Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 167
  • Öğe
    Osmanlı dönemi Arap şairlerinden Şihabuddin İbn Matuk el-Huveyzi ve şiiri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Mohammadi, Mohammad; Tasa, Muhammet
    Bu çalışmada Hûveyze'de doğmuş, erken yaşlarında Basra'ya gitmiş ve orada yetişmiş olan Osmanlı dönemi Arap Şii şairi Şihâbuddîn İbn Ma'tûḳ el-Ḥûveyzî'nin hayatı ile şiirleri incelenmiştir. Bu eser giriş ve sonuç bölümleri haricinde üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde konunun önemi ve amacı, araştırmanın yöntemi ve kaynakları ile Osmanlı dönemi Arap edebiyatına genel bir bakış başlıkları konu edinilmiştir. Birinci bölümde tarih, coğrafya, siyasi, sosyal ve dini yapısı itibariyle şairin yaşadığı dönem ile o dönem Arap Şii şiirinin genel özellikleri işlenmiştir. Ayrıca şairin hayatı ve edebi kişiliği ele alınmıştır. İkinci bölümde şairin şiirleri medih, gazel, mersiye, züht/hikmet, İḫvânîyât, şikâyet ve tabiat temaları şeklinde kategorileştirilmiş ve muhtevaları bakımından tahlil edilmiştir. Şiirlerinin şekilsel özelliklerinin incelendiği üçüncü bölümde ise nazım türleri başlığı altında kaside, Taḫmis, bend, mevâliyyâ, rûbâ'î, ma'kûs, taşṭîr şiir yapıları ve bunların taşıdığı vezin, kafiye, üslup ve anlatım yöntemleri ile belagat üslup ve sanatları ortaya konmuştur. Sonuç olarak İbn Ma'tûḳ, şiirlerinde hem muhteva hem de şekilsel olarak Arap şiirinin izini taşımakla birlikte daha önce görülmemiş yapı ve vezinlerde de şiirler söylemiştir. Bunları dil ve üslup olarak başarılı bir şekilde ele aldığı görülmüştür.
  • Öğe
    İbn Kayyim el-Cevziyye'nin delil anlayışı ve istinbat teorisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Erel, Mehmet; Yaman, Ahmet
    Hicrî VII. asrın sonları ile VIII. asrın ilk yarısında Şam bölgesinde yaşamış ve kendisinden sonra gelen birçok alimi etkilemiş olan büyük İslam hukukçusu İbn Kayyim el-Cevziyye'nin gerek fıkıh ilmindeki yeri gerekse ileri sürdüğü fıkhî görüşleri hakkında tartışmalar günümüzde de devam etmektedir. Onun mutlak müctehid olduğunu iddia edenlerin yanında, özelde hocası İbn Teymiyye'nin genelde ise Hanbeli mezhebinin görüşlerini olduğu gibi taklit eden bir fıkıhçı olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır. Bu çalışmamızda şer'î hükümlerin istinbatı yahut mahkemede iddia edilen davanın ispatı için gerekli olan "şer'î delilleri", bu delillerin mâhiyet ve keyfiyetine dair İbn Kayyim el-Cevziyye'nin görüşlerini ve delillerden hüküm çıkartırken takip ettiği ilke ve esasları fıkıh usulü sistematiğine göre incelemeye çalıştık. Araştırmamız bir giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde konunun önemine, araştırmanın kaynaklarına ve araştırmada takip edilen metoda değinilmiştir. Birinci bölümde İbnü'l-Kayyim'e göre "delil" kavramı tanımlanmış, hükmü ispat eden delillerin özellikleri zikredilmiş ve şer'î delillerin farklı açılardan taksimatı yapılmıştır. Fıkıh usulu sistematiğine göre Kitap, sünnet, icmâ, kıyas, sahabî kavli, mesâlih-i mürsele, istihsan, sedd-i zerâi', şer'u men kablenâ, örf gibi şer'î delillere dair İbnü'l-Kayyim'in görüşleri ele alınmıştır. Birinci bölümün son kısmında deliller arası teâruz durumu ve teâruzu gidermede İbnü'l-Kayyim'in takip ettiği metot konusu, buna bağlı olarak da nesih ve nassa ziyâde meseleleri temas edilmiştir. İkinci bölümde ise İbnü'l-Kayyim'in istinbat metodlarını tespit etmek için öncelikle onun Kur'an ve sünnet lafızlarının umum, husus, iştirak, nas, zâhir, mücmel, müevvel, hakikat, mecâz durumu hakkındaki görüşleri incelenmiş, mücmel lafızların beyânı ve nassların sahih bir şekilde tevili hakkında İbnü'l-Kayyim'in görüşleri zikredilmiştir. Bu meyanda mantûk ve mefhûm olmak üzere lafızların manaya delâlet şekilleri ele alınmış ve İslam hukukunun ana gayeleri hakkında İbn Kayyim'in görüşleri incelenmiştir.
  • Öğe
    Şuayb Arnavut'un hadis ilmindeki yeri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Taşkın, Kemal; Çelik, Taha
    Hadisler, İslam dininde önemli bir konuma sahiptir. Bu sebeple üzerinde en çok araştırma yapılan alanların başında gelmektedir. İlk dönemlerden itibaren hadisleri sonraki çağlara taşıma gayreti içerisinde olan alimler olagelmiştir. Bugün onların bu gayretleri sayesinde hadis külliyatı elimizde bulunmaktadır. Çalışmada bu alimlerden olan, hadis alanında yaptığı tahkik, tahrîc, ta'likleriyle tanınan ve son dönemin önemli muhaddislerinden biri olarak kabul edilen Şuayb Arnavut'un hadis ilmindeki yeri ve tahkik metodu incelenmiştir. Çalışma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Girişte; araştırmanın konusu, önemi, amacı, metodu, kaynakları, sınırları ve konu ile alakalı çalışmalar zikredilmiştir. Birinci bölümde, Şuayb Arnavut'un hayatı, yaşadığı dönem ve coğrafya hakkında genel bilgiler verilmiş, ilmi birikimini elde etme serüveni işlenmiş ve eserleri tespit edilerek bu eserlerdeki tahkik metodu incelenmiştir. İkinci bölümde, Şuayb Arnavut'un hadis ilmi ile alakalı görüşleri ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise onun, el-İhsân fî takrîbi Sahîh'i İbn Hibbân isimli eser özelinde hadisçiliği üzerinde durulmuş ve bu eserin diğer tahkikleriyle mukayesesi yapılmıştır. Ayrıca bu eserde İbn Hibbân'a itiraz ederek zayıf saydığı hadisler ve gerekçeleri tahlil edilmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Yusuf Efendizâde'nin "İnâyetü'l-Meliki'l-Mün'im li-Şerhi Sahihi Müslim" adlı eserinin tahkîk ve değerlendirilmesi (Tahâret, hayz ve namaz kitapları)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Aslantalay, Kamuran; Uysal, Muhittin
    'İnâyetü'l-Meliki'l-Mün'im li-Şerhi Sahihi Müslim, XVIII. yüzyıl Osmanlı alimlerinden Yusuf Efendizâde Abdullah Hilmi'nin Buhârî'ye yazdığı Necâhu'l-Kârî liSahîhi'l-Buhârî adlı şerhten sonra hayatının son dönemlerinde kaleme aldığı fakat tamamlamaya ömrünün yetmediği kıymetli bir eserdir. Müellif bu eserini, İmam Mâzerî'nin el-Mu'lim bi Fevâidi Müslim, Kâdî İyâz'ın İkmâlü'l-Muʿlim bi fevâʾid (fî şerhi Sahîh)i Müslim, İmam Nevevî'nin el-Minhâc fî şerhi Sahîhi Müslim b. el-Haccâc ve Kurtubî'nin el-Müfhim li mâ Eşkele min Telhîsi Kitâbi Müslim adlı eserleri başta olmak üzere hadis alanındaki temel kaynaklardan istifade ederek kaleme almıştır. Bu bakımdan eser ilmî mirasımızın aktarılmasına sağladığı katkı ve ilim dünyasına kazandıracağı faydalar bakımından tahkik edilmeye değer görülmüştür. Bu çalışmada eserin Kitâbü't-tahâre, Kitâbü'l-hayz ve Kitâbü's-salât kısımları tahkik edilerek, Yusuf Efendizâde'nin hayatı, ilmî kişiliği hakkında bilgi verilmiş ve şerhinde takip ettiği yöntem ortaya konmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Hicri II-VI asırlarda Mu'tezile fıkıh usûlünün Hanefî usûlüne etkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Karakuş, Bahaddin; Yaman, Ahmet
    Fıkıh usûlü kelâm ilmine paralel bir gelişme kaydetmiş, usûlün ilk meseleleri genellikle öncelikle kelâmî mezhepler tarafından ele alınmıştır. Bu açıdan öncü bir rolü bulunan Mu'tezile iç içe olduğu Irak Hanefîlerinin fıkıh usûlü görüşlerine kelâmî ilkeleri aracılığıyla doğrudan etki etmiştir. Ancak sonraki asırlarda gerek Semerkant gerekse Buhara meşâyihi bu etkinin farkında olarak Irak ulemâsı aracılığıyla mezhebe mâl edilen usûl görüşlerinde bazı tadilatlar yapmışlardır. Bu tartışmaların neticesinde hicrî altıncı asırdan sonra son şeklini alan Hanefî usûlünde Buharalı usûlcülerin ağırlığı hissedilse de Semerkant meşâyihi kelâm görüşleri üzerinden diğer iki meşâyih grubuna eleştirilerini sürdürmüştür. Çalışmamız hicretin ilk altı asrında kelâm meseleleri üzerinden devam eden fıkıh usûlü görüşlerinde Mu'tezile'nin Hanefî mezhebine etkisine yoğunlaşmaktadır. Tezimiz üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, fıkıh usûlünün kelâm ilmiyle ilgisinden bahsedilmekte, akabinde Mu'tezile ve Hanefî mezhebinde usûlün gelişimine katkı sağlayan meşâyih gruplarını incelemektedir. İkinci bölümde, Kitap, Sünnet ve Kıyas olarak üç bölümde ele alınan şer'î delillerle ilgili usûl konularındaki farklı görüşler karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Üçüncü bölümde, elfâz bahislerinde Mu'tezile ile Hanefî mezhebinin görüşleri mukayese edilmektedir.
  • Öğe
    Şâfiî mezhebinde “vecih” ve Nevevî’nin el-Minhâc’ında yer alan vecihler (Kitâbu’l-Buyû örneği)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Alhaddad, Taha; Güney, Necmeddin
    İslam hukuk tarihinde, mezheplerin teşekkülü devrinden itibaren mutlak bağımsız içtihat sona ermiş ve müctehidler mezhep imamlarının ictihadlarına ve kurallarına bağlı olarak fıkhi faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu kapsamda olmak üzere, Şafii fakihlerin İmam Şafii’nin ictihad etmediği konularda mezhep esasları çerçevesinde ortaya koydukları ictihadları, mezhepte ‘vecih’ (çoğulu vücûh) olarak ifade edilmiştir. Bu fakihlerin çoğu hicri IV. yüzyılda yaşamış ve ve Şafii tabakatında “ashâbü'l vücûh” olarak adlandırılan üçüncü tabakayı oluşturmuşlar. Bir sonraki tabakada yer alan ve “Şeyhayn” olarak bilinen Râfi‘î ve Nevevî ise mezhepteki bu farklı içtihatlar arasında tercih yapma sürecinde büyük önem taşımış iki fakihtir. Râfi‘î ve Nevevî, mezhepteki bu içtihat farklılıklarını değerlendirerek, hukuki meselelerde hangi görüşün tercih edilmesi gerektiği konusunda kapsamlı çalışmalar yapmışlardır. Sonraki Şâfi‘î fakihleri, bu iki alimin görüşlerini mezhepte ölçü olarak kabul etmiştir. Bu tez çalışması, Şâfiî mezhebinde "vecih" ve "ashâbü’l-vücûh" kavramlarını ve İmam Nevevî'nin bu mezhepteki rolünü incelemekte ve Nevevî'nin el-Minhâc adlı eserinde yer verdiği vecihleri ve bunlara dair değerlendirmelerini ele almaktadır. Çalışmanın amacı, Nevevî'nin Şâfiî mezhebindeki yeri ve el-Minhâc'ındaki vecihleri açıklığa kavuşturmaktır. Birinci bölümde Nevevî'nin hayatı ve el-Minhâc'ın önemi üzerinde durulurken, ikinci bölümde Şâfiî mezhebinde vecih ve vücûh ashâbının tanımı ve konumu ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise Nevevî'nin el-Minhâc'ındaki vecihleri, özellikle "Kitâbü’l-buyû" örneği üzerinden incelenmiştir. Sonuç kısmında ise bu çalışmanın ortaya koyduğu bulgular özetlenmiştir.
  • Öğe
    Osmanlı döneminde Cezayir'de nevazil fıkhı (Nevazilü Kasantîna örneği)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Djekaba, Nadji; Çeker, Huzeyfe
    Bu çalışmada Osmanlı döneminde Cezayir’deki ilmî hayata ışık tutulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda Osmanlı dönemi Cezayir’inin önemli ilim merkezleri, bu merkezlerde bulunup fıkıh alanında eser veren özellikle de nevâzil-i fıkhiyye alanında çalışmaları bulunan önemli ve meşhur şahsiyetler ele alınmıştır. Bu çalışmada Nevazilü Kasantîna örnek alınarak konunun esas yönü olan fıkhî tarafa yoğunlaşılmıştır. Ayrıca Osmanlı dönemi boyunca Cezayirli âlimlerin fetva üretme metotlarını ve nevâzil kitaplarını yazma tarzları ve cevap verme metotları da incelenmiştir. Bu tezde, Osmanlıların Cezayir’e girişinin Cezayir’deki ilmî hareket ve gelişme üzerinde etkisini, devletin mezhebi olarak resmileştirdikleri Hanefi mezhebi ile mevcut olan halkın mezhebi Makili mezhebi arasındaki etkileşimi de incelenmiştir. Örnek alınan Nevâzilü Kasantîna eseri incelenip eserin önemi, derleme işinin nasıl yapıldığı, Kasantîna şehri başta olmak üzere Cezayir şehirlerinin ilmi, sosyal durumu, Abdulkerim Lefgûn’un vermiş olduğu fetvalarda kullandığı üslup ve fetva verirken takip ettiği metodu da izah edilmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Kelamdaki ma'dûm meselesi ile tasavvuftaki a'yân-ı sâbite nazariyesinin karşılaştırılması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Uzun, Ayşenur Nisa; Günel, Mehmet Emin
    Kelamda ma'dûm kavramı farklı ihtilaflara sebep olmuştur. Mu'tezile ma'dûmların şeyiyyeti teorisi ile mümkün ma'dûmların cevher ve arazların failin tesiri olmadan dışta ayrışmış bir şekilde sabit olduğunu iddia etmiştir. Mu'tezile'nin bu teorisi Ehl-i Sünnet tarafından şiddetli tenkide maruz kalmıştır. Ehl-i Sünnet için ma'dûm mutlak olumsuzluktur. Allah'ın dışında zatlarının bulunması muhaldir. Ancak Mu'tezile'nin teorisi İbnü'l-Arabî tarafından benimsenerek kendi varlık anlayışını yansıttığı, yaratılmışların Allah'ın ilmindeki hakikatleri diye ifade ettiği a'yân-ı sâbite teorisi ile dönüşerek varlığını devam ettirmiştir.
  • Öğe
    Ebû Saîd Muhammed Hâdimî'nin Tefsîr-u Cüz-i Amme isimli Beyzâvî Hâşiyesi'nin tahkîki
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Kantemiz, Mehmet; Uğur, Hakan
    Kurân-ı Kerîm'i anlamak her zaman ve dönemde Müslüman toplumları için öncelikli ve önemli bir ihtiyaç olmuş olmaya da devam etmektedir. Bu amaçla Kur'an-ı Kerim'in indiği andan itibaren günümüze kadar onu anlama ve tefsir etme faaliyetleri sürekli olarak artarak devam etmiştir. Bu çalışmalar bazen müstakil tefsirler olarak meydana gelirken zaman zaman da bu tefsirler üzerine yapılan çeşitli şerh ve haşiye çalışmalarıyla kendini göstermiştir. Sözünü ettiğimiz hâşiye çalışmalarının üzerine en yoğun olarak yapıldığı tefsirlerden birisi de Kâdı Beyzâvî'nin Envâru't-Tenzîl adlı eseridir. Ebû Saîd Muhammed Hâdimî'nin bu çalışması da Envâru't-Tenzîl üzerine yapılan onlarca hâşiyeden bir tanesidir. Ancak bunun diğerlerinden farkı, Kurân-ı Kerîm'i baştan sonuna kadar değil belli bir bölümünü ve halk arasında Amme Cüzü olarak bilinen Kur'an-ı Kerim'in 30. cüzü ile sınırlı olarak yapılan bir hâşiye çalışması olmasıdır. Çalışma genel tahkik çalışmalarında olduğu gibi Beyzâvî tefsiri üzerine yapılan hâşiyeler, Ebû Saîd Muhammed Hâdimî'nin hayatı ve eserleri son olarak da tahkîki ve değerlendirmesi şeklinde ana kısımlardan oluşmaktadır.
  • Öğe
    Kâsânî ve Bedâiu's-Sanâi' adlı eserinin hadis ilimleri açısından incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Keleş Yıldırım, Sümeyra; Yavuz, Adil
    Kâsânî (v.587/1191) Türkistan bölgesinde doğmuş, Konya'da bir süre bulunmuş ve Halep'te yaşamını tamamlamış, Hanefî mezhebinin önemli fakihlerindendir. Te'lif ettiği Bedâi'u's-Sanâi' fî Tertîbi'ş-Şerâi' mezhebin önemli kaynaklarındandır. Çalışmamız Kâsânî'nin bu eseri üzerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır. 'Kâsânî ve Bedâiu's-Sanâi' Adlı Eserinin Hadis İlimleri Açısından İncelenmesi' başlıklı çalışmamızla Kâsânî'nin hadislere yaklaşımının incelenmesi, eserin hadis ilmi açısından değerinin ortaya konularak Hanefîlerin hadis anlayışıyla ilgili çalışmalara katkı sağlaması hedeflenmektedir. Araştırmamız giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında araştırmanın amacı ve önemi, metodu ve kaynakları üzerinde durulmuştur. Çalışmamızın birinci bölümünde Kâsânî'nin hayatı ve ilmî kişiliği hakkında bilgiler verilmiştir. Burada Kâsânî'nin yaşadığı Türkistan'ın, Konya'nın ve Halep'in tarihi, sosyal durumu, ilmî ve kültürel gelişmelerine değinilmiş, Kâsânî'nin hadis ilmindeki yeri ele alınmıştır. Ayrıca onun eserinde kullandığı hadis ıstılahlarına yer verilmiş, haber-i vâhidlere bakışı incelenmiş, son olarak da Kâsânî'nin faydalandığı hadis ilimlerine değinilmiştir. İkinci bölümde ise Kâsânî'nin Bedâi'de naklettiği müteârız hadisler ve çözüm yolları incelenmiştir. Sonuç olarak Kâsânî'nin Bedâi'de naklettiği hadis sayının iki bine yaklaştığı tespit edilmiş, bu rivayetleri delil alma konusunda genel olarak Hanefî mezhebi çizgisinden ayrılmadığı görülmüştür.
  • Öğe
    Ebü'l-Alâ el-Hemedânî'nin (ö.569/1173) Ğâyetü'l-İhtisâr adlı eserinde yer alan kıraat vecihlerinin tefsîr ilmi açısından değerlendirilmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Avan, Naim; Uğur, Hakan
    Kur'ân-ı Kerîm'in nüzûlünden itibaren anlaşılması ve yorumlanması çabaları devam ede gelmektedir. Kur'ân ilimleri, Kur'ân'ı Kerîm'in açıklamaya yardımcı olurlar. Kur'ân ilimlerinden bir tanesi de, Kur'ân'ın tilavetiyle alakalı kıraat ilmi adıyla ortaya çıkmaktadır. Kıraat ilmi, Kur'ân kelimelerinin tilavetini, aynı ve farklı yönleriyle bildirilen kişiden rivâyetle ele alan ve inceleyen bilimdir. Kıraat farklılıklarının Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin mânâsını açıklayıcı bir vasfa büründürmesini sebep sayarak kıraatleri bir nevi tefsîrin kaynaklarından kabul etmek mümkündür. Buradan hareketle kıraat farklılıkları tefsîr olabilir yargısına varılmış ve kıraatlerin Tefsîrin hangi kısmında yer aldığıyla ilgili fikirler ortaya atılmış ve bu şekilde bir düşünce ortaya çıkmıştır. Kıraat ilminin gelişimiyle meşgul olmuş ve her dönemde bu görevi üstlenen çoğunlukla kârîlerden oluşan bir topluluk bulunmuştur. Bu kişilerle Kur'ân-ı Kerîm Hz. Peygambere ilk okunduğu şekliyle günümüze kadar gelmiş kıyamete kadar da değişmeden devam edecektir. İşte bu topluluğun fertlerinden biri de Ebü'l-Alâ el-Hemedânî'dir. (ö.569/1173) Hemedânî eserlerini, İslâmın en temel kaynağı olan Kur'ân ve Sünneti esas alarak telif etmiştir. Kıraatle ilgili tüm râvîleri isnad zinciriyle birlikte zikrederek ele almıştır İbnü'l-Cezerî (ö.833/1429) çalışmalarından dolayı Ebü'l Alâ' el-Hemedânî'nin kıraat ilmindeki yerini göstermesi bakımından kıraat alanında pek çok eseri bulunan Ebû Amr ed-Dânî (ö.444/1053) ile mukayese ederek "Dânî'nin eserleri her ne kadar daha yaygınsa da kıraat ilminde Ebü'l-Alâ daha bilgilidir."cümlelerini kullanmıştır. Bu tezde Hemedânî'nin hayatı, ilmî kişiliği, eserlerinin tahlili ve Ğâyetü'l-İhtisâr adlı eserinde yer alan kıraat vecihlerinin Tefsîr ilmi açısından değerlendirilmesi yapılacaktır.
  • Öğe
    Mu'tezilî müfessir Hâkim el-Cüşemî'nin et-Tehzîb fi't-Tefsîr adlı eserinde müşkilü'l-Kur'ân
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Andriawan, Didik; Uğur, Hakan
    Tezimizin konusu, Mu'tezilî Müfessir Hâkim el-Cüşemî'nin et-Tehzîb fi't-tefsîr adlı eserinde müşkilü'l-Kur'ân'dır. Müşkil kelimesi sözlükte "karışık, kapalı, gizli, birbirine zıt ve çözümü zor olan" anlamlara gelmektedir. İslami kaynaklarda müşkil; Kur'ân-ı Kerîm'in bazı âyetleri arasında ihtilaf, tezat veya tenakuz gibi görünen hususları izah ederken kullanılan bir terimdir. Bu durumları inceleyen ilme de müşkilü'l-Kur'ân denmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de herhangi bir ihtilaf, tezat veya tenakuzun varlığı kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü Kur'ân Yüce Allah'ın kelâmıdır. Bu nedenle içinde herhangi çelişkili âyet yoktur. Kur'ân'da böyle bir durumun olmadığı ve olmayacağı, Nisa Sûresi 82. âyet başta olmak üzere diğer âyetlerde açıkça bildirilmiştir. Tezimizde müşkilü'l-Kur'ân konusuna açıklık getirmeye, müşkil olduğu düşünülen âyetleri bütün yönleriyle incelemeye çalıştık. Cüşemî'nin bu konuya dair görüşlerini ve çözümlerini inceledik. Tezimiz bir giriş, üç bölüm ve sonuçtan meydana gelmektedir. Çalışmamızın Giriş bölümünde; Araştırmanın Konusu ve Önemi, Araştırmanın Amacı ve Yöntemi ele alınmıştır. Birinci Bölüm'de Cüşemî'nin şahsiyeti, hayatı, ilmî kişiliği, hocaları, öğrencileri, yaşadığı çağa bakışı ve eserleri zikredilmiş; alanında önemli bir yere sahip olan et-Tehzîb fi't-tefsîr adlı eseri hakkında genel bilgi verilmiştir. İkinci Bölüm'de müşkilü'l-Kur'ân kavramı üzerinde durulmuş, kelimenin lügat ve terim anlamları, konuyla ilgili önemli kavramlar, müşkilin sebepleri ve bunları giderme yolları, müşkilü'l-Kur'ân ilminin doğuşu ve bu konuda yazılmış eserler incelenmiştir. Üçüncü Bölüm'de ise Cüşemî'nin et-Tehzîb fi't-tefsîr adlı tefsirinde müşkil meselesi altı alt başlık altında incelenmiştir. Müşkilü'l-Kur'ân konusuna açıklık getirmek için ulûmü'l-Kur'ân'a ve bazı tefsirlere değinilmiştir.
  • Öğe
    Hanefî ve Şafiî mezhepleri çerçevesinde İslâm hukukunda nesep
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Özer, Esra; Çalış, Halit
    "İslam Hukuku Açısından Nesep" adlı tez, klasik fıkıh literatüründe yer aldığı şekliyle nesep hukukunu değerlendirmeyi amaçlayan bir çalışmadır. Ancak konu tüm fıkhi mezhepleri içine alacak şekilde ele alınmamış, Hanefî ve Şafiî mezhepleri ile sınırlandırılmıştır. Çalışmada ayrıca mümkün olduğunca Türk pozitif hukukunun ve tıp ilminin konuya bakış açıları da yansıtılarak bir değerlendirme ve tercih yoluna gidilmiş, bu bağlamda disiplinler arası karşılaştırmalı bir yöntem izlenmiştir. Çalışma giriş, üç ana bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Birinci bölümde nesebin mahiyeti üzerinde durulmuş, nesebin tespit ve red yollarına yer verilmiştir. İkinci bölüm nesebin dinî ve hukukî sonuçları başlığını taşımaktadır. Bu bölümde gerek İslam hukuku gerekse Türk pozitif hukukunda nesebin etkisinin görüldüğü konular irdelenmiştir. Üçüncü bölüm ise neseple ilgili öne çıkan problemlere tahsis edilmiştir. Bu bölümde ilk olarak nesep tespitinde kullanılan çağdaş tıbbi teknikler ele alınmış, daha sonra modern üreme tekniklerine değinilmiş, bu tekniklerle dünyaya gelen çocukların nesebi belirlenmeye çalışılmıştır. Son olarak çalışmada ulaşılan sonuç ve tekliflere yer verilerek çalışma tamamlanmıştır.
  • Öğe
    Ebû Bekr el-Beyhakî'nin hadis usulü anlayışı ("el-Medhal ilâ Kitabi's-Sünen" özelinde)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Kaya, Mehmet Fatih; Uysal, Muhittin
    5/11. asır İslam dünyasının önemli hadis âlimlerinden Nişaburlu Ebû Bekr el-Beyhakî (ö. 458/1066) yetiştirdiği talebeler ve yazdığı eserlerle hadis ve fıkıh başta olmak üzere akaid, siyer ve ahlak alanlarına önemli katkılarda bulunmuştur. O, ilmî mesaisinin çoğunu Şâfiî'nin fıkhî görüşlerini rivayet dayanaklarıyla birlikte tespite harcaması sebebiyle ve muasırı Hatîb el-Bağdâdî gibi hadis ilminin teknik alan ve konularına dair müstakil eserler kaleme almadığı için hadis ilimleri açısından hak ettiği ilgiyi görmemiştir. Hadis usulüne dair kıymetli bahisler içeren el-Medhal ilâ Kitâbi's-Sünen de es-Sünenü'l-kebîr'e giriş olarak kaleme alınması, fıkıh usulü ve eğitim-öğretim âdâbıyla ilgili bölümler içermesi ve hadis usulünün bütün konularını ihtiva etmemesi sebebiyle hadis usulü literatüründe sıklıkla başvurulan eserler içerisinde yer almaz. el-Medhal, yazıldığı 5/11. asırdan 10/16. asrın başlarına kadar tarihî açıdan kesintisiz bir şekilde takip edilebilmişken özellikle Memlüklerin tarih sahnesinden çekilmesinden sonra beş asır kadar izini kaybettirmiştir. Kitabın yaklaşık 40 yıl önce yapılan neşri -neşre esas alınan yazmanın eksikliği sebebiyle- hadis usulüyle ilgili konuların çoğunu içermediği için çağdaş çalışmalar daha çok Beyhakî'nin hadisçiliğini eserlerindeki yöntemi üzerinden ortaya koymaya çalışmıştır. Kitabın 2016 yılında yapılan yeni neşri sayesinde hadis usulüyle ilgili konuların ilk defa eksiksiz olarak ilim ehlinin istifadesine sunulması Beyhakî'nin usul anlayışının akademik olarak çalışılmasını mümkün kılmıştır. Bu çalışmada Beyhakî'nin hadis usulü anlayışı ilk defa bütünlüklü ve derli toplu bir şekilde ortaya koyulmuş, el-Medhal'in hadis literatüründeki yeri tespit edilmiş, böylece çağdaş çalışmalarda bu alanda görülen eksiklik giderilmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Safeviliğin oluşumu, şiileşmesi ve diğer tarikatlara bakışı
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Tanış, İskender; Kaplan, Doğan
    Bugünkü İran coğrafyasının Şiileşmesini sağlayan Safevi Devleti'nin temelleri Sünni-Şafii çizgide olduğu bilinen Erdebil Tekkesi'ne dayanmaktadır. 13.yüzyılda ortaya çıkan tekke zaman içerisinde çok büyük bir nüfuza sahip olup dönemindeki devletlerin de saygısını kazanmıştır. Hoca Ali döneminden itibaren Anadolu'da da tanınır hale gelen tekke, Şeyh Cüneyd'in Anadolu'ya gelip burada gerçekleştirdiği faaliyetler ve Akkoyunlularla kurduğu akrabalıkla kazandığı nüfuzunu kullanarak kısa bir sürede Kızılbaş Türkmenlerden iyi bir ordu kurmayı başarmıştır. Artık Safeviyye tarikatı siyasi yöne evrilmiş tarikatta devlet kurma fikri oluşmuştur. Şeyh Hoca ile başlayan ve Şah İsmail'in tarikatın başına geçmesine kadar ki zaman diliminde Kızılbaş Türkmenlerin tarikata katılmasıyla geleneksel tarikat anlayışından farklı bir hareket olumuştur. Özellikle Şeyh Haydar zamanında geleneksel tarikat anlayışına karşı bu yeni hareket galip gelmiştir. Artık tarikatın akıl hocaları Lahican sufileri olarak bilinen Türkmen babalarıdır. Tekkeden devlete giden süreçte Kızılbaş Türkmenler önemli görevler üstlenerek Safevi Devleti'nin kurulmasına yardımcı olmuşlardır. Şah İsmail ile birlikte devlet kurmayı başaran tekke, resmi mezhep olarak Şii/İmamiyye mezhebini tercih etmiştir. Bölgeye getirilen Şii ulema ile yeni kurulan devlet anlayışında farklılıklar oluşmaya başlamıştır. Sonrasında tasavvufa karşı menfi bir tutum sergilenmiş, devlete karşı gözüken tüm tarikatlar takibata uğramıştır. Komşu devletler ile özellikle Osmanlı Devleti ile girilen savaş Şii-Sünni mücadelesine dönüşmüştür. Devlet kurmayı başaran Safeviyye tarikatı, kurulduğu coğrafyada ve diğer bölgelerde adından söz ettirmiş hatta günümüz İran Devleti'nin temellerinin atılmasına katkı sağlamıştır.
  • Öğe
    Karamânî tefsirinin Âl-i İmrân Sûresinin tahkik ve incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Alsherafi, Eman A. U.; Öğmüş, Harun
    Bu doktora tezi Karamânî Tefsiri'nden Âl-i İmrân Suresi'nin tahkikini ele almaktadır. "Sağır" lakaplı olan Ahmed el-Karamânî (971/1564), Osmanlı Devleti'nin Kânûnî Sultân Süleyman (ö. 1566) devrinde yaşamış tefsir âlimlerinden biridir. "Tefsîrü'l-Karamânî" adında bir tefsiri olup hala yazma haldedir. Değerli bir eser niteliği taşıyan tefsir, toplam on iki ciltten oluşmaktadır. Bir kısmı tamamlanmış olup, bir kısmı da inceleme aşamasındadır. Bu araştırma iki bölümden oluşmaktadır: Birinci bölüm; Karmani'nin kişiliğinden, adından ve lakabından, ilmî ve çalışma hayatından bahsedilen bölümüdür. Bu bölümde ayrıca Kur'an'ın nuzûlü, mekkî veya medenî oluşu, iniş sebepleri, nâsih ve mensûh ilişkisi, muhkem ve müteşâbih ayetler,sure başlarında bulunan ve hurûf-ı mukattaa denilen harfler, Kur'an kıraatleri, vakf ve ibtidâ yerleri, sure ve ayetler arasındaki münâsebetlerin yanı sıra; Kur'an-ı Kerim'in Kur'an, Sünnet-i Seniye ve Sahabilerin sözleri ile açıklanmasına değinilmiş olup, Kur'an-ı Kerim'deki meseller gibi pek çok husus açıklanarak Al-i İmran Suresi'nin tefsir anlayışından da bahsedilmiştir. Bu bölüm aynı zamanda dilbilim ve dilbilgisi ile ilgili birçok konunun yanı sıra belâget üslûpları ve incelikleri de içermektedir. Fıkıh meseleleri ve sözlü meseleler bu çalışılan bölümde büyük bir yekûne sahiptir. Bu bölümün sonunda onun sûre tefsirinde dayandığı kaynaklara değinilmiştir. İkinci kısma gelince; Al-i İmran Suresi'nin Karmani tefsirinden tahkik edilmesini içeren sahih metin incelenmiş olup bu araştırma bazı tespit ve önerilerle sonlandırılmıştır.
  • Öğe
    'Avnü'l-Ma'bûd ve el-Menhelü'l-'Azbü'l-Mevrûd'un mukayesesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Öztürk Gelelioğlu, Tuba; Yavuz, Adil
    Ebû Dâvud'un (ö. 275/889) es-Sünen'i, konularına göre tasnif edilmiş hadis kitabı yazma geleneğinin önemli bir dönüm noktasını temsil etmektedir. Diğer hadis musannefâtına göre çok daha erken dönemlerde şerh edilmeye başlanan es-Sünen ile ilgili şerh faaliyetleri günümüze kadar devam etmiştir. Azîmâbâdî'nin (ö. 1329/1911) 'Avnü'l-Ma'bûd'u ve Hattâb es-Sübkî'nin (ö. 1352/1933) el-Menhelü'l-'Azbü'l-Mevrûd'u, son dönemde yazılmış es-Sünen şerhlerindendir. 'Avnü'l-Ma'bûd ve el-Menhelü'l-'Azbü'l-Mevrûd'un Mukayesesi isimli çalışmamız, Hindistan ve Mısır'da aynı dönemde yazılmış olan bu iki eserin şerh metotlarının mukayesesini konu edinmektedir. Giriş ve dört bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde, Azîmâbâdî ve Hattâb es-Sübkî'nin hayatları, yaşadıkları dönem ve ilmî şahsiyetleri incelenmiştir. İkinci bölümde, 'Avnü'l-Ma'bûd'un muhteva, üslup ve kaynakları hakkında bilgi verilmiş, şerh metodu tahlîlî bir yöntem ile ele alınmıştır. Hindistan Ehl-i Hadis ekolünün önemli temsilcilerinden birisi olan Azîmâbâdî'nin bu anlayışının şerhine yansımaları incelenmiştir. Üçüncü bölümde, el-Menhelü'l-'Azbü'l-Mevrûd'un genel özellikleri, şerh yöntemi ve Hattâb es-Sübkî'nin fıkhî rivayetleri tahlilleri ele alınmıştır. 'Avnü'l-Ma'bûd ve el-Menhelü'l-'Azbü'l-Mevrûd'un mukayeseli bir şekilde ele alındığı son bölümde, iki şerhin benzerlikleri ve farklılıkları ve şârihlerin hadis anlayışları örneklendirilerek tahlil edilmiştir.
  • Öğe
    Kelam açısından sekülerizm ve eleştirisi -Ahiret inancı bağlamında-
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Yıldız, Mücteba; Altıntaş, Ramazan
    Bu çalışmada Kelam bakış açısıyla Sekülerizmin Ahiret inancı bağlamında eleştirisi yapılmıştır. Kabaca "toplum ve kültür alanlarının dinî kurumlar ve sembollerin egemenliğinden çıkarıldığı süreç" olarak tanımlanabilecek sekülerizm, son birkaç yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan ve kısa zamanda küresel ölçekte etkili olan bir akımdır. Çıkışında çok faktörlerle birlikte Hıristiyanlıktaki akla uymayan dogmatik öğreti ve uygulamaların da önemli rolü olmuştur. Sekülerizm kendini din-dışı olarak konumlandırmaya özen göstermektedir. Bununla birlikte kutsal hiçbir şeye müracaat etmeyerek tek referans kaynağı bilimi kabul etmesi, merkeze yalnız insanı koyarak sadece onun rahat ve refahını öncelemesi, cenneti dünyaya getirme söylemi ister istemez onu dinin karşısında konumlandırmaktadır. Çalışma, Giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde çalışmanın konusu, amaç ve önemi ortaya konularak, kapsam ve çalışmada uygulanan yönteme yer verilmiştir. Birinci bölümde Sekülerizmin kavramsal analizi yapılmış, tarihsel süreç içerisinde kavramın yüklendiği anlam farklılıkları irdelenmiştir. Sekülerizmin Batıda ortaya çıkışını tetikleyen sebepler, geleceğe yönelik ileri sürülen sekülerizm kuramları ile sekülerizmin Hıristiyanlık ile münasebeti yine bu bölümde değerlendirilmiştir. İkinci bölüm ise Ahiret inancına ayrılmıştır. Ahiret hayatının mümkün oluşu ve gerekliliği Kur'an-ı Kerim'e referansla ortaya konulmuştur. İlerleyen kısında Kelam alimlerinin ileri sürdüğü akli deliler ile Ahiret inancının bireysel ve sosyal faydaları ele alınarak bu inancın göz ardı edilemeyecek, insan fıtratının gerekli gördüğü temel bir inanç olduğu delillendirilmiştir.
  • Öğe
    Kelamda ve yeni fizikte âlemin/evrenin sonluluğu meselesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Timurlenk, Ahmet Hamdi; Altıntaş, Ramazan
    Bu çalışmada Kelamın âlem anlayışındaki sonluluk konusu yeni fizikteki evren anlayışı ile birlikte ele alınmıştır. Kelam ilmi kendi âlem anlayışını hudûs ve atomculuk üzerine kurmuş ve buna dayalı olarak sonluluğu kabul etmiştir. Modern bilimde de evrenin ve onun yapı taşlarının açıklanmasındaki sonluluğu destekleyen konular gündeme gelmektedir. Özellikle erken dönem kelamcılarının âlemin cüzlerine dair açıklamaları günümüzde elde edilen yeni bilimsel sonuçlarla yakın çağrışımlara sahiptir. Mu'tezile, Eş'ariyye ve Mâtürîdiyye ekolleri tarafından ortaya konan Kelam atomculuğu Allah'tan başka her şeyi âlem olarak tanımlamış sonlu olmayı merkeze koymuştur. Bu sonluluğu da âlemin bütünü, cüzleri ve zamanı bakımından ele almıştır. 20. Yüzyılda gelişmeye başlayan yeni fizik de evreni bu üç yönden sonlu gösterebilecek sonuçlara ulaşmıştır. Bu göstergeler Standart Model adıyla maddenin cüzlerini ele alırken astronomi bilimi de evrenin sınırlarını keşfetmeye yaklaşarak sonlu bir tablo ortaya koyabilme imkânı vermiştir. Bu çalışma bir giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde İslam düşünce sisteminin üç temel ayağı olan Felsefe, Tasavvuf ve Kelam alanlarının âlem anlayışı genel olarak verilmiştir. Birinci bölümde Kelam İlminin âlem anlayışı sonluluğu gösterdiği şekilde ele alınmıştır. Cisimlerin yapısının tasvirinde kullanılan sonluluğa dair hususlar incelenmiştir. Cevher ve araz gibi temel unsurların sonlu yapısı ile onların oluşturduğu cismin sonlu yapısı incelenmiştir. Bu temel cüzlerden de âlemin sınırlı ve sonlu olduğuna gidilmiştir. İkinci bölümde de Yeni Fiziğin evrene ve cismin yapı taşlarına dair bakışında sonluluğu gösteren hususlar ele alınmıştır. Önce parçacıklar düzeyinde sonra da bütün evren düzeyinde sonlu yapı görülmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Son dönem fakihlerinden Sıddîk Hasan Han ve fıkhî görüşleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Sediqi, Matiullah; Acar, Abdullah
    Bu araştırmada; Hint alt kıtasında 19. yüzyılda yaşamış, burada Ehl-i Hadisin kurucu âlimlerden biri sayılan Sıddık Hasan Han'ın hayatı ve fıkhî görüşleri incelenmeye gayret edilmiştir. Sıddîk Hasan Han'ın yazdığı eserler ve te'lif ettiği konular incelendiğinde onun çok yönlü bir âlim olduğu tespit edilmiştir. İslamî ilim dallarının birçok sahasında kıymetli eserler kaleme almış; bunlardan 74'ü Arapça, 45'i Farsça ve 103'ü Urduca olmak üzere toplam 222 adettir. Bunlardan 25 tanesinin henüz neşredilmediği tespit edilmiştir. Sıddîk Hasan Han'ın önemli eserlerinin çoğu derleme, ihtisar(özet) veya çeviridir. O, özellikle Şevkânî'nin eserlerini özetlemiştir. Bu sebeple kendisini eleştirenler hep bu yüzden eleştirmişlerdir. Eserlerinde İngilizlere karşı cihada teşvik etmek, Vehhâbi mezhebini yaymaya çalışmak ve hanımının başını örtmeye zorlamak gibi sebeplerle İngilizler onu merkezi hükümete şikayette bulunmuşlardır. Bunun neticesinde İngiliz hükümeti, verdiği Nevvâb gibi ünvan ve lakabları kendisinden geri almış ve bir sene sonra hükümete girmesini de engellemişlerdir. Sıddîk Hasan Han'ın te'lif ettiği eserlerinde ehl-i hadis olma anlayışının da bir gereği olarak genellikle selefin görüşlerini nakil konusunda daha çok hassasiyet gösterdiği, buna mukabil mezheplerden de bağımsız olarak kendisinin istinbat ettiği bazı şahsına münhasır kanaat ve fetvalarının bulunduğunu söylemek mümkündür. Hocası Şevkânî'nin bıraktığı yerden o da mezheplere karşı duruşu devam ettirmiş olup bazen şaz görüş sayılabilecek uç görüşler de serdetmiştir. Hasan Han, en çok Ahmed b. Hanbel, İbn Teymiyye, İbn Kayyım, İbn Hacer el-Askalânî, Şâh Veliyyullah ed-Dihlevî, San'ânî, Şevkânî gibi âlimlerin görüşlerinden etkilendiği tespit edilmiştir. İlmî dirayetiyle ahkâm tefsirinde fıkhî konulara da açıklık getirmeye çalışmış olan Hasan Han, te'lif ettiği tefsirinde ayetleri izah ederken, Zemahşerî, Ebusuud ve hocası Şevkanî gibi âlimlerde daha çok görüleceği üzere sarf ve nahiv ilimlerinden yararlanmış kelimelerin değişik durumlara göre kazandığı manayı ve vezinleri ile kaide ve prensiplerini yer yer zikir ve beyan ettiği müşahade edilir. Arapça'daki derinliğine güvenerek bazen bir ayetin irabı ile ilgili farklı görüşleri naklettikten sonra onlardan birini diğerine tercih edebilecek dirayeti de gösterir. Sarf ve nahiv ilminin yardımıyla ayet ve hadislerden hüküm elde etme çabasında iken nassların i'rabının hükme etkisini göstermek için uzun izahlar yaptığı görülür. Sıddîk Hasan Han, meselelerin çözümünü ilk nesillerde olduğu gibi doğrudan Kurâ'n ve Sünnete başvurarak çözüme kavuşacağını düşünmektedir. Kur'ân ve Sünnet dışında başka delilleri şer'î delil olarak kabul etmez. İcmâ' ve kıyası reddeder. Fakat bazı yerlerde icmâ', maslahat ve örf gibi bazı delillerden kendisi de istifade eder. Fıkhî mezheplerin dörtle sınırlandırılması anlayışına karşıdır ve İbn Huzeyme, Süfyân es-Sevrî ve Taberî gibi mezheplerin de sünnete uydukları açıdan en az dört mezhep kader muteber olduklarını söylemiştir. Fıkhî meselelerde imam Ebu Hânife'nin görüşlerinin başka görüşlere tercih edilmesini doğru bulmaz. Fakat bazen kendisinin de Hanefî mezhebinin görüşünü başka mezheplerin görüşüne tercih ettiği olmuştur. Sıddîk Hasan Han, mezhepleri eleştirirken imam Ebû Hanife dâhil mezhep imamlarını eleştiri dışında tutmaya çalışmıştır. Aynı şekilde mezheplerin meydana gelmesinde de mezhep imamlarının bunda bir sorumlulukları olmadığını savunur. Sıddîk Hasan Han kendisinin herhangi bir mezhebe bağlı olduğunu kesin bir dille reddeder. Fakat genel olarak baktığımızda Selefî-Hanbelî geleneğine hatta Zâhirî mezhebine daha yakın olduğu, eserlerinde de bu doğrultuda kanaat belirtiği söylenebilir.