu, Ruhuşen; Işıklar Özberk, Derya; Görkemli, Hüseyin
    İnfertilite hiç korunmadan düzenli cinsel ilişkiye rağmen bir yıl içinde gebelik olmaması durumudur. Bu çalışmada infertil kadın hastalarda metabolik sendrom (MetS) görülme sıklığı ve uzun dönem kronik sağlık sorunlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Kesitsel ve analitik tipteki bu çalışma aile hekimliği polikliniğine kadın infertilitesi yakınması ile sağlık raporu almak için mü- racaat eden 701 kadının dosyaları retrospektif olarak incelenerek yapılmıştır. Dosyalardan elde edilen bilgilere göre katılımcıların ağırlık, boy, bel çevresi, kan basıncı ve laboratuar sonuçları kaydedilmiştir. Ulusal Kolesterol Eğitim Programı Erişkin Tedavi Paneli III - National Cholesterol Education Program (NCEP) Adult Treatment Panel III (ATP III) de yayınlanan kriterlere göre MetS varlığı değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırmaya dahil edilen 701 infertil kadının yaş ortalaması 29,94,4 (20-42) yıl, %81,6'sı (n572) ev hanımı, %56,8'i (n398) ilköğretim ve altı eğitimli olduğu tespit edilmiştir. Hastaların %78,9'u (n553) primer infertilite nedeniyle başvurmuştur. Çalışmamıza katı- lan hastalarda MetS sıklığı %19,8 bulunmuştur. Obez olanlarda MetS gelişme sıklığı obez olmayanlara göre 6,389 kat daha fazla saptanmıştır [OR6,389, %95 CI;(4,260-9,581)], bu fark istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p0,001). MetS bileşenleri içinde en sık trigliserid (TG) yüksekliği (%59,6) ve açlık kan glukozu yüksekliği (%55,0) tespit edilmiştir. Hipertansiyon (HT) tespit edilen hastaların %50,3'ünde MetS saptanmıştır. Kadınların %22,8'inde hipotiroidi ve %2,7'sinde brucella seropozitifliği tespit edilmiştir. Sonuç: İnfertilite ile ilişkili değiştirilebilir faktörler arasında yer alan obezite, uzun vadeli sağlık sorunları, sigara ve bazı bulaşıcı hastalıkların infertilite tedavisi öncesi ekarte edilmesi gerekmektedir. Dengeli ve doğru beslenme, fiziksel aktivite, sigara ve alkol bağımlılığı ile mü- cadele gibi sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri obezite riskini azaltacak, infertilite tedavi şansını arttıracaktır.
  • Öğe
    Nadir Görülen Bir Fetal Anomali, Meckel-Gruber Sendromu: Olgu Sunumu
    (2016) Ercan, Fedi; Sayal, Berkan; Bayman, Melike; Görkemli, Hüseyin; Acar, Ali
    Meckel-Gruber sendromu nadir görülen, otozomal resesif geçiş gösteren ve ana bulguları renal kistik displazi, ensefalosel ve polidaktili olan ölümcül seyreden kalıtsal bir hastalıktır. Bunlardan üçünden en az ikisinin olması tanıyı koydurur. Nadir görülmekle birlikte tekrarlama riski yüksektir. Gebeliğin 11-14. haftalarında yapılan rutin ultrasonografik tarama ile Meckel-Gruber sendromu tanısı konulabilir. Sendroma yönelik bulgular aranarak tanı mümkün olduğunca erken konmalıdır. %25 tekrarlama riski nedeniyle bu hastalar sonraki gebeliklerinde yakın takip edilmelidirler. Bu yazıda intrauterin Mecgel Gruber Sendromu saptanan bir olgu sunulmasını amaçladık.
  • Öğe
    İniensefali clausus: Olgu sunumu
    (2017) Ercan, Fedi; Sarıkaya, Müslüm; Tazegül Pekin, Aybike; Sarıkaya, Sevcan; Acar, Ali
    İniensefali başın fikse hiperekstansiyonu ve kısa, immobil boyun ile karakterize nadir bir nöral tüp defektidir. Bu bozukluk servikal veya torakal vertebrayı içine alan vertebra defekti (rachischisis) ve servikal omurga ile boynun hiperekstansiyonu gibi iki karakteristik bulgu ile tanımlanmaktadır. Sıklığı 0.1-10/10,000 arasında değişir ve fetusların %90'dan fazlası kızdır. İniensefali apertus ve iniensefali clausus olmak üzere iki tipi vardır. Erken tanı ve terminasyon ile maternal riskler azalır. Anneye gelecekteki gebelikleri için folik asit takviyesi alması yönünde önerileride bulunulmalıdır. Burada prenatal dönemde tanı alan iniensefali clausus olgusunu sunulmaktadır.
  • Öğe
    Pfannenstiel İnsizyon Bölgesinde Nekrotizan Fasiit, Olgu Sunumu
    (2016) Ercan, Fedi; Balcı, Osman; Can, Bayram
    Giriş: Nekrotizan fasiit (NF), cilt-ciltaltı dokusu ile birlikte fasya nekrozunu da içine alan ağır seyirli subkutan yumuşak doku enfeksiyonudur. Genellikle cerrahi girişim ya da künt travmalar sonrası görülmektedir, ancak intramusküler injeksiyon gibi minor girişim bölgelerinde dahi görülebilmektedir. Doğru tanı koyulması ve gerekli cerrahi debridman ile rekonstrüktif cerrahi işlemlerin acilen yapılması çok önemlidir. Ancak, bazen erken tanı ve tedaviye rağmen mortalite ve morbiditesi yüksektir. Diyabetes mellitus, karaciğer ve böbrek yetmezliği, çeşitli malignensiler, kronik alkol kullanımı, periferik vasküler hastalıklar ve ileri yaş gibi immün sistemi zayıflatan haller bu klinik tablo için zemin hazırlayan durumlardır. Genel olarak mortalite oranı 20-50 kadardır. Olgu: Burada Pfannenstiel insizyon ile yapılan jinekolojik kanser cerrahisi sonrası gelişen bir NF olgusu sunulmaktadır. Sonuç: NF için tedavinin temelini erken tanı, geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi, geride nekrotik doku kalmayacak şekilde sağlam dokulara kadar ve gerektiğinde tekrarlanan debridman oluşturur.
  • Öğe
    Fetal Kan Örneklemesi: Derleme
    (2016) Acar, Ali; Ercan, Fedi; Sayal, Berkan
    Fetal kan örneklemesi ilk olarak perinatal toksoplazmozis olgusunu değerlendirmek için Daffos tarafından 1983 yılında tarif edilmiştir. Teknik hızla kabul görmüş ve birçok başka endikasyonla da kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle izoimmünizasyonun tanı ve tedavisinde devrim niteliğinde bir gelişime neden olmuştur. Diğer yaygın endikasyonları ise fetal anomlali tespit edildiğinde hızlı karyotip değerlendirmesi, gelişme gerilkiklerinin değerlendirilmesi, fetal trombosit anomalilerinin değerlendirilmesi (maternal immün trombositopenik purpura, fetal alloimmün trombositopeni, TAR sekansı gibi), fetal hidropsun değerlendirilmesi, potansiyel fetal infeksiyonların değerlendirilmesi ve genetik risk altındaki fetuslarda fetal hemoglobinopatilerin değerlendirilmesidir. Komplikasyonları arasında fetal bradikardi, koriyoamniyonit, erken membran rüptürü ve preterm travay, fetal kanama, fetal distres ve kordonda hematom oluşumuna bağlı fetal ölüm, ablasyo plasenta ve hava embolisi yer almaktadır.