Sayı 49 (2020)

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 12 / 12
  • Öğe
    Tartışmalı bir ilişki biçimi olarak Kur’ân ve tarih: Kur’ân tarihi ve Kur’ân’da tarih üzerine bazı tespitler
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Neuwirth, Angelika; Palancı, Merve; Demir, Zakir
    Çevirisini yapmaya çalıştığımız bu makale Angelika Neuwrith tarafından hazırlanılmış olup “Qur'an and History – a Disputed Relationship. Some Reflections on Qur'anic History and History in the Qur'an” (Journal of Qur'anic Studies, Edinburgh University Press, 2003/1, s. 1-18) adıyla neşredilmiştir. Orijinal metinde dipnotlar (notes) makalenin sonunda yer almaktadır. Fakat inceleme ve okumayı kolaylaştırmak amacıyla Türkçe çeviride bunları ilgili sayfaların altına yerleştirmeyi uygun gördük. Makalenin çevrisinde yer alan “Hz.” ifadesi okuyucu hassasiyeti gözetilerek tarafımızca eklenmiş olup kaynak metinde yer almamaktadır.
  • Öğe
    Aliyyü’l-Kârî ve Mirkâtü’l-Mefâtîh adlı eserinin Şerh edebiyatındaki yeri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Şirinov, Rüfet
    Araştırma, hicrî X. ve XI. yüzyıllarda yaşayan Ali el-Kârî’nin hayatını ve onun Mirkâtu’l-Mefâtîh Şerhu Mişkâti’l-Mesâbîh eserini konu edinmektedir. Mirkâtu’l-Mefâtîh, hadis edebiyatında cem türü eserlerden biri olan Mişkâtu’l-Mesâbîh üzerine yazılmış en kapsamlı şerh olarak kabul edilmektedir. Ali el-Kârî, söz konusu şerhi kaleme alma sebebi olarak dönem halkının sünnet ve hadise olan ilginin azalmasını gerekçe göstermekte ve Hanefî mezhebinin hadis ilmine olan ilgisini ortaya koymayı hedeflediğini belirtmektedir. Mirkâtü’l-Mefâtîh’in tanıtımı yapılırken telif sebebi ve metoduna temas edilecek; aynı zamanda âlimlerin eser ile ilgili değerlendirmelerine yer verilecektir. Ayrıca bu şerhin İslâmî ilimler açısından değeri ve daha sonraki saha çalışmalarına hangi ölçüde kaynaklık ettiği Arapça ve Türkçe eserler üzerinde tespit edilmeye çalışılacaktır. Mirkâtü’l-Mefâtîh’in yazıldığı dönemde olduğu gibi günümüzde de ilgi görüyor olması, konumuzu önemli hale getirmektedir.
  • Öğe
    Yüksek din öğrenimi gören öğrencilerin bilgi okuryazarlığı ve Epistemolojik inanç düzeyleri üzerine bir araştırma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) İpek, Fatih; Tavukçuoğlu, Mustafa
    Bu araştırma, “yüksek din öğrenimi gören lisans öğrencilerinin sahip olduğu epistemolojik inanç ve bilgi okuryazarlığı öz yeterlik düzeylerini incelemek ve bu ikisi arasındaki ilişkinin nasıl olduğunu tespit etmek” amacıyla yapılmıştır. Araştırmada, katılımcıların bilgi ve öğrenme anlayışlarının bilgi okuryazarlığı becerileri ile ilişkisi ve bazı bağımsız değişkenler açısından değişimi sorgulanmıştır. Elde edilen bulgular alan yazındaki bulgularla karşılaştırılarak yüksek din öğrenimi gören öğrencilerin bilgiyi elde etmede ve kullanmada zorlandıkları noktalar tespit edilmeye çalışılmıştır. “İlişkisel tarama modeli” nin tercih edildiği bu çalışmada değişkenlerin birlikte değişip değişmediği ve nasıl bir değişimin olduğu saptanmaya çalışılmıştır. Çalışma, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi İlahiyat fakültelerinde ve Giresun Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde 2018-2019 eğitim öğretim yılında aktif olarak öğrenimine devam eden 1318 lisans öğrencisi ile yürütülmüştür. Araştırmanın sonucunda, İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin epistemolojik inançlarının “öğrenmenin çabaya bağlı olduğu” boyutunda gelişmiş, “öğrenmenin yeteneğe bağlı olduğu” boyutunda gelişmemiş düzeyde “tek bir doğrunun varlığı” boyutunda ise geliştirilmesi gerekir (orta) düzeyde oldukları görülmüştür. Bilgi okuryazarlığı düzeyi açısından da katılımcıların geliştirilmesi gereken (orta) seviyede oldukları tespit edilmiştir. Katılımcıların epistemolojik inançlarının bilgi okuryazarlığı düzeyine ve bazı bağımsız değişkenlere göre farklılaşma gösterdiği görülmüştür. Bulgular, cinsiyet, sınıf, internet kullanım süresi ve amacı gibi değişkenler açısından alan yazındaki çalışmalarla kısmen tutarlılık göstermiştir. Bilgi okuryazarlığı öz-yeterlik düzeyi ile “öğrenmenin çabaya bağlı olduğuna inanma” ile ters yönde anlamlı zayıf bir ilişki tespit edilmiştir. “Öğrenme yeteneğe bağlıdır” ve “doğrunun bir tek olduğu” inancında aynı yönde zayıf bir ilişki tespit edilmiştir. Regresyon analizi sonuçları bilgi okuryazarlık düzeyinin epistemolojik inançları anlamlı olarak yordadığını göstermiştir.
  • Öğe
    Güney Mehcer şiirinde hümanizm eğilimi: Hüsnü Gurâb örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Al- Younes, Hafel
    Bu makale, şöhret bulamamış ve ünleri yayılmamış Güney Mehcer şairlerinden Hüsnü Gurâb’ın şiirindeki hümanizm fikrini ele almaktadır. Makalede bazı doğu halklarının gurbet ve yoksulluk acılarından başka bir şey bulamadıkları, saygın bir hayat yaşama arayışıyla Amerika’ya yaptıkları göçler ve orada patlak veren hümanisttik eğilimler işlenmiştir. Ardından şiirlerinde insan ve insana dair problemlere verdiği önem açıkça görülen hatta benimsediği ve şiirlerinde kullandığı en önemli ilkelerinden birisi hümanisttik eğilimler olan Hüsnü Gurâb tanıtılmış, kendisini diğer şairlerden ayıran özelliklerine yer verilmiştir. Daha sonra şiirlerinde üzerinde durduğu kadın meselesi, yoksul, iyi ve edebiyatçı insan vb. hümanisttik eğilimin belirtileri sunulmuş, şair Hüsnü Gurâb’ın divanının genel karakterini oluşturan hümanisttik renk bilimsel bir araştırmanın gerektirdiği şekilde bütüncül bir metot takip edilerek açığa çıkarılmıştır.
  • Öğe
    Kur’an-ı Kerim’de matar kelimesinin anlam alanı (vucûh ve nezâir bağlamında)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Işık, Şemsettin
    Yüce Allah, rahmeti gereği bozulan hayat akışını düzeltmek için sürdürdüğü yasasını Hz. Muhammed ve onun dilinde gönderdiği Kur’an-ı Kerim ile nihayete erdirmiştir. Bundan dolayı başta vahyin ilk muhatapları olmak üzere, bütün insanlara hitap dili olarak Arapça seçilmiş ve onunla seslenilmiştir. Böylece cihanşümul bir hitaba vasıta kılınan bu dil üzerinde her türlü iyileştirme ve geliştirme yapılmış ve kazandırılan yeni bir üslup ile beyanda rahatlık, verilen mesajı anlamada kolaylık sağlanmıştır. Bu bağlamda harften kelimeye, ayetten sureye varıncaya kadar lafız ve mânâ ilişkisi çeşitli edebî sanatlar eşliğinde son derece büyük bir uyum içerisinde takdim edilmiştir. Aynı şekilde vücûh ve nezâir gibi çeşitli ifade biçimleri de ‘matar’ kelimesi örneğinde olduğu gibi yer almıştır. Böylelikle Kur’an-ı Kerim’in ayet ve sureleri arasındaki lafız ve mânâ münasebeti en üst düzeye çıkarılmış ve bir benzerinin ortaya konulmasına da imkân verilmemiştir. Hatta eş anlamlı kelimelerin, birbirinin yerine kullanılması hâlinde bile anlamda daralma ve ahenkte bozulma söz konusu olacak tarzda bir icaza sahip kılınmıştır. Bu çalışmada, vücûh ve nezâir yönünden ‘matar’ kelimesi ve anlamdaşlarının anlam alanlarının farklı olduğu ve lafız-mânâ ilişkisindeki ahenkten dolayı birbirinin yerine de kullanılamayacağı hususu ortaya konulmak istenmiştir. Bu sayede onun her bir kelimesinin ne kadar itina ile seçildiği ve bulunduğu yere ne denli bir çeşni kattığı gerçeği de vurgulanmış olmaktadır.
  • Öğe
    Abdullah b. Muhammed eş-Şebrâvî (ö. 1171-1758) ve Ehli Beyt hakkındaki şiirleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) İyişenyürek, Orhan
    Ehli Beyt kavramı ile Hz. Peygamber’in ailesi, özellikle de soyunun kendileriyle devam ettiği torunları Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve onların soyundan gelenler kastedilmektedir. Ehli Beyt Hz. Peygamber’in soyu olması hasebiyle Müslümanlar tarafından hürmete layık kabul edilmiş ve onlar, Ehli Beyt’in hak ettiği sevgi ve saygıyı tarih boyunca göstermeye çalışmışlardır. Âlimler onların fazileti ve değeri hakkında eserler kaleme alırken edebiyatçılar da edebî ürünlerinde onları methetmişlerdir. Ehli Beyt hakkında şiir söyleyen çok sayıda Arap şairden birisi de Abdullah b. Muhammed eş-Şebrâvî’dir. Osmanlı Mısırı’nda doğup büyüyen şair yaşadığı çevreden etkilenmiş, Ehli Beyt hakkında şiir yazan ve kendilerine ‘Aleviyye denilen edebî bir ortamda bulunmuştur. Şairin Ehli Beyt hakkında nazmettiği şiirlerin temaları methiye, istiġâse (medet umma), tevessül (niyaz) gibi daha çok dini içerikli şiirlerde görülen konulardır. Bu çalışmada eş-Şebrâvî’nin Ehli Beyt hakkındaki şiirlerinin muhtevası ve şekilsel özelliklerinin bir kısmı incelenerek onların edebî değerleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    İbnu’t - Ṭayyib Eş-Şerakî’nin dîvânı’ndaki Hz. Peygamber methiyeleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Öztürk, Mevlüt
    Sözlükte “övmek, birinin ya da bir şeyin güzel özelliklerini söyleme” anlamındaki medih, Arap şiirinde en çok işlenen konular arasında yer alır. Çünkü insanın hayatında övme ve övülme isteği hep var olmuştur. Kur'an-ı Kerim'de başta Allah Teâla, diğer Peygamberler, iman edenler ve âhiret âlemi ile ilgili bir çok şey övülmüştür. Aynı şekilde hadislerde de başta sahabe olmak üzere iman edip din uğrunda her şeyini ortaya koyan müminler övülmüştür. Gerek Kurân’ın gerekse de Hz. Peygamber’in bu övgülerini kendilerine örnek alan şairler tarafından Allah’ın yüce özelliklerinin dile getirildiği övgü şiirleri ve başta Hz. Peygamber olmak üzere diğer Peygamberleri, sahabe veümmeti öven şiirler yazılmıştır. Hz. Peygamber’i metheden çok sayıda şair tarafından sayısız şiirlerin söylenmesi sonucunda da medihler içeren müstakil şiir divanları ortaya çıkmıştır. Hz. Peygambere methiye nazmeden bu şairlerden biri de İbnu’ṭ-Ṭayyib eş-Şeraḳî’ dir. Şairin Dîvân’ının çoğunluğu Hz. Peygamber methiyelerinden oluşmaktadır. Bu çalışmada XVII. Yüzyılın son çeyreği ve XVIII. Yüzyılın ilk çeyreğinde Fas (Mağrib) bölgesinde yaşamış önemli şairlerden İbnu’ṭ-Ṭayyib eş-Şeraḳî’nin Dîvânı’ndaki methiyeleri muhtevâ bakımından incelenmiş, ayrıca şairin hayatı ve eserleri hakkında genel bir bilgi verilmiştir.
  • Öğe
    Gayb bilgisi kakkında Kur’an’a aykırı yorumların sebep olduğu inanç problemleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Günel, Mehmet Emin
    İslam dinini, diğer dinlerden ayıran en önemli özelliklerinden biri, tevhid inancını merkeze alıp yaratıcı ile kullar arasındaki ilişkinin sınırlarını kesin çizgilerle tayin etmesi ve bu sınırları aşıp yaratıcının ilahlık sıfatlarına ortak olmayı da affedilmeyecek en büyük inanç problemi görmesidir. Kur’an’ın, ibadetler gibi fer’i meselelerin detaylarına yer vermek yerine, inanç konularını etraflıca ve tekrarın tekit gücüyle ele alması, bu konulardaki sapmaların insan hayatını derinden etkileyecek olmasından kaynaklanmaktadır. Üstelik ibadet ve muamelat konularındaki çok çeşitlilik, dinin buna müsaade etmesi sebebiyle, peygamberden aktarılan farklı uygulamaların neticesidir. İnanç konuları ise, sadece bir peygambere indirilen vahiy manzumelerinde değişmezlik özelliğini göstermekle kalmaz, ibadet ve muamelat konularından farklı olarak, bütün peygamberler için değişmezlik özelliğine sahiptir. Kur’an’ın, bütün insanlık için belirlediği bu değişmez inanç sınırlarından biri de, yaratıcının, ilahlığının gereği olarak kendisine tahsis ettiği gayb bilgisidir. Bu çalışmada, inanç konularının en önemli kaynağı olan Kur’an’ın gayb bilgisi için çizdiği sınırlar, gayb'ın peygamberler veya onlardan sonra gelen din adamlarınca bilinme imkânı ve konu bağlamında Kur’an’a aykırı yorumlardan kaynaklanan inanç problemleri ele alınacaktır.
  • Öğe
    Fârâbî’de tümeller ve faal akıl’la ilişkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Yıldırım, Ömer Ali; Kubilay, Beheşti Zehra
    Düşünce faaliyetinin temel malzemesi kavramlardır. Bir bütün olarak var olanlara ve bilgiye dair yapılan inceleme ve analizler kavramlar üzerinden yapılır. Kavram tekil bir nesnenin zihindeki imajına gönderme yaptığı gibi aynı türden nesneler arasındaki ortak yönler olan tümellere de gönderme yapar. Tümel kavramlara dilsel ifade olmalarının ötesinde bir varlık verilip verilemeyeceği ve bu tümel kavramların nasıl oluştuğu Eski Yunan düşüncesinden başlamak üzere Orta Çağ boyunca hararetli tartışmalara neden olmuştur. Bu tartışmadaki görüşlerine göre filozoflar idealistler, kavramsal gerçekçiler ve nominalistler şeklinde gruplandırılmıştır. Bu çalışmada önde gelen Müslüman filozoflardan olan Fârâbî’nin tümeller konusundaki görüşünü ele almaya ve onun hangi grup içerisinde kabul edilebileceğini değerlendirmeye çalışacağız. Bu konuya dair yapılacak incelemelerde onun felsefesinde etkin bir konumda bulunan Faal Akıl anlayışını göz önünde bulundurmanın hayati önemini vurgulamaya çalışacağız. Çalışmanın sonunda da Fârâbî’nin bu konuyla ilgili gruplar arasında nereye konumlandırılabileceğine dair bir öneri getireceğiz.
  • Öğe
    Arap dili ve edebiyatının İslâm medeniyeti için önemi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Dereli, Muhammet Vehbi
    Arapça, dünya üzerinde en çok konuşulan birkaç dil arasındadır. Şöhretini de öncelikle son peygamberin Araplar içerisinden seçilmesine ve ona indirilen Kur’an’a borçludur. Arapça, Kur’an-ı Kerim’in dili olması sebebiyle Müslümanlar için herhangi bir dilden çok daha fazlasını ifade eder. Hz. Peygamber’in konuştuğu ve hadisleri vasıtasıyla İslam’ı anlattığı dil de Arapçadır. Ayrıca Kıraat, Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Kelâm gibi temel İslam bilimlerinin ana kaynaklarının da Arapça olması bu dilin önemini bir kat daha artırmaktadır. Çünkü bu temel eserleri anlamanın ilk şartı Arapçayı iyi bilmektir. Arapça, namazda okunan Kur’an’ın dili olmasının yanı sıra aynı zamanda namaza çağıran ezanın da dilidir. Bu sayede, rengi, ırkı, milliyeti, kültürü ve yaşadığı coğrafya birbirinden farklı olan milyonlarca insan, dünyanın herhangi bir yerinde aynı camide bir imamın arkasında namaz kılmakta ve ümmet bilinci ile bir arada hareket edebilmektedir. Ayrıca İslam’ı seçen her milletin dil ve kültüründe yer etmiş yüzlerce Arapça kelime, ortak bir kültür mirası oluşturmaktadır. Arap dili ve edebiyatının İslam kültür ve medeniyetine etkisi büyük ölçüde Kur’an sayesinde olmuştur. Dolayısıyla üç bölümden oluşan bu çalışma, Kur’an’ın temel bazı özellikleri ile Arap diline yaptığı katkıya değindikten sonra, Arap dili ve edebiyatının İslam medeniyeti için önemini ve etkisini ortaya koymayı hedeflemektedir.
  • Öğe
    Tahrîrât ilmine katkısı bağlamında Ali El-Mansûrî ve tahrîru’t-turuk adlı eseri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Öge, Ali; Tugantay, Mustafa
    Kıraat ilminde Mısır tarîki olarak bilinen eğitim metodunun kurucusu olarak kabul edilen Ali b. Süleyman el-Mansûrî (ö. 1134/1721) İslamî İlimlerin farklı dallarında özellikle kıraat ilmi alanında eserler kaleme almış önemli bir ilim adamıdır. Ali el-Mansûrî’nin sahip olduğu ilmi birikimi ve yetiştirdiği talebelerinin yanında Tahrîru’t-turuk ve’r-rivâyâtmin tarîki Tayyibeti’n-neşr isimli eseri kıraat alanında ve tahrîrât geleneğinde önemli konuma sahiptir. Kıraat ilminde tahrîrât, imamların râvilerinden sonra gelen ve kıraat terminolojisinde “tarîk” diye isimlendirilen senet zincirlerinin ve kıraat ilminin kaynak eserlerine müracaat edilerek gelen kıraat rivâyetinin sahih ve zayıflığının incelenmesi çalışmalarıdır. Bu inceleme sayesinde kıraat rivâyetlerinin telfîk gibi bir hatadan korunması ile caiz ve caiz olmayan kıraatlerin ortaya çıkarılması da sağlanmış olur. Kıraat tarihinde tahrîrât konusuna eserlerinde yer veren İbnü’l-Cezeri (ö. 833/1429) gibi Ali el-Mansûrî de tahrîrât geleneğini devam ettiren isimlerdendir. Bu makale tahrîrât geleneğinin Osmanlı’daki temsilcilerinden kabul edilen Ali el-Mansûrî’nin kısaca hayatı, ilmî yönü ve Tahrîru’t-turuk ve’r-rivâyât min tarîki Tayyibeti’n-Neşr isimli eserinden bahsetmek suretiyle tahrîrât geleneğine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
  • Öğe
    İslam kaynaklarına göre yahudilerin Allah’ın oğlu olarak niteledikleri Üzeyir ile ilgili bazı meseleler
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Özarslan, Selim
    Bu çalışmada, Kur’an-ı Kerim’e göre Yahudilerin Allah’ın oğlu olarak niteledikleri Üzeyir ile ilgili bazı sorunlara değinilecektir. Konu ağırlıklı olarak İslam kaynaklarındaki verilere dayanarak incelenecektir. Üzeyir’in Allah’ın insanlara gönderdiği bir peygamber olup olmadığı, ölümünden yüzyıl sonra diriltilenin o olup olmadığı üzerinde de durulacaktır. Ayrıca bu makalede Yahudiler ve Hristiyanların peygamberlerinin ölümünden sonra onların konumlarını değiştirmek suretiyle yani onları Allah’ın oğulları görerek hak dini tevhit ilkesinden nasıl sapıtarak bozduklarına değinilecektir.