Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Koleskiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Dönüştürülmüş dağılımlarda meta-sezgisel yaklaşımlar ile parametre tahmini(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) İbrahim, Shuaib Mursal; Karakoca, AydınOlasılık dağılımları, biyoloji, ekonomi, mühendislik, tıp ve çevre bilimleri dahil olmak üzere çeşitli alanlardaki rastgele olayların modellenmesinde çok önemli bir rol oynar. Ancak mevcut dağılımlar her zaman gerçek dünya verilerine en iyi uyumu sağlayamayabilir. Bu gibi durumlarda, daha iyi bir uyum elde etmek için bazı dönüşümlerin mevcut dağılımlara uygulanması gerekli hale gelir. Bu dönüşümlerden biri de Shaw Buckley (2009) tarafından önerilen karesel dönüşüm yöntemidir. Bu çalışmada karesel dönüşüm yöntemiyle elde edilen dönüştürülmüş üstel, Weibull ve Fréchet dağılımlarının parametre tahmini için meta-sezgisel optimizasyon algoritmaları incelenmiştir. Dönüştürülmüş dağılımların parametrelerini tahmin etmek için Genetik Algoritma (GA), Parçacık Sürü Optimizasyonu (PSO), Yapay Arı Kolonisi (ABC) optimizasyonu ve Diferansiyel Evrim (DE) algoritmaları incelenmiştir. Çalışmada meta sezgisel algoritmalarla elde edilen parametre tahminleri En Çok Olabilirlik (EÇO) tahminlerini elde etmede sıklıkla kullanılan iteratif Newton-Raphson (NR) algoritması ile karşılaştırılmıştır. Bu algoritmaların performansını farklı dönüşüm parametre değerleri ve örneklem büyüklüklerini içeren çeşitli durumlar altında değerlendirmek için kapsamlı bir simülasyon çalışması yapılmıştır. Simülasyon çalışmasında parametre tahmin performansları yan, Mutlak Hata Yüzde Ortalaması (MAPE), Hata Kareler Ortalaması (MSE) ve log-olabilirlik değerleri kullanılarak karşılaştırılmıştır. Dönüştürülmüş dağılımlarının gerçek veri uygulamalarının performansı log olabilirlik, Akaike Bilgi Kriteri (AIC), Bayes Bilgi Kriteri (BIC) ve Kolmogorov-Smirnov (KS) istatistikleri ile değerlendirilmiştir. Simülasyon ve gerçek veri uygulamaları sonucunda meta sezgisel algoritmaların dönüştürülmüş dağılımlarda parametre tahminleri için oldukça başarılı olduğunu göstermiştir.Öğe Cyclotrichium origanifolium (Labill.) Manden. & Scheng.'den sentezlenen altın ve gümüş nanopartiküllerin antioksidan aktivitesinin değerlendirilmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yılgeç, Mehmet Emin; Güler, Gökalp ÖzmenSon zamanlarda nanoteknoloji bilimi ürünü olan nanopartiküllerin eşsiz özellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Metal nanopartikül çeşitlerinden olan altın ve gümüş nanopartiküller biyolojik özelliklerinden dolayı oldukça bilinmektedir. Teknolojinin çevreye en az zarar ile gelişmeye devam etmesisürdürülebilirlik açısından önem arz etmektedir. Bu doğrultuda altın ve gümüş nanopartiküllerin sentezinde çevre için daha az zararlı veya hiç zarar vermeyen solventlerin kullanılması “yeşil sentez” (green synthesis) yaklaşımı ile mümkündür. Bu doğrultuda bu tez çalışmasında Cyclotrichium origanifolium (Labill.) Manden. & Scheng. su ekstraktı ile altın ve gümüş nanopartiküller sentezlenmiştir. Elde edilen altın ve gümüş nanopartiküllerin karakterizasyon işlemleri UV-vis, STEM, SEM-EDX, FTIR, zeta potansiyeli, nanopartikül boyutu ve XRD analizleri ile gerçekleştirilmiştir. Cyclotrichium origanifolium su ekstraktı ile HAuCl4 çözeltisinin karıştırılması sonucu sentezlenen altın nanopartiküllerinde şarap kırmızısı rengin oluştuğu gözlendi. Altın nanopartiküller 538 nm dalga boyunda ve 26.49 boyut dağılımına sahiptir. Altın nanopartiküllerin fonksiyonel grupları FTIR ile kristal yapıları ise XRD ile ortaya çıkarıldı. Altın nanopartiküllerde zeta potansiyeli -32 mV iken PI değerinin 0.335 olduğu belirlendi. Sentezlenen gümüş nanopartiküllerinde Cyclotrichium origanifolium su ekstraktı ve AgNO3 çözeltisinin karıştırılması sonucu kahverengi rengin oluştuğu gözlendi. Gümüş nanopartiküller 423 nm dalga boyunda ve 26.01 boyut dağılımına sahiptir. Gümüş nanopartiküllerin fonksiyonel grupları FTIR ile kristal yapıları ise XRD ile ortaya çıkarıldı. Gümüş nanopartiküllerin zeta potansiyeli -25.94 mV iken PI değeri 0.243 olarak belirlendi. Karakterizasyon başmaklarının ardından ekstrakt, altın ve gümüş nanopartiküllerin antioksidan aktiviteleri araştırılmıştır. Ekstraktın ABTS, DPPH, CUPRAC, FRAP ve fosfomolibdat aktiviteleri sırasıyla 53.27 mg TE/g, 50.17 mg TE/g, 154.32 mg TE/g, 98.51 mg TE/g ve 1.67 mmol TE/g olarak belirlenmiştir. Altın nanopartiküllerin CUPRAC, FRAP ve fosfomolibdat aktiviteleri sırasıyla 13.88 mg TE/g, 8.68 mg TE/g ve 0.08 mmol TE/g olarak belirlenmiştir. Gümüş nanopartiküllerin ABTS, CUPRAC, FRAP ve fosfomolibdat aktiviteleri sırasıyla 13.27 mg TE/g, 28.46 mg TE/g, 18.86 mg TE/g ve 0.09 mmol TE/g olarak belirlenmiştir. Ekstraktın, altın nanopartiküllerin ve gümüş nanopartiküllerin toplam fenolik içeriği sırasıyla 47.11, 4.59 ve 5.42 mg GAE/g olarak belirlenmiştir. Ekstraktın ve altın nanopartiküllerinin toplam flavonoid içeriği sırasıyla 13.73 mg RE/g ve 0.028 mg RE/g olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak altın ve gümüş nanopartikülleri sentezlenmiş ve bu nanopartiküllerin antioksidan aktiviteleri belirlenmiştir.Öğe Metal sektöründe karbon ayak izi ve su ayak izi hesaplaması(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Demirci, Mehmet Onur; Aydın, SenarTüm ülkelerin çevre konusunda ana gündem maddesi sera gazı emisyonlarının azaltılması ve su kaynaklarının korunmasıdır. Karbon ayak izinin ve su ayak izinin hesaplanması ve azaltılması küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi küresel sorunların çözümünde kritik bir rol oynamaktadır. İklim değişikliğinin sebep olduğu temiz su kaynaklarının azalması da su konusunda tedbirler alınması gerektiğini gösteren unsurlardan bir tanesidir. Bu kapsamda üretim yapan her iş kolunun sera gazları ve su tüketimi tespitlerini yaparak azaltmaya yönelik çalışmalar yapması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Çalışmanın amacı metal sektöründe faaliyet gösteren bir asansör üretim fabrikasından kaynaklı sera gazı salınımlarını ve su tüketimi belirlemektir. Çalışma kapsamında asansör fabrikasının üretiminden kaynaklı sera gazının küresel iklim değişikliğine katkısı ile ortaya çıkacak “karbon ayak izinin hesaplanması” ve üretimi sırasında kullandığı temiz su kaynaklı “su ayak izinin hesaplanması” ve sonuçlarına göre alınabilecek tedbirler önerilmiştir. Fabrikanın faaliyetlerinden kaynaklı karbondioksit emisyon miktarı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından önerilen Tier-1 yöntemine göre hesaplanmıştır. Bu yöntem ile tesisin doğalgaz tüketimi, elektrik enerjisi tüketimi, su tüketimi ve atıksu oluşumu, atık oluşumu, araç kullanımından kaynaklanan karbon ayak izi miktarı hesaplanmıştır. Yapılan hesaplara göre fabrikanın 2023 yılında karbon ayak izi miktarı 363,534 ton CO2/yıl olarak tespit edilmiştir. Toplam karbon ayak izinin %31’ini oluşturmasından dolayı doğalgaz tüketiminin azaltılması amacıyla fabrikada ısı kaybına yönelik tedbirlerin alınması gereklidir. Fabrikada güneş enerjisinden bir elektrik üretimi olsa da karbon ayak izinin %27’sini oluşturan elektrik tüketiminin azaltılması amacıyla elektrik üretiminin tüketimi karşılamadığı dönemlerde elektrik tasarrufuna gidilmesi önerilmektedir. Fosil yakıtlı araçların meydana getirdiği %22’lik karbon ayak izini azaltmak için fabrikaya ait araçların veya personel servislerinin elektrikli araçlar ile değiştirilmesi önerilmektedir. Fabrikanın mevcut politikalarından olan çalışanlarının doğum gününde 3 adet fidan bağışı politikası fabrikanın karbon ayak izini 2023 yılında 3,063 ton/yıl azaltmıştır. Bu bağışlara ek olarak özel gün ve haftalarda toplu fidan bağışı yapılması önemlidir. WFN yöntemine göre su tüketimi ve yağış bilgileri verileri ile fabrikanın mavi ve yeşil su ayak izi hesaplamaları sonucunda su ayak izi 21.981 ton/yıl olarak tespit edilmiştir. Asansör fabrikasında özellikle çalışanların su kullanımı ile ilgili tasarrufta bulunmalarına yönelik periyodik eğitimler düzenlenmesi önemlidir. İleriki yıllarda özellikle AB üye ülkeleri ile iş yapan sanayilerin sıklıkla gündeminde olacağı karbon ayak izi ve su ayak izi hesaplamaları için şimdiden çalışmalara başlanması ve azaltılmalarına yönelik hedeflerin uygulamaya koyulması yaşanabilir bir dünya için atılacak maddi adımlardan en önde geleni olacaktır.Öğe Kıtaiçi yerüstü su kaynaklarının kalitesinin değerlendirilmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Akça Öztürk, Nur; Aydın, SenarSu canlı hayatının devamı için olmazsa olmazımızdır. Yaşamsal fonksiyonların yerine getirilebilmesi için kritik öneme sahiptir. Su kaynakları medeniyetin gelişmesinde önemli bir role sahip olmuş ve bu durum sanayinin gelişmesinden sonra artan nüfus ile su kaynaklarına olan talebi arttırmıştır. Eskiden su kaynaklarının yeri ve miktarı önemli iken günümüzde suyun miktarının yanında kalitesi de önem kazanmıştır. Çünkü su kalitesi sorunları önemli çevresel, ekolojik ve toplumsal sorunlara yol açmaktadır. Sanayileşme, kentleşme ve tarımdan kaynaklanan kirlilik baskılarının artmasıyla birlikte suyun kalitesi sürekli olarak bozulmaktadır. Son zamanlarda, özellikle gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere, dünya genelinde su kirliliği yaygın bir problem haline gelmektedir. Su kirliliğinin önlenmesinde, suyun kalitesinin bilinmesi çok önemlidir. Su kalitesini belirlemek amacıyla belirli aralıklarla su kütlesinde izleme yapılır. Su kalitesi belirlenirken suyun biyolojik, kimyasal, fizikokimyasal ve hidromorfolojik özellikleri dikkate alınır. Tez çalışması kapsamında Konya Kapalı Havzasında belirlenen 44 yüzeysel su noktasından 2023 Ocak ve 2024 Mart tarihleri arasında aylık su numuneleri alınmış, fiziko-kimyasal ve ağır metal parametreleri açısından analiz edilmiştir. Sonuçlar Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliğine göre değerlendirilmiş ve Konya Kapalı Havzası yerüstü su kalitesi belirlenmiştir. İzleme sonunda yüzeysel suların biyolojik oksijen ihtiyacı (BOİ), çözünmüş oksijen (ÇO), o-Fosfat ve toplam fosfor parametreleri bakımından I. II. ve III. Sınıf; elektriksel iletkenlik (Eİ), Kjeldahl azotu, toplam azot ve nitrat parametreleri bakımından I. ve II. Sınıf; florür, kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) ve renk parametreleri açısından I. Sınıf olduğu tespit edilmiştir. Çalışma sonunda demir, alüminyum, kobalt ve bakır metallerinin maksimum çevre standart limitlerini aştığı, antimon, titanyum, çinko, krom, vanadyum, arsenik, kalay ve baryum metallerinin ise maksimum çevre standart limitlerinin altında olduğu tespit edilmiştir. Havzada; bilinçsiz pestisit ve gübre kullanımları, vahşi sulama yöntemleri, arıtılmayan evsel atıksu ve endüstriyel deşarjlar, madencilik faaliyetleri ve deşarjları, iklim değişikliği, hızlı nüfus artışı en önemli su kirliliğine sebep olan kaynaklar arasında belirlenmiştir. Yüzeysel su kalitesinin değerlendirilmesi suyun hangi amaçla kullanılacağının bilinmesi açısından önemlidir. İzleme ile daha çok çalışma yapılmalı ve izleme alt yapısı geliştirilmeli, su kalitesi izleme ağı oluşturulmalıdır.Öğe Maksimumlu bulanık fark denklemleri üzerine bir çalışma(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yıldız, Fatma Zehra; Yalçınkaya, İbrahimBu çalışma bir derleme çalışmasıdır ve dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; bulanık kümeler ve bulanık sayılar ile ilgili temel tanım ve teoremler verilmiştir. İkinci bölümde; bulanık fark denklemleri ile ilgili yapılmış bazı çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde; Changyou Wang ile Jiahui Li'nin 2020 yılında yayımlanmış olan "Periodic Solution for a Max-Type Fuzzy Difference Equation" başlıklı makalesi ele alınmıştır. Dördüncü bölümde ise; sonuç ve önerilere yer verilmiştir.Öğe Bitki ekstraktı kullanılarak sentezlenen Ag nanopartiküller ile yüklü bilayer biyonanolifli kompozitlerin üretilmesi, karakterizasyonu ve antibakteriyel özelliklerinin belirlenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ganiyusufoğlu, Ayşe Damla; Erci, Fatih; Sarıipek, FatmaGünümüzdeki ileri teknolojilere rağmen yara tedavileri ve bakımları zımba, cerrahi müdahale ve dikişlerle sağlanmaktadır. Bazı yaralarda bu tip yöntemlerin kullanılması ekonomik olsa da tedavi ve iyileşme süresini kısaltacak ve kolaylaştıracak etkiler sunamamaktadır. Çok fonksiyonlu yara türleri olduğu düşünüldüğünde, yaraların kolay şekilde iyileşebilmesi için farklı ve her yara tipine uygun tasarımların yapılması gerekmektedir. Bu tez çalışmasında elektroeğirme cihazı ile iki tabakalı çok fonksiyonlu bir nanolif yara örtüsü üretilmesi planlanmıştır. PVA suda çözülebilen toksik olmayan kimyasal ve termal olarak stabilitesi olan bir biyouyumlu polimerdir. Doğal bir polimer olan kitosan ise hem biyouyumlu ve biyoaktif hem de biyobozunur bir yapıya sahiptir. Biyoaktiflik özelliği yara iyileştirmelerini hızlandıran bir özelliktir. Çalışmada, ilk önce defne yaprağıından yeşil sentez ile gümüş (Ag) nanopartiküller elde edilmiştir. Daha sonra, polikaprolakton (PCL) ile ilk tabaka polivinil alkol (PVA) ve kitosan (CTS) ile ikinci tabaka oluşturulmuştur. Bu iki tabakayı oluşturmak için elektroeğirme cihazı kullanılmıştır. Farklı oranlarda karıştırılan CTS ve PVA, CTS/PVA/Ag nanolifleri ile oluşturulan yapı ise taramalı elektron mikroskopu (SEM) ve fourier dönüşümlü kızıl ötesi spektroskopisi (FT-IR) ile karakterize edilmiştir. Elde edilen nanopartiküllerin nanoliflere önemli oranda antibakteriyel özellik kazandırdığı ve antibakteriyel aktivitenin Gram-pozitif Staphylococcus aureus’a karşı Gram-negatif Escherichia coli bakterisine kıyasla daha fazla olduğu gözlemlendi. Ayrıca, gümüş nanopartiküllerin eklenmesiyle nanolifler ortalama çapının düştüğü belirlendi. Bu çalışma, ideal bir yara örtüsü oluşturmada yeşil sentez gümüş nanopartiküllerin önemli olacağını göstermiştir.Öğe Toz birikiminin fotovoltaik (FV) sistem verimliliği üzerindeki etkisi ve optimize edilmiş temizlik sıklığı(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Abdallatif, Yousef A. Y.; Akkoyunlu, Mustafa TahirFotovoltaik (FV) panellerdeki aşırı toz birikimi, özellikle kurak bölgelerde, güneş enerji santrallerinin enerji çıkışını önemli ölçüde azaltabilen büyük bir sorundur. Bu tez, Türkiye’nin Konya ilindeki 1,976 MWp'lik bir çatı üstü güneş enerjisi kurulumunun verimliliği üzerindeki toz etkisini incelemekte ve bu kayıpları azaltmak için optimal bir temizleme stratejisi önermektedir. Çalışma, Solcast API Toolkit'ten güneş ışınımı, sıcaklık, yağış, nem ve rüzgar gibi çevresel faktörler hakkında 23 aylık veri toplayarak güneş santrali güç üretimi verilerini analiz etmiştir. Korelasyon analizi, doğrudan normal ışınım, yatay genel ışınım, sıcaklık, yağış, bağıl nem ve rüzgar yönünün enerji üretimi üzerindeki en güçlü etkiye sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. 2022 yılında temizleme olmadan, 2023 yılında ise robotik temizleme ile kuru mevsimler arasında karşılaştırmalı bir analiz yapılarak toz giderilmesinin etkisi incelenmiştir. Sonuçlar, düzenli temizlemenin 2022'deki temizlenmemiş sisteme kıyasla haftalık ortalama enerji çıkışında %5-15 artışa yol açtığını ortaya koymuştur. Theil-Sen tahmincisi yöntemine dayalı kirlenme oranı hesaplamaları, günlük ortalama kirlenme oranının %0,2959 olduğunu göstermektedir. Optimum temizleme sıklığını belirlemek için bir model geliştirilmiştir. Analiz, kuru mevsimde 31 günlük optimal temizleme periyodunun yılda 6 kez temizleme anlamına geldiğini saptamıştır. Bu optimal temizleme stratejisinin uygulanması, toz birikimi ile ilişkili toplam maliyeti yılda 3 kez temizleme uygulamasına kıyasla %18 oranında azaltabilmektedir. Bu araştırmanın bulguları, toz azaltma stratejilerini etkin bir şekilde uygulayarak fotovoltaik sistemlerinin uzun vadeli verimliliğini ve ekonomik olarak sürdürülebilirliğini artırmak için kurak bölgelerdeki güneş santrali işletmecilerine değerli bilgiler sunmaktadır.Öğe Periyodik katsayılı lineer fark denklem sistemlerinin Schur kararlığı ve salınımlığı üzerine(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Omary, Shuaibullah; Duman, AhmetBu çalışmada, periyodik katsayılı lineer fark denklem sistemlerinin çözümlerinin Schur kararlı ve salınımlılık tanımları verilip, periyodik katsayılı lineer fark denklem sistemlerin hem Schur kararlı hem de sıfıra yakınsayarak salınımlı olduğu durumlar incelenmiştir. Ayrıca hem Schur kararlı hem de sıfıra yakınsayarak salınımlı olan bir periyodik katsayılı lineer fark denklem sisteminin hangi bozunumlar altında hem Schur kararlı hem de sıfıra yakınsayarak salınımlı kaldığını ifade eden yeni süreklilik teoremleri elde edilmiştir. Ayrıca, elde edilen sonuçlar nümerik örneklerle desteklenmiştir.Öğe Yeni tip Jakimovski–Leviatan operatörlerinin yaklaşım özellikleri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Küçükgünay, Mehmet; Karabıyık, ÜmitBu tez beş bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, çalışmanın temelini oluşturan konu hakkında yapılan çalışmalara dair bilgi verilmiştir. İkinci bölümde kaynak araştırması yapılmıştır. Üçüncü bölümde, tezde kullanılacak olan tanımlar ve teoremler açıklanmıştır. Dördüncü bölümde, son dönemlerde tanıtılan Jakimovski-Leviatan operatörleri üzerine yapılan çalışmalar belirli koşulları sağlayan fonksiyonlar temelinde genişletilmiş ve elde edilen operatörlerin özellikleri ile yakınsama hızları farklı uzaylarda incelenmiştir. Son bölümde ise, bu yeni operatörlerin yerel yakınsama oranları değerlendirilmiştir.Öğe Lojistik fark denkleminin iki boyutlu bir sisteme genelleştirmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Koşucu, Süleyman; Tollu, Durhasan TurgutBu çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, konunun önemi ve çalışmanın amacı hakkında bilgiler verildi. İkinci bölümde, lojistik diferansiyel denklem, lojistik fark denklemi ve lojistik fark denklem sistemi ile ilgili yapılan çalışmalar yer almaktadır. Üçüncü bölümde, çalışmamız ile ilgili bazı temel tanımlar ve teoremler verildi. Dördüncü bölümde, a ve b reel parametreler ve x(0), y(0) reel başlangıç değerleri olmak üzere, x(n+1)=ay(n)(1-y(n)), y(n+1)=ax(n)(1-x(n)) fark denklem sistemi ele alındı. Bu denklem sistemi lojistik fark denkleminin iki boyutlu bir genelleştirmesidir. Burada yukarıda verilen lojistik fark denklem sisteminin çözümlerinin sınırlılığı, denge noktalarının kararlılığı ve çözülebilirliği konuları çalışıldı. Beşinci bölümde ise bu çalışmaya dair sonuçlar ve öneriler verildi.Öğe Çok seviyeli görüntü eşikleme için web tabanlı bir aracın geliştirilmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ünlü, Alper; İlhan, İlhanÇok seviyeli görüntü eşikleme, görüntüyü ileri düzeyde anlamlı özelliklere ayırmak için kullanılan önemli bir görüntü işleme tekniğidir. Bu çalışmada, çok seviyeli görüntü eşikleme için web tabanlı bir görüntü işleme aracı geliştirilmiştir. Bu araç yeni önerilen GWO-HS algoritmasının yanında dokuz farklı optimizasyon algoritmasını da bünyesinde barındırmaktadır. Kullanıcılar bu algoritmalardan herhangi birini kullanarak istedikleri görüntü ve eşik seviyesi için sonuçlar elde edebilmektedirler. Bu sonuçları karşılaştırabilmekte ve çıktılarını alabilmektedirler. Önerilen GWO-HS algoritması gri kurt optimizasyon (GWO) ve harmoni arama (HS) algoritmaları hibritlenerek elde edilmiştir. Bu algoritmanın performansı dokuz diğer algoritmanın performansları ile karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmalarda Otsu, Kapur ve Tsallis entropi tabanlı eşikleme yöntemleri kullanılmıştır. Deneylerde görüntü işleme çalışmalarında iyi bilinen ve yaygın olarak kullanılan altı görüntü tercih edilmiştir. Her bir görüntü üzerinde 2’den 10’a kadar değişen seviyeler için eşikleme işlemi uygulanmıştır. Sonuçlar, önerilen GWO-HS algoritmasının, diğer algoritmalara kıyasla özellikle yüksek eşik seviyeleri için daha üstün bir performansa sahip olduğunu göstermiştir.Öğe Lineer olmayan kesirli mertebeden diferansiyel denklemlerin çözümünde uyumlu türev operatörü(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yadigar, Muhammed Mustafa; Yavuz, MehmetLiteratürde, geleneksel denklemlerden farklı olarak daha karmaşık olayları daha doğru bir şekilde modelleme yetenekleri nedeniyle doğrusal olmayan kesirli diferansiyel denklemler üzerine yoğunlaşılmakta ve bu denklemler için analitik ve yaklaşık çözümler aranmaktadır. Bu tezde, literatürdeki doğrusal olmayan kesirli mertebeden diferansiyel denklemlerden oluşan matematiksel modellerin bazı yaklaşık çözüm yöntemleri, uyumlu (conformable) türev operatörü anlamında incelenmiştir. Bu matematiksel modellerin birçok yöntemle çözülebilmeleri, en uygun yöntemin seçilmesi fırsatını sunmaktadır. Çalışmada uyumlu türev operatörünün hangi yöntemlerde ve modellerde/denklemlerde başarılı sonuçlar verdiği literatüre atıf yapılarak incelenmiştir.Öğe Kademeli lineer normlu uzaylarda lacunary I-istatistiksel yakınsaklık(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Bolat, Şeyma; Gümüş, HafizeAltı bölümden oluşan bu tez çalışmasında ilk bölüm kaynak araştırması ve tezin amacına ayrılmıştır. İkinci bölüm, temel tanımlar, kavramlar ve teoremlerin yer aldığı bölümdür. Üçüncü bölümde, bu tez çalışması için temel kavramlardan birisi olan kademeli lineer normlu uzaylarda lacunary istatistiksel yakınsaklık için yapılmış çalışmalar incelenmiştir. Dördüncü bölümde, yine temel kavramlardan olan kademeli lineer normlu uzaylarda 𝐼−istatistiksel yakınsaklık ile ilgili daha önce elde edilen sonuçlar ifade edilmiştir. Beşinci bölümde, bu tez çalışması ile ilk kez elde edilmiş olan orijinal tanım ve sonuçlar verilmiştir. Altıncı bölümde ise bu tez çalışmasının sonuç ve öneriler kısmına yer verilmiştir.Öğe Çimlendirilmiş darı unu ilavesiyle hazırlanan eriştelerin teknolojik özelliklerinin geliştirilmesinde nemli ısıl işlem ve transglutaminaz enziminin kullanılması(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Bayrakcı, İleyda; Bilgiçli, Nermin; Cankurtaran Kömürcü, TekmileBu çalışmanın ilk kısmında, darının yedi gün süreyle çimlendirilmesi ile kimyasal, fonksiyonel ve antibesinsel madde içeriğindeki değişim belirlenmiştir. İkinci aşamada, eriştenin besinsel ve fonksiyonel özelliklerini geliştirmek için dört gün süreyle çimlendirilmiş darı unu farklı oranlarında erişte üretiminde kullanılmıştır. Çimlendirilmiş darı unu kullanımıyla eriştede oluşan teknolojik kalite kayıplarını gidermek içim nemli ısıl işlem uygulaması ve transglutaminaz ilavesi işlemleri tek tek ya da kombinasyon halinde uygulanmıştır. Bu aşama beş farklı çimlendirilmiş darı unu oranında (%0, 5, 10, 15 ve 20) dört farklı uygulama yöntemi (işlem uygulanmamış, nemli ısıl işlem uygulaması, transglutaminaz ilavesi, "nemli ısıl işlem uygulaması + transglutaminaz ilavesi kombinasyonu") esasına göre gerçekleştirilmiştir. Üretilen eriştelerde teknolojik özellikler (renk, pişirme özellikleri ve sıkılık) belirlenmiştir. Çalışmanın son aşamasında bir önceki aşamada teknolojik olarak eriştelerde en üstün özellikler sergileyen ısıl işlem uygulaması + transglutaminaz ilavesi kombinasyonu kullanılarak hem ham hem de çimlenmiş darıdan erişte üretimleri gerçekleştirilmiştir. Ham ve çimlendirilmiş darıdan üretilen erişteler fiziksel, kimyasal, fonksiyonel, antibesinsel ve duyusal özellikler bakımından karşılaştırılmıştır. Yedi günlük çimlendirme işlemi sonucunda darının kül ve protein miktarında %12.8 ve 15.23 artış, yağ ve fitik asit miktarında ise %50.0 ve 96.4 oranında azalma gerçekleşmiştir. Darının serbest, bağlı ve toplam fenolik madde miktarları çimlenmenin ilk gününden itibaren artış göstermiş ve en yüksek değerlere (7871.56, 10373.24 ve 18244.80 mg GAE/kg) çimlenmenin beşinci gününde ulaşılmıştır. DPPH, FRAP ve CUPRAC antioksidan aktivite değerleri ise çimlendirmenin yedinci gününde maksimum değerlere (762.55 mg TE/kg, 3.68 μmol TE/g ve 21.05 μmol TE/g) ulaşmışlardır. Ca, K, Mg, P, Fe, Mn ve Zn minerallerinin yedi günlük çimlendirme sonundaki miktarlarının, çimlenmenin başlangıcındaki miktarlarına göre arttığı belirlenmiştir. Erişte üretiminde artan oranda çimlendirilmiş darı unu kullanımı renk, pişme özellikleri ve sıkılık değerlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Çimlendirilmiş darı unu ilaveli erişte örneklerinde, nemli ısıl işlem uygulaması tek başına ya da transglutaminaz ile kombinasyon halinde L* ve b* renk değerlerinde azalmaya neden olsa da suya geçen madde miktarı ve sıkılık değerini etkileyerek teknolojik kaliteyi geliştirdiği belirlenmiştir. Çalışmanın son aşamasında üretilen erişte örneklerinde artan oranda ham ve çimlendirilmiş darı unu kullanımı, kül, fitik asit, toplam fenolik madde ve antioksidan aktivite miktarlarını da artırmıştır. Ham darı unu ilavesiyle üretilen erişte örnekleri ile karşılaştırıldığında, çimlenmiş darı unu içeren erişte örneklerinde, daha yüksek antioksidan aktivite (DPPH, FRAP ve CUPRAC), serbest ve toplam fenolik madde ile daha düşük yağ ve fitik asit miktarları belirlenmiştir. En yüksek oranda (%20) çimlendirilmiş darı unu kullanımı ile kontrol örneğe göre Ca, Mg, Fe, Zn ve P miktarları sırasıyla %5.30, 39.20, 33.0, 19.25 ve 12.26 oranında artış göstermiştir. Duyusal analiz sonucunda; ham darı unu kullanılan eriştelerde %10-20, çimlendirilmiş darı unu kullanılanlarda %15-20 kullanım oranlarında genel kabul edilebilirlik puanları kontrol erişteye göre düşüş göstermiştir.Öğe Piyasada satışa sunulan zeytin yaprağı ekstraktlarının bazı kalite parametreleri açısından değerlendirilmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yavaş, Aybüke Nur; Ünver, AhmetZeytin ağacı yetiştiriciliği ve zeytin işleme endüstrisinin yan ürünlerinden biri olan zeytin yaprağı, asırlar boyunca geleneksel şifacılıkta değer bulmuştur. Son yıllarda gerçekleştirilen araştırmalar, zeytin yaprağının birçok yararlı etkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur ve bu etkiler, yapraktaki yüksek fenolik bileşiklerle özellikle de oleuropein etken maddesi ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca sentetik gıda koruyucularının yan etkisi ve toksisitesine karşı şüphelerin artmasından dolayı zeytin yaprağı ekstraktı ve oleuropein 'in gıda sanayiinde kullanım olanaklarının arttırılmasına yönelik bazı çalışmalarda gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma, piyasada satışa sunulan zeytin yaprağı ekstraktlarının kalite bakımından değerlendirilerek farklılıklarının göz önüne sunulması amacı ile yapılmıştır. Bu amaç doğrultusunda 12 farklı markaya ait zeytin yaprağı ekstraktları piyasadaki satış noktalarından temin edilmiştir. Temin edilen örneklerde kuru madde miktarı, toplam fenolik madde tayini, antioksidan kapasitesi, L*, a*, b* renk değerleri, pH derecesi, titrasyon asitliği ve oleuropein miktarı belirlenmiştir. Özellikle ürünlerin karakteristik özelliklerinin belirlenmesinde yardımcı olan toplam fenolik madde içeriği antioksidan kapasitesi ve oleuropein miktarı tayininin sonuçlarının yapılan literatür araştırmasına göre düşük seviyelerde olduğu tespit edilmiştir. Örneklerin birbirleri arasındaki ve diğer çalışmalar ile arasındaki farklılıkların ürünlerin hammadde farklılıkları, hasat zamanı, hasat şekilleri, hasat koşulları, ekstraksiyon koşulları ve şekilleri, ürün ekstrakte edildikten sonraki paketleme ve depolama koşullardan kaynaklandığı düşünülmektedir.Öğe DCT-SVD tabanlı hibrit yeni bir yaklaşım ve karşılaştırmalı analizi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Aksu, Emine; Karakoyun, MuratTıbbi görüntülerin kurumlar arasında paylaşımı sırasında hasta mahremiyetini korumak için kişisel bilgilerin gömülmesinde damgalama kullanılır. Bu nedenle, tıbbi görüntülerde damgalama tekniklerinin hastaların kişisel kayıtlarının güvenliğini sağlamadaki önemi büyüktür. Bu çalışma, tıbbi görüntülerde gizli bilgi saklama amaçlı olarak kullanılan görünmez damgalama yöntemlerini değerlendirmektedir. DCT-SVD tabanlı hibrit bir damgalama tekniği kullanılarak, hastaların kişisel bilgileri ve radyoloji raporları gibi gizli mesajlar tıbbi görüntülere yerleştirilmiştir. Çalışmada üç farklı damgalama yöntemi kıyaslanmış ve damgalama sonrası görüntülerin benzerlik değerleri incelenmiştir. Birinci yöntem için taşıyıcı resim ve damganın boyutları birebir aynı olup 512x512 boyutlarındadır. İkinci yöntemde taşıyıcı resim birbiri ile örtüşmeyen 16 adet bloğa ayrılmış olup damga resim taşıyıcı resmin 1/16 ‘sı kadar boyuta sahiptir. Bu çalışmada önerilen üçüncü yöntemde ise taşıyıcı görüntünün ilgisiz bölgelerine damganın eklenmesi amacıyla taşıyıcı görüntüdeki ilgili bölgelere siyah renk gelecek şekilde damga uygun şekilde yeniden boyutlandırılıp yeni bir damga oluşturulmuştur. Bu yöntemde tıbbi görüntünün ilgili bölgelerine dokunulmadığından damga ekleme esnasında taşıyıcı görüntü üzerinde en az bozulma gerçekleşmiş olup, çıkan damga incelendiğinde PSNR değeri ilk yöntemle benzer olsa da SSIM değerleri kıyaslandığında diğer yöntemlere göre daha başarılı olduğu görülmektedir. Sonuç olarak, ilgisiz bölgelere damga ekleyen yöntemin diğer iki yöntemlere göre daha başarılı olduğu görülmüştür. Önerilen yöntem için ölçekleme değeri 0,01 seçildiğinde orijinal resim ile damgalanmış resim arasındaki PSNR değeri seçilen resme göre değişiklik gösterip genellikle 40’ın üzerindeyken SSIM değerleri ise 0,9’un üzerindedir.Öğe Kütle gecikmeli geri tepe prensibi ile çalışan 9x19mm otomatik tabancanın, mekanizmadan kaynaklı geri tepme kuvvetinin ve enerjisinin belirlenmesi, geri tepme sönüm mekanizmasının tasarımı, dinamik analizi ve optimizasyonu(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Koç, Orhan; Tınkır, MustafaAteşli silahlarda geri tepme, tasarımcılar açısından her zaman önemli bir konu olmuştur. Tasarımın, geri tepmesini düşürmek için çalışmalar yapılmış, azaltılan geri tepme yöntemleri başarı olarak değerlendirilmiştir. Yapılan bu çalışmada kütle gecikmeli geri tepme prensibi ile çalışan 9x19 mm otomatik tabancanın geri tepme enerjisinin azaltılması amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında sönüm mekanizmasına sahip olmayan yalın silahın mekanizmasının teorik hızı momentumun korunumundan hesaplanmıştır. Ağır çekim kamera kaydından PFV programında mekanizmanın deneysel hızı hesaplanarak, hızlar ve enerjiler karşılaştırılmıştır. Sönüm mekanizmasında kullanılmak üzere silahın geometrik koşulları göz önünde bulundurularak tasarlanan ve deney için imal edilen 9 farklı sönüm yayının tel çapı ve yay merkez çapına göre yay sabiti denkleminden yay sabitleri Matlab/Simulink ortamında hesaplanmıştır. Sönüm mekanizmasına sahip silah mekanizmasının hareket denklemi, Lagrange metodu kullanılarak modellenmiştir. Matlab/Simulink ortamında modellenen hareket denklemi üzerinden sönümlü silah mekanizmasının hızları, farklı sönüm yayları kullanılarak teorik olarak hesaplamıştır. İmal edilen sönüm yayları ile ağır çekim video kayıtlarından mekanizmanın farklı yaylar etkisinde ki deneysel hızları hesaplanarak teorik hesaplar ile karşılaştırılmıştır. Neticede mekanizmanın geriye çarpma hızını, silahın sağlıklı çalışmasını engellemeyecek ölçüde en çok azaltan sönüm yayları değerlendirilmiştir.Öğe S355JR-S700MC yapı çeliklerinin MAG kaynak yöntemiyle birleştirilmesi, mikroyapı ve yapısal özelliklerinin incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Şahin, Fatma Nur; Gökmeşe, HakanBu tez çalışmasında, otomotiv ve inşaat sektörü başta olmak üzere; özellikle vinç ve treyler imalatında kullanımı yaygın olan S700MC ince taneli yapı çeliği ile endüstride hemen her alanda kullanılan S355JR yapı çeliğinin farklı koruyucu gaz altında MAG kaynak yöntemiyle kaynak kabiliyeti araştırılmıştır. Deney numunelerinin, kaynak metali ve ITAB’tan parça kesitleri alınarak mikroyapı ve mekanik özellikleri incelenmiştir. 4 mm kalınlığındaki metal saclar, aynı kaynak parametrelerinde SG2 kaynak teli ve %2O2+%5CO2+%93Ar ve %2O2+%12CO2+%86Ar karışım gazları ile alın kaynağı yöntemiyle kaynatılmıştır. MAG kaynak yöntemi kullanılarak yapılan kaynaklı birleştirme çalışmaları neticesinde deney numuneleri mikroyapısal karakterizasyonu için genel metalografi çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Kaynak metali, ITAB ve esas metali kapsayacak şekilde elde edilen numunelerden elde edilen mikroyapı sonuçlarına göre kaynak gazının herhangi belirgin bir etkisi bulunmamaktadır. Mikroyapı sonuçları incelendiğinde, S700MC ve S355JR çeliğinin kaynak metaline doğru tane boyutunda büyüme görülmüştür. Deney numunelerinin kaynak metalinde faz ve faz dönüşümlerinin belirlenmesi için XRD analiz gerçekleştirilmiştir. Kaynaklı birleştirme sonrası elde edilen numunelerin mekanik davranışları açısından HV1 yük altında Vickers sertlik ölçümleri gerçekleştirilmiştir. S355JR çeliğinde ana metalden kaynak metaline doğru sertlik artarken, S700MC çeliğinde azalmıştır. Malzemelerin mekanik davranışlarını incelemek üzere gerçekleştirilen çekme deneyi sonuçlarına bakıldığında, S355JR çeliğinin birbiri ve S700MC çeliği ile kaynağında esas metalden sünek bir kopma olurken; S700MC çeliğinde kaynak bölgesinden kırılma meydana gelmiştir.Öğe Ofis cephe sistemlerinin ısıl enerji performansı ve maliyet açısından karşılaştırmalı analizi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Hayder, Pareen Ghaeib Hayder; Yalaz, Elif TuğbaGün geçtikçe dünya genelinde enerjiye duyulan ihtiyaç artarken, bilinçsiz enerji tüketimi küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi sorunların başlıca nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerji tüketiminde inşaat sektörü önemli bir paya sahiptir. Özellikle ofis yapıları günlük kullanım süreleri ve kullanıcı verimliliği bakımından enerji tüketiminin yoğun olduğu yapılardır. Bina kabuğunun en büyük yüzey alanını oluşturan cephe sistemleri binaların ısıtma ve soğutma yüklerinin azaltılmasında, enerji performansının iyileştirilmesinde etkili olurken bina maliyetinin de önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu nedenle cephe tasarımı, maliyeti ve binaların enerji performansı tasarım süreci itibariyle birlikte ele alınmalıdır. Tez çalışması kapsamında “cephe sistemlerinin ısıl enerji performansı ve maliyeti” çalışma alanı olarak seçilmiştir. Literatür araştırması kapsamında cephe sistemleri, enerji etkin bina tasarımı ve maliyet konularıyla ilgili araştırma yapılmıştır. Cephe kavramı, cephe sistemlerinin sınıflandırılması, türleri ve performansları incelenmiştir. Enerji etkin bina tasarımı üzerinde etkili olan iklimsel parametreler, yapısal parametreler ve kullanıcıya ilişkin parametreler ele alınmıştır. Ardından maliyet konusuyla ilgili araştırma yapılmıştır. Yapılan literatür araştırmasının sonucunda ısıtma ve soğutma yüklerinin fazla olması nedeniyle ofis yapıları örneklem yapı türü olarak belirlenmiştir. Tez çalışmasında, cephe sistemlerinden tek kabuk cepheler, boşluklu duvarlar ve giydirme cephe sistemlerine odaklanılmıştır. Ofis cephe sistemlerinin farklı iklim bölgesindeki etkilerinin incelenmesi için ılımlı-nemli iklime sahip olan “İstanbul”, sıcak-nemli ikime sahip olan “Antalya” ve soğuk iklim bölgesine sahip olan “Erzurum” çalışma alanı olarak seçilmiştir. Örneklem ofis yapısına uygulanan cephe senaryolarının binanın ısıl enerji performansı üzerindeki etkisi DesignBuilder programında yapılan analizler aracılığıyla karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Tez çalışması kapsamında iki (2) katlı merkezi çekirdekli örneklem bir ofis yapısı tasarlanmıştır. Önerilen üç cephe sistemine ait kırk bir (41) adet cephe senaryosu geliştirilmiştir. Ofis binası için önerilen cephe senaryolarının binanın aylık ve yıllık ısıtma, soğutma ve toplam enerji yükü üzerindeki etkisi İstanbul, Antalya ve Erzurum illeri için DesignBuilder programında hesaplanmıştır. Ardından cephe senaryolarının ilk yatırım maliyetleri hesaplanmıştır. Çalışma kapsamında cephe sistemlerinin ısıl enerji performansı ve maliyetleri üç il için karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada, ofis binasında tüketilen ısıl enerji yüklerinin tercih edilen cephe sistemine ve kullanılan malzemelere bağlı olarak değişiklik gösterdiği görülmüştür. Aynı cephe senaryolarının farklı iklim bölgesinde uygulandığı durumlarda ise yapıda tüketilen enerji miktarının iklim koşullarına bağlı olarak değişiklik gösterdiği görülmüştür. Betonarme kullanılan cephe senaryolarında en yüksek yıllık ısıtma ve soğutma yükleri ölçülürken, XPS uygulaması yapılan tuğla ve gazbeton cephe senaryolarında yıllık ısıtma ve soğutma yüklerinin azaldığı belirlenmiştir. Tek kabuk cephe ve boşluklu duvar senaryolarında en düşük ısıtma enerji yükleri gazbeton uygulanan senaryolarda ölçülürken, ısı yalıtımı uygulandığı durumlarda ısıl enerji performansının iyileştiği görülmüştür. En düşük cephe maliyetine sahip olan T1 senaryosu (sıva (2 cm) + v tuğla (20 cm) + alçı sıva (2 cm)) için en düşük yıllık toplam enerji yükü Antalya’da ölçülmüştür. Çalışma kapsamında önerilen cephe sistemlerinden en düşük ve en yüksek maliyete sahip olan senaryolarda Antalya ili için en düşük, Erzurum ili için ise en yüksek enerji yükü hesaplanmıştır.Öğe Farklı güneş paneli üretim süreçlerinin çevresel etkilerinin LCA yöntemi ile karşılaştırılması(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Eryılmaz, Olcayto Doğukan; Demet, Atıf EmreGünümüzde çevresel sorunlar ve enerji taleplerindeki artış, güneş enerjisinin temiz ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak öne çıkmasını sağlamaktadır. Bu araştırma, güneş paneli üretim süreçlerinde kullanılan farklı yöntemlerin çevresel etkilerini değerlendirmek amacıyla Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi /Life Cycle Assesment (LCA) yöntemini kullanmaktadır. Bu çalışmada, multi-kristal güneş paneli ve kadmiyum tellür (CdTe) ince film güneş paneli üretim süreçlerinin çevresel etkileri incelenmiştir. LCA analizi, güneş paneli üretim süreçlerinin her aşamasında ortaya çıkan çevresel etkileri kapsamlı bir çerçeve içinde değerlendirir. Ham madde çıkarma, üretim, taşıma, kullanım ve bertaraf aşamalarında çeşitli çevresel göstergeler analiz edilmiştir. Özellikle, multi-kristal güneş paneli ve kadmiyum tellür ince film güneş paneli üretim süreçlerindeki dört ana aşama (İngot üretimi, Wafer üretimi, Güneş hücresi üretimi, Güneş paneli üretimi) OpenLCA uygulaması kullanılarak analiz edilmiştir. Çevresel göstergeler arasında enerji tüketimi ve su kullanımı yer almaktadır. LCA yöntemiyle elde edilen veriler, her iki güneş paneli teknolojisinin çevresel göstergeler açısından farklılıklar gösterdiğini ortaya koymaktadır. Polikristal güneş paneli üretiminde kullanılan etil vinil asetat (EVA) için abiyotik tükenme değeri 6,72x10-6 Kg 1,4-DB eq iken, kadmiyum tellür panellerde bu değer 3,66x10-6 Kg 1,4-DB eq olarak hesaplanmıştır. Solar cam üretiminde ise polikristal panellerde 6,41x10-7 Kg 1,4-DB eq, kadmiyum tellür panellerde 6,06x10-7 Kg 1,4-DB eq abiyotik tükenme değeri ölçülmüştür. Bu sonuçlar, kadmiyum tellür panellerin hem daha az enerji tükettiğini hem de daha sürdürülebilir bir seçenek olduğunu ortaya koymaktadır. Elde edilen bulgular, sürdürülebilir enerji üretimine yönelik stratejiler geliştirilirken, endüstride tercih edilecek güneş paneli teknolojilerinin seçiminde rehberlik sağlar. Çalışma, gelecekteki enerji üretimi ve çevresel politika oluşturulması konularında önemli bir rol oynar.