Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Nübüvvetin ilmi icazı(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1986) Itr, Nureddin; Saklan, Bilal; Saklan, BilalResulullah (s.a.v)'ın büyük mucizelerinden bir kısmı da onun ilmî mucizeleridir. Bunların mucize oluşu, Peygamber (s.a.v)'in okuma yazma bilmediği gibi, hiç bir kimseden de din ve dünya ile ilgili ilim almamasından kaynaklanmaktadır. Yarımadadaki kavmi de ümmî olup, kaynakların bize bildirdiğine göre, bölgede okuma yazma yok denecek kadar azdır. Bununla beraber O, ilimle gelmiş, ma'rifetle gönderilmiştir. Öyle ki, kendisine ilk inen âyet-i kerîmeler, ''Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sâhibidir. Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti.'' (Alak 1-5) olmuştur. Bu yüce Peygamberin (s.a.v.) mucizelerinden birisi de; O'nun, berrak ve köklü davetinde doğru düşünceyi ve yaratılışın su götürmez ger- çeklerini gösteren akli deliller getirmesidir. Nitekim, Kur'an-ı Kerim de yaratılışın gerçeklerinden vukuf ile bahsetmekte ve insanlara noksan sıfatlardan münezzeh olan Rablerini tanıtıcı doğru şahitler getirmektedir. Bundan dolayı insanlık asırların geçmesine, ilmin ilerlemesine rağmen Kur'an-ı Kerim'in tesbit etmiş olduğu yaratılışın genel kaidelerinin dışına çıkamamıştır. Bu durum, Kur'an-ı Kerim'in yalnızca Allah'tan sâdır olduğunu gösterdiği gibi, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ilminin de yine yalnızca Allah'tan geldiğini göstermektedir.Öğe İlk iki asırda fıkıh(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1986) Uzunpostalcı, MustafaEn son ilâhî din olan ''İslâm Dini'' bugüne kadar bozulmadan gelmiştir. Bundan sonra da kıyamete kadar bu durumunu sürdüreceğinde şüphe yoktur. Ancak her devirde İslâm Dini'ni farklı anlayanlar çıkmıştır. Bu farklı anlamalar ve onu farklı yorumlamalardan ortaya çıkan görüşlerin az veya çok taraftar bulduğu da bir gerçektir. Bazan bu görüşler Müslümanların büyük çoğunluğu tarafından benimsenip uzun yıllar yaşanmış ve geliştirilerek yaşatılmış, bazan da bunların taraftarları zaman içinde tükendiği için, bu görüşler tarihe karışmışlardır. Taraftar bulup asırlarca yaşayan ve bir ''mezhep'' haline gelen görüşlerin sahipleri, aralarındaki az veya çok, fakat esasta değil de teferruattaki farklılıklar sebebiyle birbirlerine karşı ithamkâr davranmadıkları halde, zaman zaman bu farklı düşüncelerin taraftarları birbirlerine karşı ters davranışlarda bulunmuşlar, çeşitli şekillerde birbirlerini itham da etmişlerdir. Şüphesiz bu ayrı düşüncelerin esas kaynağını ''sahâbe'' ve ''tâbiîn'' devirleri âlimlerinin düşünce ve anlayışları teşkil etmiştir. Eğer bunların farklı düşünceleri bir delile dayanıyorsa o zaman ayrı düşüncelerin insanlarının birbirlerini itham etmeleri gerekmez. Fakat bir delile dayanmıyorsa o vakit durumu buna göre değerlendirmek gerekecektir. Bu sebeple bu devirlerdeki farklı anlayışlar ve bunların sebepleri iyi bilinmelidir. Diğer İslâmî ilimlerde de olduğu gibi, ''Fıkıh'' ilminin de ilk anlayış örneklerini ilk tatbik şekillerini ''sahâbe'' ve ''tâbiin'' devirlerinde bulacağımız şüphesizdir. Bu bakımdan biz de konuyu bu açıdan değerlendirerek, Hz. Peygamber a.s. Efendimiz hayatta iken ''Fıkh''ın durumu ne idi ve sonraki devirlerde ne oldu? Bunu ortaya koymak istiyoruz.Öğe Ma'ruf er-Rusafi'nin Arap dili ve edebiyatıyla ilgili eserleri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1986) Matlub, Ahmed; Uzun, Tacettin; Uzun, TacettinMa'ruf b. Abdulğanî er-Rusafi, çağında Irak ve Arapların büyük şairidir. O, Şiiriyle Arap milletinin elem ve emellerini dile getirmiş, bütün sevinç ve kederleriyle hayatı tasvir etmiştir. 1877 yılında Osmanlıların idaresindeki Bağdad'da doğmuş, 16 Mart 1945 cuma sabahı yine Bağdad'da ölmüştür. Hayatı boyunca çok tatlı ve mükemmel şiirler yazmıştır. Er-Rusafi, mükemmel şiir yazmakla meşhur oluşunun ve çağdaş Arap şairlerinin bıraktıkları divanların en büyüğü sayılan divanının yanında çeşitli konulardaki telif ve incelemeleriyle de tanınmıştır.Öğe Fıkhi mirasımızı yeniden nasıl gözden geçirmeli ve ele almalıyız?(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1986) Işıcık, YusufYûsuf el-Kardâvî'den. Hukukî mirasımızı yeniden gözden geçirmek, fikhi mezhepler ve görüşler arasında yasama ve yargı'ya elverişli olanlarını tercih etmek ve çağımızda bunlara göre fetvalar vermek sözüyle, rastgele ve körü körüne bir seçimi kasdetmiyorum. Yine, delil ve rivayetler'in desteklediği, akıl ve kıyasın te'yid ettiği sağlam görüşleri bir tarafa bırakıp, mezheplerin ruhsatları ve âlimlerin zellelerini araştırarak, umûmun keyfine en uygun olanlarını almayı kasdetmiyorum. Birçoğu, İslâmın kontrolü dışında ortaya çıkmış bulunan halihazırki vâkıaları, her türlü çörü-çöpüyle meşrû gösterecek tarzda bir tercihi de kasdetmiyorum. Şunda şüphe yoktur ki, fikhî mîrâsımızın ihtiva ettiği hükümlerin hepsi aynı derecede değildir. Çünkü, bu hükümlerden bazılarının kaynağı doğrudan doğruya naslardır. Bazılarının kaynağı icmâ'dır. Bazılarınınki ise, kıyas yahut istihsan yahut maslahat yahut örf yahutta hakkında nas bulunmayan konularda geçerli olan diğer ictihad kaynaklarıdır. Fukahâ'nın birbirlerinden farklı olarak alıp kabul ettikleri fıkhi prensiplerden kimisi bir hükme müsbet deyip kabûl ederken, kimisi aynı hükmü olumlu görmez ve kabul etmez. Kimisi bir meselenin hudutlarını oldukça geniş tutarken, kimisi aynı meseleyi oldukça dar bir çerçeve içerisinde ele alır. Kaynağını nasların teşkil ettiği hükümlere gelince, bunların dayandığı nasların hepsi aynı derecede değildir. Şöyle ki, bu nasların bazıları sahih olduğu halde sarih (hangi anlama geldiği açık) değildir. Bazıları ise, sarih olmakla birlikte sahih değildir. İcmâ ile sâbit olan meselelere gelince, bu meselelerin temel kaynağını teşkil eden icmâların, kimisi sahâbe icmâı, kimisi de onlardan sonra gelenlerin icmâıdır...Öğe Kur'ân'da nesh meselesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1986) Şimşek, Mehmet SaitSon peygamber Muhammed (s.a.v.) in en büyük mucizesi Kur'an'dır. Mucize olmasının yanında insana yüklenmiş sorumluluklarının talimatını ve insan eğitimini de içerir. Bu nedenle diğer mucizelerden farklıdır. Ayrıca ötekiler gibi geçici değil, kıyamete kadar kalıcıdır. O gün meydan okuduğu gibi bugün de meydan okumaktadır. Meydan açık. Benzerini getireceğini evham eden buyursun çabalasın. En azından bir sûresine benzer getirsin. Kur'an'ın inişi yirmi üç yıla yakın devam etmiştir. Her inen âyet veya âyetler gurubu vahiy kâtipleri tarafından yazılıyordu. Her Ramazan ayında o yıla kadar inmiş olan âyetleri Resûlüllah (s.a.v.) Cebrail'le birlikte gözden geçiriyordu. Bazen yıllar önce inen birkaç âyet, yıllar sonra inen kimi âyetlerle birleşerek bir sûreyi teşkil ediyordu. Bir sûrenin tamamlanması dokuz yıl sürebiliyordu. Kur'an, böyle böyle ve ayni zamanda her biri bir konuyu hedef alan 114 sûre ile tamamlanmış oldu. Yirmi üç yıl devam eden bu süreç içerisinde Kur'an'ın ne belağat ve fesahatinde, ne verdiği haberlerde, ne hükümlerinde ne de diğer husûslarda bir çelişkiye rastlamak mümkündür.Öğe İlimler tarihi ile ilgili iki yeni eser(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Yaman, Ahmetİlimler tarihi pek çok bakımdan önemi bir disiplindir, insanoğlunun bu dünyadaki serüveninde ilim adamı kat ettiği merhaleleri, ulaştığı sonuçların, 'yaptığı yenilikleri ve bunları gerçekleştiren bilginleri tanımak, bugünü anlamak ve yarım kurmak İçin vazgeçilmez bir şarttır.Öğe El-Uşi ve “Kasidetü’l-Emalî"(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Özbek, DurmuşSiracü'd-Din Ali b. Osman el-Fergani, el-Uşi; isim zincirinde zikredilen Fergana ve Uş (veya Öş) şehirleri Horasan'dadır. "Doğan Güneş Memleketi" manasına gelen Horasan, el-Belazuri'ye göre dört kısımdır.Öğe Avusturya İslâm Diyanet Teşkilatı, din dersi öğretmenleri ve din görevlileri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Tavukçuoğlu, MustafaOrta Avrupa'nın güneyinde yer alan Avusturya toprakları, Alplerin doğusu ve Tuna nehrinin kıyılarına kadar uzanır. Aynı zamanda bazı Akdeniz ülkelerinin komşusudur, denize kıyısı yoktur.Öğe Alemüddin Ebu’l-Hasen es-Sehâvî hayatı, kırâat ilmindeki yeri ve eserleri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Sert, DurmuşBu yazımızda konu edineceğimiz kıraat ilmi, H. VI. asrın kıraat sahasında en mümtaz şahsiyetlerinden ve bu sahada otorite olup, kıraatın tedrisinde bir çığır açan imam Şatıbi'ye öğrencilik yapmış ve. üstadı nezdinde kendisinden bahsettirmiş olan es-Sehavi'dir.Öğe Ahkam Tefsirleri ve özellikleri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Gökmenoğlu, Hüseyin TekinTefsir tarihini incelediğimizde, Kuran-ı Kerim'in itikadi ve ahlaki ve ameli hükümlerini izah etmeye çalışan kelami-felsefi tasavvufi ve fıkhi tefsir ekollerinin teşekkül ettiğini ve bu ekollere göre tefsirler yazıldığına şahit oluyoruz.Öğe Sahip-Ata’nın Ilgın Kaplıcası(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Özönder, HasanAnadolu Selçuklu Devleti'nin ünlü devlet adamlarından Sahib-Ata Fahreddin Ali inşa ettirdiği çeşitli ilim, irfan ve hayır mamureleri ile de ün yapmıştır.Öğe Kur’ân’da Arap sarf ve nahvine dair üç mesele(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Sezer, İsmail HakkıKlasik Arapçayı temsil eden metinlerden biri olan ve fasih Arapça ile nazil olan Kur'an-ı Kerim, edebi mükemmeliyetini kabul ettirmiş, yüksek belagatı karşısında Arapları hayrete düşürmüştü.Öğe Me‘âni’l-Kur’ân literatürü(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Kayapınar, Durmuş AliMeani'I-Kur'an ve l'rab'ül-Kur'an kitapları arasında yaptığımız 'karşılaştırmada, Meani'l-Kur'anların ilk Lüğavi Tefsirler olduğunu, bütün Kur'an ilimlerini içine alan; nahiv, i'rab ve şiire hatta badiyede yaşayan arabın arı diline kadar baş vuran ve yerine göre. Rivayet Tefsiri, Hadisi Şerif ve sahabe kavillerine ayeti kerimelerin esbabı nüzüllerine, ğarib ve müşkil gibi konularına da kısmen yer veren ve bütün Kur'an ilimlerinin nüvelerini taşıyan ilk tefsirler olduklarını belirlemiştik.Öğe Mecelle’de ele alınmayan üç konu faiz, sarf ve karz(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Çeker, OrhanOsmanlılarda zaman zaman kanunnameler yapılmıştır. Tanzimattan sonra bu kanunnameler daha çok dikkati çekmektedir. Bunlardan ilmiye sınıfını en çok meşgul eden kanun, Mecelle-i Ahkam-ı Adliye olmuştur. Kısaca "MECELLE" denilen 1851 maddelik kanunnamenin ilk 100 madde-si Fıkhın tarifini ve külli kaideleri ihtiva etmektedir.Öğe İstanbul dâru'l-fünûnu ilâhiyat fakültesi mecmuası, İslâm ilimleri enstitüsü dergisi ve diğeri İlahiyat Fakülteleri dergilerinde(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1991) Şahin, NaimHerhangi bir alanda araştırma yapabilmek İçin o alanın literatürünü iyi bilmek gerekir.Öğe Asya’da kabile dinleri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1991) Parrinder, Geoffrey; Atasagun, Talipinsanlık tarihinin büyük bir bölümünde avcılık ve toplayıcılık göçebe hayata rehberlik etmiştir. Dolayısıyla en eski dini ideler, (medenileşme çabaları ile evciIleşmeden ve seyrek olarak yerleşen) dünya üzerinde dolaşan erkek ve kadınların küçük zümreleri arasında gelişmiş olmalıdır.Öğe Oryantalistlerin İslâm araştırmaları(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1991) Watt, W. Montgomery; Gülçür, M.Kazımiki dinin birbirinden etkileşiminin ortaya çıkmasında en önemli taraf bir din mensubunun ötekinin dini hakkında çalışmasıdır. Orta cağda genel olarak hem Müslüman hem de Hristiyan araştırmacılar birbirlerinin hataları ve zayıf yönleri ile ilgilendiler.Öğe İbn Haldun sosyolojisi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1991) El-Husrî, Satı; Bayyiğit, MehmetDoğu'da "Mukaddime" Batı'da "Prolegomenes" adıyla tanınan ibn Haldun'un meşhur eseri, en çok müsteşrikler ve tarihçiler tarafından incelendi Halbuki, bilhassa sosyologlar tarafından incelenmiş olması gerekiyordu.Öğe Ebû Reyye’nin “Advâ Ale’s-Sünne en- Nebeviyye” adlı eseri üzerine bir değerlendirme(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1991) Güler, ZekeriyaKur'an-ı Kerim sünnet'e -itibarın lüzum ve önemini bariz bir şekilde beyan eder : "Rabbin hakkı için, onlar, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kılmadıkça, sonra da verdiğin hükümden dolayı hiç bir sıkıntı duymadan sana bütün teslimiyetleriyle baş eğmeden iman etmiş olmazlar.Öğe Fırka liderleri ve toplum(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1991) Şenel, Lütfiislam dininin esası Tevhid Akidesidir.Tek Allah, her şeyin yaratıcısı, Malik'i olan Allah inancıdır. Her şey O'nda başlar, O'nda son bulur. Bu akide Kur'an-ı Kerim'de veciz bir şekilde ifade edilmiştir. Allah üçüncüsüdür diyenler muhakkak küfretmişlerdir.