Eğitim Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1902
  • Öğe
    Kahramanmaraş depremini deneyimlemiş ruh sağlığı uzmanlarının travma sonrası büyümeye ilişkin görüşleri: Nitel bir yaklaşım
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Tunçez, Gamze; Özteke Kozan, Hatice İrem
    Bu araştırmanın amacı, Kahramanmaraş depremine maruz kalmış ruh sağlığı uzmanlarının travma sonrası büyümeye ilişkin görüşlerini incelemektir. Bu amaç doğrultusunda katılımcıların deprem travmasının ardından yaşadıkları deneyimler araştırılmıştır. Çalışmada nitel araştırma türlerinden olan fenomenolojik araştırma deseni kullanılmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşme formu için uzman görüşleri alınmış ve pilot görüşmeler yapılmıştır. Kahramanmaraş depremine maruz kalmış 27 ruh sağlığı uzmanı (psikiyatri hekimi, psikolog, psikolojik danışman ve sosyal hizmet uzmanı) ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerin analizinde “MAXQDA Analytics Pro (2024.2.0)” nitel veri analiz programı kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen tema, alt tema ve kategoriler için uzman görüşü alınmıştır. Aynı zamanda farklı uzmanların görüşleri doğrultusunda görüşmeler depremin ardından belirli bir süre sonra yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen temalar; (1) yakın ilişkiler, (2) yeni olanaklar, (3) kişisel dayanıklılık, (4) manevi değişim ve (5) hayata değer verme şeklindedir. Temalar kendi içlerinde alt temalara ve alt temalar ise kategorilere ayrılmaktadır. Katılımcılar deprem travmasının ardından yakın ilişkilerde değişim yaşadıklarını, mesleklerinden dolayı diğerlerine destek sunduklarını veya diğerlerinin kendilerine destek olduklarını belirtmişlerdir. Katılımcılar kişisel ve mesleki hayatlarında daha önce olmayan fırsatlar ile karşılaşmışlardır. Araştırmaya katılan ruh sağlığı uzmanları deprem travması ile baş etme sürecinde farklı başa çıkma becerileri kullanmışlar ve yaşamlarında değişim ile farkındalık yaşamışlardır. Katılımcıların çoğunluğu böyle büyük bir olay yaşadıkları için sıkıntılara karşı daha dayanıklı olduklarını ifade etmişlerdir. Katılımcılardan bazıları yaşadıkları olaya manevi bir anlam yüklemeyip değişim yaşamazken, bazı katılımcılar maneviyatlarında artış veya azalma yaşamışlardır. Katılımcılar travmatik olayın ardından hayata karşı bakış açılarında çoğunlukla şimdi ve buradaya önem verdiklerini belirtmişlerdir. Aynı zamanda katılımcılar deprem travmasının ardından kendi isteklerine ve yakın çevreleri ile olan ilişkilerine ağırlık vermeye başlamışlardır. Araştırmadan elde edilen sonuçların alan yazın ile tutarlı olduğu görülmektedir. Bunun yanında araştırmadan elde edilen kategorilerde alan yazın ile tutarlı olmayan kısımlara tartışma bölümünde yer verilmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    Lise öğrencilerinin sosyal medya bağımlılığı ve yalnızlıkları arasındaki ilişkide gelişmeleri kaçırma korkusunun (FoMO) aracı rolü
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Arslan, Atakan; Hamarta, Erdal
    Bu araştırmanın amacı lise öğrencilerinin sosyal medya bağımlılığı (SMB) düzeyleri ile yalnızlık düzeyleri arasındaki ilişkileri belirlemek ve gelişmeleri kaçırma korkusunun (GKK) bu ilişkideki aracılık rolünü incelemektir. Araştırmanın örneklemi, uygun örnekleme yöntemiyle oluşturulmuş ve araştırmaya 2022-23 eğitim-öğretim yılında, Konya ilinin Meram ilçesine bağlı çeşitli liselerde öğrenim gören 351'i (%52,8) erkek, 314'ü (%47,2) kadın 665 lise öğrencisi dahil edilmiştir. Araştırmaya katılan gönüllülerin, SMB düzeylerine "Ergenler İçin Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği", yalnızlık düzeylerine "UCLA Yalnızlık Ölçeği", GKK düzeylerine "Eksik Kalma Korkusu Ölçeği", bazı demografik özelliklerine "Kişisel Bilgi Formu" aracılığıyla erişilmiştir. Araştırma verileri gerekli izinler alınarak, sınıf ortamında yüz yüze toplanmıştır. Veriler SPSS, AMOS programları aracılığıyla çözümlenmiştir. Lise öğrencilerinin SMB, GKK, yalnızlık düzeylerinin cinsiyete ve okul türlerine göre farklılaşma durumu t testi ile, günlük SM kullanım süresine göre farklılaşma durumu ise varyans analizinden (ANOVA) faydalanılarak analiz edilmiştir. Ayrıca SMB, GKK, yalnızlık arasındaki korelasyon ilişkileri Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı, yordamsal ilişkiler ise Yapısal Eşitlik Modeli'nden (YEM) elde edilen standardize edilmiş regresyon katsayıları ile ortaya koyulmuştur. SMB ile yalnızlık arasındaki ilişkide GKK'nin aracılık rolünün tespiti için YEM uygulanmış, aracılık etkisinin anlamlılığı bootstrapping tekniği kullanılarak açıklanmıştır. Analiz sonuçlarına göre lise öğrencilerinin SMB ve GKK düzeylerinde cinsiyete göre anlamlı bir farklılığa rastlanmazken, kadınların erkeklere göre anlamlı ölçüde daha yüksek yalnızlık bildirdikleri tespit edilmiştir. Elde edilen bir diğer bulgu, lise öğrencilerinin SMB, GKK, yalnızlık düzeylerinin günlük SM kullanım süresine göre anlamlı farklılar gösterdiği yönündedir. Buna göre günlük yüksek SM kullanım süresi bildiren bireylerin, düşük kullanım bildirenlere göre, GKK ve SMB düzeylerinin anlamlı ölçüde yüksek olduğu, günlük 1-2 saat aralığında SM kullanımı bildiren bireylerin, 4 saat ve üzeri kullanım bildirenlere göre yalnızlık düzeylerinin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Analiz sonuçları okul türüne göre değerlendirildiğinde, anadolu lisesi öğrencilerinin, meslek lisesi öğrencilerine göre anlamlı düzeyde daha yüksek yalnızlık yaşadıkları sonucuna ulaşılmıştır. GKK ve SMB düzeylerinde okul türüne göre anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. Araştırma değişkenleri arasındaki korelasyon ilişkileri ele alındığında, SMB-GKK arasında pozitif anlamlı, SMB-Yalnızlık ve GKK-Yalnızlık arasında negatif anlamlı ilişkiler gözlenmiştir. Yürütülen YEM neticesinde, araştırmamızın değişkenleri arasında doğrudan ve dolaylı bazı anlamlı etkileşimler tespit edilmiştir. Buna göre, SMB'nin, GKK'yi pozitif yönde anlamlı, yalnızlığı negatif yönde anlamlı ve GKK'nin yalnızlığı negatif yönde anlamlı olarak yordadığı söylenebilmektedir. Son olarak, GKK'nin SMB ve yalnızlık arasındaki ilişkide kısmi aracılık rolü üstlendiği sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre artan SMB'nin yalnızlığı azalttığı, GKK'nin aracılık etkisi devreye girdiğinde SMB'nin yalnızlıkla ilişkisinin bir kısmını GKK üzerinden yürüttüğü sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde duygusal şemalar, bilişsel çarpıtmalar ve psikolojik esneklik arasındaki yordayıcı ilişkiler
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) İnce, Havva Şimal; Sürücü, Abdullah
    Bu çalışmanın amacı üniversite öğrencilerinde duygusal şema, bilişsel çarpıtma ve psikolojik esneklik arasındaki yordayıcı ilişkinin incelenmesidir. Bu araştırmada ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Konya ilinde bulunan Selçuk Üniversitesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde öğrenimine devam eden 210 kadın, 249 erkek olmak üzere toplam 459 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmada Leahy Duygusal Şema Ölçeği-II, Bilişsel Çarpıtmalar Ölçeği, Psikolojik Esneklik Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizi SPSS 22.0 programı kullanılarak yapılmıştır. Betimsel verilerin analizinde yüzde, frekans, standart sapma kullanılırken analiz yöntemleri olarak t-Test, ANOVA, Pearson Korelasyon ve Regresyon analizi kullanılmıştır. Üniversite öğrencilerinin duygusal şema alt boyutlarından değersizleştirme, yaygınlık ve duyguları ifade etme puanları cinsiyete göre erkekler lehine anlamlı şekilde farklılaşmakta, diğer alt boyut puanları ise cinsiyete göre farklılaşmamaktadır. Duygusal şema alt boyut puanları yaşa göre farklılaşmamaktadır. Bilişsel çarpıtma alt boyutlarından etiketleme puanlarında cinsiyete göre kadınlar lehine anlamlı bir farklılık bulunmakta, diğer alt boyut puanlarında ise cinsiyete göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Bilişsel çarpıtma alt boyut puanları yaşa göre farklılaşmamaktadır. Psikolojik esneklik alt boyut puanlarında cinsiyete göre anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Ayrıca psikolojik esneklik alt boyut puanları da yaşa göre anlamlı bir şekilde farklılaşmamaktadır. Üniversite öğrencilerinin duygusal şema ile bilişsel çarpıtma ve psikolojik esneklik alt boyutları arasında pozitif ve negatif yönde ilişkiler saptanmıştır. Duygusal şema ve bilişsel çarpıtma alt boyut puanlarının psikolojik esneklik alt boyut puanlarını yordama gücüne sahip olduğu görülmüştür. Çalışmadan ortaya çıkan sonuçlar bulgular bölümünde ele alınmış ve literatürdeki diğer araştırmalarla birlikte tartışılmış ve araştırma sonuçlarına dayalı öneriler geliştirilmiştir.
  • Öğe
    MEB Sosyal Bilgiler 6. sınıf ders kitabında bulunan Eski Çağ Tarihi konularındaki hataların epistemolojik açıdan incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Çopur, Hatice Tül Kübra; Karauğuz, Güngör
    Bu araştırma kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 2011 yılında basılıp 2011-2012 eğitim-öğretim senesinde okullarda öğretilen 6. Sınıf Sosyal Bilgiler Ders Kitabı, “Eski Çağ Tarihi” konularının yer aldığı sayfalar (45-55) incelenmiştir. Yapılan araştırmada; Nitel Araştırma Yöntemlerinden birisi kabul edilen “Doküman Analizi”nden faydalanılarak verilere ulaşılmıştır. Konu ile ilgili olay ve olguları içeren Doküman Analizinde; veriler toplanmakta, toplanan veriler seçilmekte ve seçilen veriler değerlendirilmektedir. Araştırma süreci içerisinde, araştırmanın amacına uygun olarak mevcut kaynaklar taranmış ve bu yapılan taramalar sonucunda elde edilen değerlendirmelere yer verilmiştir. Bir ülkede tam anlamıyla büyümeyi, gelişim ve ilerlemeyi sağlayabilmek aynı zamanda da tüm bunları sürdürebilmek için küçük yaşlardan itibaren vatandaşlara Tarih dersi diğer bir deyişle ortak geçmişleri öğretilmelidir. Geçmişten faydalanarak bugünü şekillendirmek ve geleceğe yön verebilmek için önemli olan Tarih Bilincini oluşturmak; ülkenin geleceği açısından gerekli ve oldukça da mühim bir durumdur. Tarih bilinci oluşturmak her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de önem verilen bir konudur. Bu önemli konu ile ilgili çalışmalar Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yürütülmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tüm vatandaşlarına eşit koşullarda eğitim ve öğretim hizmeti sunabilmek açısından çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalardan biri de muhakkak ki öğrencilere eğitim-öğretim yılı başında dağıtılan ders kitaplarıdır. Birçok öğrencinin ilk okuma arkadaşının ders kitapları olduğu gerçeği göz ardı edinilemez bir gerçektir. Bütün bu bilgilerden yola çıkarak öğrencilerin elinde temel kaynak olarak bulunan ders kitaplarında sunulan bilgilerin doğruluğu oldukça önem arz eden bir hedef konumuna gelmektedir. Bu hedef doğrultusunda yapılan araştırma kapsamında Sosyal Bilgiler Ders Kitabında, Eski Çağ Tarihi konularının bulunduğu sayfalar incelenmiş ve incelenen sayfalarda yer alan bilgilerde mühim konumdaki bazı hatalı bilgiler olduğu gibi Eski Çağ Tarihi konularına dair ifadelerin zenginliği yönünden bazı noksanlıklar bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bazı devletlerin kronoloji açısından sıralamasının göz ardı edildiği, kullanılan görsellerin bulunduğu sayfadaki metin içerikleriyle uyuşmadığı, ülke, zaman ve yer faktörlerinin gerektiği kadar önemsenmediği fark edilmiştir. Eski Çağ Tarihi konularının mevcut bulunduğu sayfalardaki tarih şeridi de yapılan incelemeye dâhil edilmiş ve çeşitli hatalar tespit edilmiştir. Araştırma dâhilinde tespit edilen hatalar doğru bilgiler ışığında öğrenci seviyesine uygun biçimde yeniden düzenlenerek oluşturulan sayfalarda yer almıştır.
  • Öğe
    Lise 12. sınıf öğrencilerinin sınav kaygısı, bilişsel çarpıtmalar ve psikolojik sağlamlıkları arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ayaz, Tülay; Yalçın, Ali Fuat
    Bu araştırmada lise 12. sınıf öğrencilerinin sınav kaygısı, bilişsel çarpıtmaları ve psikolojik sağlamlıkları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Nicel bir araştırma olan bu çalışmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Muş ilinin Malazgirt ilçesinde lise 12.sınıfta okumakta olan 289'u (%71,1) kız, 117'si (28,9) erkek toplam 406 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada kullanılan verileri toplamak amacıyla Çok Boyutlu Sınav Kaygısı Ölçeği, Akademik Başarıya İlişkin Bilişsel Çarpıtma Ölçeği, Ergen Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırmada toplanan verilerin analizi için SPSS 24.0 paket programı kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla Pearson Momentler Çarpım Korelasyon Katsayısı, yordayıcı ilişkileri belirlemek için Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi ve öğrencilerin sınav kaygılarının sosyodemografik bilgiler açısından incelemek için Bağımsız Örneklem t Testi ve Tek Yönlü Anova Testi kullanılmıştır. Gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunduğunda bu farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu ortaya koymak amacıyla Tukey Testi kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre lise 12. sınıf öğrencilerinin sınav kaygısı düzeyleri cinsiyete göre anlamlı farklılaşma göstermektedir. Kadın öğrencilerin sınav kaygısı erkek öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur. Öğrencilerin sınav kaygısı düzeyleri yaşa, okul türüne ve okudukları alana göre anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Öğrencilerin sınav kaygısı ve alt boyutlarından olan fizyolojik göstergeler ve gerginlik ile ders dışı faaliyetlerinden kitap okuma ile arasında anlamlı düzeyde farklılaşma görülmüştür. Sınav kaygısı alt boyutlarından olan bilişsel müdahale ile ders dışı faaliyetlerinden sinema-tiyatro arasında anlamlı düzeyde farklılaşma görülmüştür. Sınav kaygısı ile ders dışı faaliyetlerden spor ve resim-müzik ile ilgilenme durumu arasında anlamlı düzeyde farklılaşma görülmemiştir. Lise 12. sınıf öğrencilerinin sınav kaygısı, okul başarılarını tanımlama, anne baba tutumu, dershane ya da özel ders alıp almama, internette geçirilen süre değişkenlerine göre anlamlı düzeyde farklılaşma görülmemiştir. Lise 12. sınıf öğrencilerinin sınav kaygısı ile bilişsel çarpıtmalar arasında orta düzeyde anlamlı bir korelasyon saptanmıştır. Sınav kaygısı ile bilişsel çarpıtmalar alt boyutları olan; felaketleştirme arasında orta, benlik değeri, dışa atıf ve mükemmeliyetçilik arasında zayıf düzeyde pozitif yönde korelasyon saptanmıştır. Bilişsel çarpıtmalar ile sınav kaygısı alt boyutlarından endişe ve fizyolojik göstergeler arasında orta düzeyde; bilişsel müdahale ve gerginlik arasında zayıf düzeyde pozitif yönde korelasyon vardır. Sınav kaygısı ile psikolojik dayanıklılık arasında korelasyon saptanmamıştır. Sınav kaygısının psikolojik sağlamlığın alt boyutları olan uyum ve mücadele azmi alt boyutları arasında zayıf düzeyde pozitif yönde korelasyon olup empati alt boyutu ile arasında zayıf düzeyde negatif yönde bir korelasyon vardır. Psikolojik dayanıklılık ile sınav kaygısının bilişsel müdahale alt boyutu arasında zayıf düzeyde pozitif yönde bir korelasyon vardır. Akademik başarıya yönelik bilişsel çarpıtmalar ve psikolojik dayanıklılığın öğrencilerin sınav kaygısı düzeylerine ilişkin varyansın %7,2' sini açıkladığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Çatışma eylem stilleri ve çözüm odaklı düşünme arasındaki ilişkide bilinçli farkındalığın aracılık rolü
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kaplan, Kübra; Soysal, Sümeyra
    Bu araştırma çatışma eylem stilleri ve çözüm odaklı düşünme arasındaki ilişkide bilinçli farkındalığın aracılık rolü incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmada betimsel yönteme dayalı ilişkisel tarama testi kullanılmıştır. Örneklem grubu 5,6,7 ve 8. Sınıflardan toplam 388 kişiden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama amacıyla Karadağ ve Tosun (2014) tarafından Türkçeye uyarlanan “Çatışma Çözme Eylem Stilleri Ölçeği”, Karahan ve Hamarta (2015) tarafından Türkçeye uyarlanan “Çözüm Odaklı Envanter” ve Çıkrıkçı (2016) tarafından Türkçeye uyarlanan “Çocuk ve Ergenler İçin Bilinçli Farkındalık Ölçeği” kullanılmıştır. Sosyodemografik veriler ise araştırmacı tarafından geliştirilen Kişisel Bilgi Formu ile elde edilmiştir. Araştırmanın alt problemlerinin çözümünde ölçek puanlarının cinsiyete ve okul türüne göre farklılaşıp farklılaşmadığı bağımsız örneklemler t testine, sınıfa göre farklılaşıp farklılaşmadığı ise tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ile incelenmiştir. Varyans analizi sonucu gözlenen anlamlı farkların hangi gruplar arasından kaynaklığı gruplar arası varyansların homojen olması nedeniyle ve grup büyüklüklerinin eşitliği varsayımı gerektirmeyen Tamhane testi incelenmiştir. Grup ortalamaları arasındaki farkın 0,05 alfa düzeyinde anlamlı bulunan sonuçları için bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisi eta-kare (ƞ2) istatistiğiyle incelenmiştir. Aracılık analizi, Hayes (2018) tarafından geliştirilmiş olan PROCESS eklentisinin SPSS programını kurulması ile doğrusal regresyon temelinde gerçekleştirilmiştir. Aracılık analizlerinde dolaylı etkilerin anlamlılığı Sobel testi ile kontrol edilmiştir. Araştırma sonucunda t testi sonuçlarına göre çatışma eylem stili alt boyutlarında kaçınmacı eylem stili cinsiyet ile anlamlı farklılık gösterirken diğer alt boyutlar anlamlı farklılaşma göstermemiştir. Çözüm odaklı düşünmede cinsiyete göre anlamlı farklılık bulunmuştur. Sınıf ve okul türü değişkeninde anlamlı farklılaşma görülmemiştir. Bilinçli farkındalık ile sınıf düzeyi arasında anlamlı farklılık bulunmuştur. 7. Sınıfların bilinçli farkındalık düzeyi 8. Sınıflardan daha yüksek çıkmıştır. Bilinçli farkındalık, cinsiyet ve okul türü değişkenine göre anlamlı farklılık göstermemektedir. Çatışma eylem stilinin tüm alt boyutları ile (kaçınmacı, zorlayıcı, kolaylaştırıcı, uzlaşmacı ve karşı koyucu eylem stili) çözüm odaklı düşünme arasındaki ilişkide bilinçli farkındalığın zayıf düzeyde aracılık rolü bulunmuştur. Araştırma sonunda araştırmadan elde edilen sonuçlara yönelik önerilere yer verilmiştir.
  • Öğe
    Mesleki eğitim merkezi öğrencilerinin benlik saygısı ile boyun eğici davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Aydın, Hatice Büşra; Sürücü, Abdullah
    Bu araştırmada mesleki eğitim merkezi öğrencilerinin benlik saygısı ile boyun eğici davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden olan ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2022-2023 eğitim öğretim yılında Konya ili Karatay ilçesindeki Ahi Evran Mesleki Eğitim Merkezinde öğrenim görmekte olan 545 erkek öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada verileri toplamak amacıyla Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Boyun Eğici Davranışlar Ölçeği ve araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırmada Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Tukey Testi, Tamhane T2 testi, Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Analizi ve Basit Doğrusal Regresyon Analizi kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre mesleki eğitim merkezi öğrencilerinin benlik saygısı puanları sınıf düzeyi ve ailenin algılanan ortalama aylık gelir düzeyine göre anlamlı farklılık gösterirken öğrencilerin yaş, okuduğu alan anne eğitim durumu ve baba eğitim durumuna göre anlamlı farklılık göstermediği sonucuna ulaşılmıştır. 11. sınıfların benlik saygısı ölçeği puan ortalamalarının 10. sınıflara göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ailenin algılanan ortalama aylık gelir düzeyi yüksek ve oldukça yüksek olanların düşük ve oldukça düşük olanlara göre benlik saygısı puan ortalamalarının daha yüksek olduğu, ailenin algılanan ortalama aylık gelir düzeyi orta olanlarında oldukça düşük olanlara göre benlik saygısı puan ortalamalarının daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Mesleki eğitim merkezi öğrencilerinin boyun eğici davranışlar puanları sınıf düzeyi ve okuduğu alana göre anlamlı farklılık gösterirken yaş, anne eğitim durumu, baba eğitim durumu ve ailenin algılanan ortalama aylık gelir düzeyine göre anlamlı farklılık göstermediği bulunmuştur. 9. ve 10. Sınıf öğrencilerinin 11. ve 12. sınıf olanlara göre boyun eğici davranışlar puan ortalamalarının daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Motorlu araçlar teknolojisinde okuyan öğrencilerin boyun eğici davranışlar puan ortalamasının elektrik elektronik teknolojisi ve mobilya ve iç mekân tasarımında okuyanlara göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Mesleki eğitim merkezi öğrencilerinin benlik saygısı ile boyun eğici davranışları arasında negatif yönlü orta düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Boyun Eğici Davranışlar Ölçeği puan ortalamalarının Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği puan ortalamalarını anlamlı olarak yordadığı sonucuna ulaşılmıştır. Boyun Eğici Davranışlar Ölçeği puanları Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği puanlarına ilişkin varyansın %9'unu açıklamaktadır. Ve araştırma sonucuna yönelik birtakım önerilere yer verilmiştir.
  • Öğe
    İlkokul öğrencilerinin dijital okuryazarlık düzeyleri ile eleştirel düşünme eğilimleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Bahadırtürk, Dilek; Aşıkcan, Mehmet
    Bu araştırmanın amacı, ilkokul öğrencilerinin dijital okuryazarlık düzeyleri ile eleştirel düşünme eğilimleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmada dijital okuryazarlık düzeylerinin ve eleştirel düşünme eğilimlerinin demografik değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediği ve dijital okuryazarlığın eleştirel düşünme eğilimlerini yordama gücü araştırılmıştır. Araştırma, nicel araştırma yöntemine dayalı olarak ilişkisel tarama deseni kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu desen, iki değişken arasındaki ilişkileri anlamaya yönelik bir çerçeve sunar. Veriler, 2023-2024 eğitim öğretim yılı bahar yarıyılında toplanmıştır. Araştırmanın çalışma grubu, Konya ilinin Karatay, Meram ve Selçuklu ilçelerinde bulunan toplam dokuz okuldan 812 ilkokul öğrencisinden oluşmaktadır. Katılımcılar, üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinden, gönüllülük esasına dayalı olarak seçilmiştir. Araştırmada, dijital okuryazarlık düzeylerinin ölçülmesi için Şahin, Özkan ve Turan’ın (2022) geliştirdiği “İlkokul Öğrencilerine Yönelik Dijital Okuryazarlık Ölçeği”, eleştirel düşünme eğilimlerinin belirlenmesi için ise Uluçınar ve Akarı’nın (2021) geliştirdiği “Eleştirel Düşünme Eğilimleri Ölçeği” kullanılmıştır. Toplanan veriler SPSS 29 programı ile analiz edilmiştir. İstatistiksel analizler kapsamında betimsel istatistikler, bağımsız örneklem t-testleri, ANOVA ve Pearson korelasyon analizleri yapılmıştır. Ayrıca regresyon analizi ile dijital okuryazarlık düzeylerinin eleştirel düşünme eğilimleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre dijital okuryazarlık düzeyleri ile eleştirel düşünme eğilimleri arasında pozitif yönlü, zayıf düzeyde ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Dijital okuryazarlık alt boyutlarından gizlilik ve güvenlik bilgisi, eleştirel düşünme eğilimlerinin tüm alt boyutlarıyla anlamlı bir ilişki göstermiştir. Eleştirel düşünme eğilimlerinin alt boyutlarından şüphecilik ve açık fikirlilik, dijital okuryazarlık üzerinde anlamlı bir yordayıcı olarak belirlenmiştir. Cinsiyet değişkenine göre, kız öğrencilerin açık fikirlilik düzeyleri erkek öğrencilere göre anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur. Sınıf seviyesine göre dördüncü sınıf öğrencilerinin dijital güvenlik bilgisi düzeyleri, üçüncü sınıf öğrencilerine göre daha yüksek bulunmuştur. Kendine ait teknolojik aracı olan öğrencilerin dijital okuryazarlık ve eleştirel düşünme eğilimlerinde daha yüksek puanlar aldığı belirlenmiştir. Eleştirel düşünme eğilimlerinin dijital okuryazarlık düzeylerindeki varyansın %5,2’sini açıkladığı görülmüştür. Araştırmada dijital okuryazarlık ve eleştirel düşünme becerilerinin paralel bir şekilde geliştirilmesinin önemini vurgulanarak ilkokul öğrencilerinin bu becerilerinin desteklenmesi gerektiği önerilmektedir.
  • Öğe
    Sosyal beceri eğitim programı ile aile eğitim programının okul öncesi dönemindeki çocukların prososyal davranışlarına etkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yıldız Özgün, Fatmagül; Koç, Hayri
    Bu araştırmanın amacı, Sosyal Beceri Eğitim Programı ve Aile Eğitim Programı’nın okul öncesi dönemdeki çocukların prososyal davranışlarına etkisini incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu 2023-2024 eğitim öğretim yılında Konya ilinde bir devlet bağımsız anaokulunda öğrenim görmekte olan 33 kız, 36 erkek olmak üzere toplam 69 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada dört farklı gruba farklı eğitim programları uygulanmıştır. Birinci gruba sosyal beceri eğitim programı ile aile eğitim programı, ikinci gruba sadece aile eğitim programı, üçüncü gruba ise sadece sosyal beceri eğitim programı uygulanmıştır. Bu üç grup deney grubunu oluşturmaktadır. Kontrol grubuna ise mevcut okulöncesi eğitim müfredat programı uygulanmıştır. Araştırmada yarı deneysel desenlerden biri olan ön test–son test kontrol gruplu desen kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde SPSS 21 istatistik programı kullanılarak tek yönlü ANOVA, Scheffe Testi, ilişkili örneklemler için t-testi analizleri gerçekleştirilmiştir. Deney ve kontrol gruplarının son test başarı puanları deney grupları lehine istatiksel bir farklılık göstermiştir. Bir diğer ifade ile deney grubuna verilen her iki eğitim de çocukların prososyal davranışları üzerinde anlamlı bir etki göstermiştir. Deney gruplarının kendi aralarındaki kıyaslamada anne ve babaya göre bu eğitimler arasında istatiksel olarak bir fark gözlenmemiştir. Ancak deney gruplarının içinde son test başarı puanları öğretmen formu sonuçlarına göre sosyal beceri eğitim programı ile aile eğitim programı uygulanan birinci grubun lehine istatiksel bir farklılık göstermiştir. Diğer bir ifade ile öğretmenlere göre aile eğitimi ile birlikte verilen sosyal beceri eğitimi tek başına ailelere verilen aile eğitiminden ve tek başına çocuklara verilen sosyal beceri eğitiminden daha etkili olduğu söylenebilir. Bulgular ışığında çocuklara verilen eğitimde ailenin rol model olması etkeninin kuvvetli bir değişken olduğu belirtilip çocuğa verilecek eğitimde, ailede de o konu hakkında bilinçli farkındalık oluşturulması önerisi verilmiştir.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinin psikolojik katılık ve merkezsizleştirme düzeylerinin utanç ve suçluluk düzeyi üzerindeki yordayıcı rolünün incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Cömert, Merve; Kesici, Şahin
    Üniversite yılları, genç yetişkinlik döneminde bireyin kimliğini inşa ettiği, kendi değerlerini bulduğu, akademik, kişilerarası birçok konuda değişim gösterdiği önemli bir süreçtir. Bu değişim süreci içerisinde bireyin davranışlarındaki katılık/esneklik, olayları geniş bir perspektiften değerlendirebilmesi duygu ve düşünce dünyası üzerinde oldukça etkilidir. Bu çalışma, davranışın etkili veya anlamlı olmayan içsel deneyimler ile yoğun bir şekilde kontrol edilmesini ifade eden psikolojik katılık ve altı alt boyutunun ve kişinin düşünce ve duygularını nesnel olaylar olarak gözlemleme yeteneği olan merkezsizleştirme becerisinin utanç ve suçluluk duygularını yordaması açısından incelenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu 317 kadın, 92 erkek olmak üzere 409 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırma verileri; Utanç ve Suçluluk Ölçeği, Yaşantılar Ölçeği, Kabul ve Eylem Formu-2 ve kişisel bilgi formu kullanılarak çevrimiçi ortam üzerinden elde edilmiştir. İlişkisel tarama modeli kullanılarak yapılan bu çalışmada öğrencilerin cinsiyeti ve değişkenler arasındaki ilişkinin incelenmesinde ayrıca daha önce psikolojik destek alma durumu ile değişkenler arasındaki ilişkinin incelenmesinde bağımsız örneklem t-testi, öğrencilerin eğitim kademeleri ve değişkenler arasındaki ilişkinin incelenmesinde tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve yordayıcı ilişkilerin incelenmesinde çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Bu araştırmada cinsiyet değişkenine göre üniversite öğrencilerinin utanç ve suçluluk düzeyleri ve psikolojik katılık düzeyleri incelendiğinde anlamlı bir fark bulunmazken merkezsizleştirme düzeylerini incelediğimizde; erkeklerin lehine anlamlı bir fark elde edilmiştir. Daha önce psikolojik destek alma durumlarına göre değerlendirme yapıldığında; utanç ve suçluluk düzeyleri anlamlı bir fark oluşturmazken merkezsizleştirme düzeylerinde destek almayan katılımcıların alan katılımcılara göre daha yüksek merkezsizleştirme seviyesine sahip oldukları, psikolojik katılık düzeylerinde ise destek alan katılımcıların almayan katılımcılara göre daha yüksek psikolojik katılık seviyesine sahip oldukları görülmüştür. Üniversite öğrencilerinin utanç ve suçluluk puan ortalamalarının eğitim kademesine göre anlamlı olarak farklılaşıp farklılaşmadığı incelendiğinde anlamlı bir fark tespit edilmiştir. Doktora öğrencilerinin utanç ve suçluluk düzeylerinin 1. sınıf, 3. sınıf ve 4. sınıf öğrencilerine göre daha düşük olduğu görülmüştür. Merkezsizleştirme puan ortalamalarının sınıf düzeylerine göre anlamlı olarak farklılaşıp farklılaşmadığı incelendiğinde anlamlı bir fark tespit edilmişse de bu fark bize daha geniş aralıkta merkezsizleştirmenin eğitim kademesine bağlı olarak artıp azalmadığına dair net bir veri sunmamaktadır. Psikolojik katılık puan ortalamalarının sınıf düzeylerine göre anlamlı olarak farklılaşıp farklılaşmadığı incelendiğinde ise anlamlı bir fark tespit edilememiştir. Yapılan araştırma sonucunda üniversite öğrencilerinin psikolojik katılık, merkezsizleştirme, utanç ve suçluluk düzeyleri arasında anlamlı düzeyde ilişki olduğu saptanmıştır. Öğrencilerin psikolojik katılık düzeyleri ve merkezsizleştirme düzeyi puanları, utanç ve suçluluk düzeyi üzerindeki değişimin %22’sini, öğrencilerinin psikolojik katılık düzeyleri, utanç ve suçluluk düzeyleri üzerindeki değişimin %26’sını yordamaktadır. Bu çalışma ile üniversite öğrencilerinin psikolojik katılıkları ve merkezsizleştirme becerileri onların utanç ve suçluluk duygularını etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Yaratıcı drama temelli duygu düzenleme programının ortaokul öğrencilerinin duygu düzenleme becerilerine etkisinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Özdemir, Dudu; Özteke Kozan, Hatice İrem
    Bu araştırmanın temel amacı, ortaokul öğrencilerine uygulanan yaratıcı drama temelli duygu düzenleme programının etkiliğini incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu 2023-2024 eğitim öğretim yılında öğrenim görmekte olan 6. Sınıf öğrencilerinden oluşmaktadır. Bu araştırmada deney grubunda 18, kontrol grubundan 18 katılımcı bulunmaktadır. Araştırmaya katılımcıların kişisel bilgilerini öğrenmek için 'Kişisel Bilgi Formu' kullanılmıştır. Katılımcıların duygu düzenleme becerilerini ölçmek için 'Ergenler İçin Duygu Düzenleme Ölçeği' kullanılmıştır. Deney grubundaki öğrencilere 6 hafta süresince 40+40 dakikalık, araştırmacı tarafından hazırlanmış olan yaratıcı drama temelli duygu düzenleme programı uygulanmıştır. Kontrol grubundaki öğrencilere herhangi bir işlem yapılmamıştır. Deney grubuna yaratıcı drama temelli duygu düzenleme programı uygulandıktan sonra deney ve kontrol grubuna son test uygulanmıştır. Son test uygulanmasının üzerinden altı hafta geçtiğinde ise deney grubuna izleme testi uygulanmıştır. Analizler yapılırken ölçüm sayısı üç olduğu için normal dağılım gösterenlerde parametrik test olarak tekrarlayan ölçümlerde ANOVA testi, normal dağılım göstermeyenlerde non-parametrik test olarak Friedman testi; kontrol grubunda ise ölçüm sayısı iki olduğu için tüm katsayılar normal dağılım gösterdiğinden dolayı parametrik test olarak bağımlı gruplar t-testi kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, yaratıcı drama temelli duygu düzenleme programı uygulanan deney grubunun içsel ve dışsal işlevsel duygu düzenleme alt boyutları puan ortalamaları kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olup içsel ve dışsal işlevsel olmayan duygu düzenleme alt boyutları puan ortalamalarında ise anlamlı düzeyde daha düşüktür. Bununla birlikte deney grubundaki içsel ve dışsal işlevsel duygu düzenleme alt boyutları puan ortalamaları ön testten son teste ve izlemeye doğru anlamlı düzeyde artmış olup son testten izlemeye anlamlı düzeyde değişim olmamıştır. İçsel işlevsel olmayan duygu düzenleme alt boyutu puan ortalaması ön testten son teste ve izlemeye doğru anlamlı düzeyde azalmış olup son testten izlemeye doğru anlamlı düzeyde bir değişim olmamıştır. Ancak deney grubunun grup içi analizinde dışsal işlevsel olmayan duygu düzenleme becerileri alt boyutunda anlamlı farklılık olmamıştır. Kontrol grubunda ise dışsal işlevsel duygu düzenleme alt boyutu puan ortalaması ön testten son teste doğru anlamlı düzeyde azalmış olup dışsal işlevsel olmayan duygu düzenleme alt boyutu puan ortalaması anlamlı düzeyde artmıştır. Araştırmanın sonucuna göre yaratıcı drama temelli hazırlanan duygu düzenleme becerileri programı ortaokul öğrencilerin işlevsel duygu düzenlemelerinin artmasında, işlevsel olmayan duygu düzenleme becerilerinin azalmasında anlamlı etkiye sahiptir.
  • Öğe
    Okul psikolojik danışmanları görüşlerine göre deprem travması yaşamış çocuklara psikososyal destek
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yavuz, Havva Nur; Kesici, Şahin
    Bu araştırmanın temel amacı okul psikolojik danışmanları görüşleriyle, deprem travması yaşamış çocuklara verilecek psikososyal desteğin planlanmasında yol gösterici bir kaynak oluşturmaktır. Travmanın yaralarının sarılması, akut dönemden sonra travma sonrası stres bozukluğu için gerekli iyileştirmelerin yapılması önemlidir. Erken müdahale edilmesi gerekmektedir. Okullar, felaket durumlarında ruh sağlığı hizmetlerinin en ulaşılabilir merkezleri olmasına rağmen literatürde bu hizmetlerin etkililiği konusu daha çok araştırılması gereken bir konudur Bu araştırmada nitel desen kullanılmıştır. 6 Şubat depremi sonrasında okullarına gelen depremzede öğrencilere psikososyal faaliyetlerde bulunan okul psikolojik danışmanlarıyla yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Okullarda görevli 11 okul psikolojik danışmanı ile görüşülmüştür. Bu kişilerden 3 tanesi ortaokulda, 6 tanesi ilkokulda, 1 tanesi anaokulunda ve 1 tanesi Bilim ve Sanat merkezinde görevlidir. 3 erkek ve 8 kadın katılımcıyla görüşme yapılmıştır. Görüşmeler neticesinde yarı yapılandırılmış görüşme sorularına alınan yanıtlara içerik analizi uygulanmıştır. Veri analizleri neticesinde ikincil travmaya müdahale teknikleri, depremzede öğrencilere yönelik müdahale çalışmaları, depremzede öğrencilere duygularını ifade edebilmeleri için kazandırılması gereken beceriler, depremzede öğrencilerde deprem sonrası görülen semptomlar, depremzede öğrencilerde deprem sonrası semptomları önlemek için yapılan çalışmalar, çözümlenmemiş travması olan öğrencilere yönelik çalışmalar, depremzede öğrencilerde gözlemlenen duygusal iyileşmeler, depremzede öğrencilerde gözlemlenen bilişsel iyileşmeler temalarına ve bu temalar altında kategorilere ulaşılmıştır.
  • Öğe
    İlkokullarda yaşanan akran zorbalığı hakkında sınıf öğretmenlerinin görüşlerinin belirlenmesi (Çumra ilçesi örneği)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Çelikateş, Hayrünnisa; Dalaman, Osman
    Akran zorbalığı, bir öğrencinin fiziksel, sözel, sosyal veya dijital yollarla kasıtlı ve sürekli olarak bir veya birden fazla öğrenci tarafından zarar görmesi, aşağılanması ya da dışlanmasıdır. Bu durum, mağdur öğrencinin kendisini savunmakta zorlandığı ve güç dengesizliğinin bulunduğu bir süreçtir. Süreçte psikolojik, akademik ve sosyal açıdan olumsuz etkiye maruz kalan öğrenci, hayatı boyunca farklı birçok zorbalığa da karşı koyamayabilir. Zorbalık, mağdur öğrencinin sosyal çevreyle olan ilişkilerini zayıflatabilir, yalnızlık hissini artırabilir ve başkalarına güvenme konusunda sorun yaşamasına neden olabilir. Bu nedenle akran zorbalığını önlemek ve etkilerini azaltmak için eğitimcilerin, ailelerin ve okul yönetimlerinin farkındalığının geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Araştırmada ilkokullarda yaşanan akran zorbalığı hakkında sınıf öğretmenlerinin görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda nitel yöntem izlenmiş ve durum deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Konya ili Çumra ilçesinde görev yapmakta olan 25 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Veri toplama yöntemi olarak görüşme tekniğine başvurulmuş ve yarı yapılandırılmış görüşme formu hazırlanmıştır. Verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre akran zorbalığının artışında teknolojik, psikolojik, bireysel ve çevresel faktörler belirleyici olmuştur. Teknolojik nedenler arasında sosyal medyanın ve teknolojinin bilinçsiz kullanımının zorbalık davranışlarını artırdığı görülmektedir. Psikolojik ve çevresel faktörler açısından ise aile ve çevrede kötü örnek teşkil eden davranışların çocuklarda zorbalığı pekiştirdiği belirlenmiştir. Ailede şiddetin normalleşmesi, çocukların bu davranışları model almasına yol açmaktadır. Sınıflarda en yaygın zorbalık türünün sözlü zorbalık olduğu saptanmıştır. Bu tür zorbalığın mağdurlar üzerinde ciddi psikolojik etkiler bıraktığı vurgulanmış ve erken müdahalenin önemi belirtilmiştir. Öğretmenlerin zorbalık durumlarına müdahalede en sık kullandığı yöntemler arasında "davranışın verdiği zararı fark ettirme," etkili iletişim kurma ve öğrencilerin davranışlarını takip etme öne çıkmıştır. Eğitim ve bilinçlendirme, öğretmenlerin zorbalığı önlemek için alınması gereken tedbirlerle ilgili en fazla yöneldikleri kategori olmuştur. Bu kategoride, ailenin bilgilendirilmesi ve doğru davranışların öğrenciye öğretilmesi, zorbalığı önlemek için kritik önlemler olarak tanımlanmıştır.
  • Öğe
    Sınıf öğretmeni ve okul yöneticilerinin ilkokullarda yetiştirme programına (İYEP) ilişkin görüşlerinin değerlendirilmesi (Konya ili Çumra ilçesi örneği)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Gürkan, Kenan; Akandere, Osman
    Bu araştırmanın amacı, 2018-2023 yılları arasında Konya ili Çumra ilçesindeki 43 ilkokulda uygulanan İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP)’ na ilişkin sınıf öğretmeni ve okul yöneticilerinin görüşlerini değerlendirmek ve programın etkililiğini belirlemektir. Araştırmaya, İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP)’nda görev alan 66 sınıf öğretmeni ve 41 okul yöneticisi katılmıştır. Katılımcılara, İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP) hakkında sınıf öğretmeni ve okul yöneticilerin görüşlerini belirlemek için 40 maddelik bir anket uygulanmıştır. Araştırmada nicel ve nitel araştırma yöntemlerinin birlikte kullanıldığı karma yöntem kullanılmıştır. Veriler, IBM SPSS 27 Statistics Paket Programı ile analiz edilmiştir. İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP) değerlendirme ölçeği ve alt boyutlarının cinsiyet, branş, eğitim durumu gibi değişkenlerin karşılaştırılmasında Independent Samples T Testi, kıdem durumu değişkeni açısından karşılaştırılmasında ise One Way ANOVA Testi kullanılmıştır. Araştırma sonucuna göre öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin özel amaçlar, ilkeler, tür ve içerik, ölçme ve değerlendirme algılarında matematiksel kavramları farklı temsil biçimleri ile ifade etme haricindeki ifadeler ortalamanın üstünde çıktığı görülmüştür. İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP) Değerlendirme genel düzeyi ortalamanın üzerinde tespit edilmiştir. Alt boyutlar arasında en yüksek ölçme ve değerlendirme, alt boyutu en düşük ise özel amaçlar alt boyutu düzeyi olduğu görülmüştür. Bu durumda yöneticilerin ve öğretmenlerin algılarına göre İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP) değerlendirme ölçeği ve alt boyutlarının ortalamanın üstünde çıktığı görülmüştür. Yine katılımcıların cinsiyetine, branşına, eğitim durumuna ve mesleki tecrübesine göre incelemede hem yönetici hem de öğretmen algılarında alt boyut ve ölçek genelinde istatistiki yönden fark çıkmamıştır.
  • Öğe
    Sınıf öğretmenlerinin yaratıcı yazma hakkındaki görüşleri ve sınıf içi uygulamaları
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Aydın, Handan; Aşıkcan, Mehmet
    Eğitim, bireyin hayatında okuma ve yazma ile başlar ve kişinin tüm hayatını etkiler. Öğrencilerin ilkokul yıllarından itibaren öncelikle bu becerileri tam olarak kazanmaları gerekmektedir. Bu becerileri de akranlarından fark yaratarak hayatlarında başarılı olabilmek için kullanmaları sağlanmalıdır. Yaratıcı yazma da öğrencinin üretmesini destekleyerek öğrencinin iç dünyasını bize yansıtması açısından önemlidir. Yaratıcı yazma çalışmalarıyla öğretmenler öğrencilerini daha detaylı tanıyabilmektedir. Bu sebeple bu araştırmada sınıf öğretmenlerinin yaratıcı yazma hakkındaki görüşleri belirlenmeye çalışılmış ve sınıf içi uygulama örnekleri ile sınıfta yapılanlar gözlem yoluyla ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Araştırma nitel araştırma desenlerinden biri olan durum çalışması deseninde yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu 2023-2024 eğitim öğretim yılı 2. döneminde çeşitli sınıf kademelerinde öğretmenlik yapan 30 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Ayrıca biri dördüncü sınıf diğeri de üçüncü sınıf olan iki sınıfta yaratıcı yazma çalışmaları sırasında neler yapıldığı gözlenmiştir. Araştırmanın çalışma grubu oluşturulurken amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın amacına yönelik verilerin toplanması için 10 soruluk yarı yapılandırılmış görüşme formu hazırlanmış ve uzman onayına sunulduktan sonra görüşmeler yüz yüze ve uzaktan yapılarak veriler elde edilmiştir. Sınıf gözlemi, video kaydı alınıp gözlem sonuçlarının oluşturulan gözlem formuna işlenmesiyle yapılmıştır. Verilerin analizi betimsel analiz yöntemiyle yapılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre öğretmenler yaratıcılık kavramını özgün düşünüp yeni fikir üretme olarak tanımlamışlardır. Yaratıcı öğrencilerin özgün bir bakış açısına sahip olduğu ve meraklı kişiler olduğunu belirtmişlerdir. Yaratıcı yazıların özelliğini ise öğrencilerin hayal dünyasından çıkan ve orijinal düşüncelerin bir araya getirdiği yazılar olarak ifade etmişlerdir. Öğretmenler sınıfta daha çok anahtar kelimelerle yaratıcı yazma çalışmaları yaptıklarını bu çalışmaların da öğrencinin yaratıcı ve özgün düşünmesini geliştirip Türkçeyi etkili ve güzel kullanmasını sağladığını belirtmişlerdir. Öğrencilerin mevcut yazma becerilerinin çok fazla yeterli olmadığını ancak bu tür yaratıcı yazma çalışmaları yaptıkça geliştiklerini ifade etmişlerdir. Öğretmenler sınıflarında öğrencilerini güdüleyip rehber olarak bu çalışmalara teşvik ettiklerini belirtmişlerdir. Ayrıca anahtar kelimeler, drama, soru cevap yöntemleri kullanarak yaratıcı yazma çalışmaları yaptıklarını ifade etmişlerdir. Yaratıcı yazma çalışmalarını değerlendirirken ise öncelikle imla ve noktalama kurallarına dikkat ettiklerini daha sonra yazılarında hayal gücü, özgünlük olup olmadığına baktıklarını belirtmişlerdir. Öğretmenler ders kitabındaki yaratıcı yazma etkinliklerini yeterli bulmamakta ve daha dikkat çekici olmasının faydalı olacağını belirtmişlerdir. Öğrencilerin yazdıkları yaratıcı yazıların paylaşılmasının da yaratıcı yazmaya karşı ilgi ve motivasyon artışı sağlayarak öğrencilerin çok hoşuna gittiğini belirtmişlerdir. Ayrıca okuma alışkanlığı kazanmış öğrencilerin kelime dağarcıklarının geliştiğinden daha nitelikli yazılar yazdıklarını belirtmişlerdir. Ancak öğretmenlerin bir kısmı sınıf mevcudunun fazla olması, zamanın yetersiz olması ve müfredatı yetiştirme kaygısından dolayı bu tür yaratıcı yazma çalışmalarını çok fazla yapmadıklarını belirtmişlerdir. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu ise sınıflarında yaratıcı yazma çalışması olarak eksik bırakılan hikâyeyi tamamlama ve anahtar kelimelerle yazma çalışmaları yaptığını belirtmişlerdir. Sınıf gözleminde ise dördüncü sınıf okutan sınıf öğretmeni anahtar kelimelerle yazma çalışması yaptırırken, üçüncü sınıf okutan sınıf öğretmeni ise ilginç konular belirleyerek yaratıcı yazma çalışması yaptırmıştır. Öğrencilerin bu yaratıcı yazma çalışmaları sırasında heyecanlı oldukları ve yazma isteklerinin arttığı gözlenmiştir.
  • Öğe
    Üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerde algılanan helikopter ebeveyn tutumu, olumsuz değerlendirilme korkusu, yetkinlik beklentisi ve sınav kaygısı arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Zorlu, Merve Nur; Seki, Tolga
    Bu araştırmanın amacı, üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerde sınav kaygısı, olumsuz değerlendirilme korkusu, yetkinlik beklentisi ve algılanan helikopter ebeveyn tutumu arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda, 2023-2024 eğitim öğretim yılı içinde Kocaeli ilindeki ortaöğretim okullarında 11. ve 12. sınıfta eğitim gören ve üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler ile liseden mezun olmuş şekilde üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler araştırmaya dâhil edilmiştir. 256 kız (%63,68), 146 erkek (%36.32) öğrenci olmak üzere toplam 402 öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Katılımcılar 11. sınıf (%16.17), 12. sınıf (%71.64) ve mezun gruptan (%12.19) oluşmaktadır. Araştırmada veri toplamak amacıyla Kişisel Bilgi Formu, Sınav Kaygısı Envanteri (SKE), Algılanan Helikopter Ebeveyn Tutumu Ölçeği (AHETÖ), Olumsuz Değerlendirilme Korkusu Ölçeği (ODKÖ) ve Ergenlerde Yetkinlik Beklentisi Ölçeği (EYBÖ) uygulanmıştır. Ölçekler katılımcılara yüz yüze uygulanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 29 kullanılarak Pearson korelasyon ve bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisinin belirlenmesinde doğrusal regresyon analizi yapılmıştır. Araştırmada sınav kaygısı çeşitli demografik değişkenlere göre incelenmiştir. Sınav kaygı düzeyi cinsiyet değişkenine göre farklılaşmakta olup kız öğrencilerde sınav kaygısı düzeyi erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Buna karşın sınav kaygısı düzeyi; anne ve baba eğitim durumu, yaşanılan yer (köy, ilçe, büyükşehir), sınıf düzeyi, lise türü gibi değişkenlere göre farklılaşmamaktadır. Araştırmada algılanan helikopter ebeveyn tutumlarının, olumsuz değerlendirilme korkusunun ve yetkinlik beklentisinin sınav kaygısını yordadığı saptanmıştır. Bulgular öğrencilerin sınav kaygısı ile helikopter anne tutumu, helikopter baba tutumu ve olumsuz değerlendirilme korkusu arasında pozitif yönde anlamlı, sınav kaygısı ile yetkinlik beklentisi arasında negatif yönde anlamlı, helikopter anne tutumu ile helikopter baba tutumu arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğunu göstermiştir. Ayrıca helikopter anne tutumu, helikopter baba tutumu, yetkinlik beklentisi, olumsuz değerlendirilme korkusu sınav kaygısına ilişkin varyansın %27'ini açıklamaktadır. Araştırmanın son bölümünde, elde edilen bulgular ışığında sonuçlar tartışılmış ve öneriler sunulmuştur.
  • Öğe
    Okul öncesi çocukların anne babalarının ebeveynlik stresi, eş desteği ve duygu sosyalleştirmesi arasındaki ilişkilerin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Potur, Büşra; Kesici, Şahin
    Bu araştırmanın amacı, ebeveynlerin deneyimlediği stres düzeyi, algıladıkları eş desteği ve duygu sosyalleştirmesi (çocukların olumsuz duygularına karşı verilen destekleyici ve destekleyici olmayan tepkileri) arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Çalışmada elverişlilik örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Evli ve okul öncesi dönemde çocuğu olan toplam 400 ebeveynden (270 anne, 130 baba), ebeveynlik stresini ölçmek amacıyla “Anne Baba Stres Ölçeği”, algılanan eş desteğini ölçmek amacıyla “Eş Destek Ölçeği” ve çocukların olumsuz duygularına karşı verdikleri tepkileri ölçmek amacıyla “Çocukların Olumsuz Duyguları ile Baş Etme Ölçeği” aracılığıyla veri toplanmıştır. Veriler NCSS 2020 programında nicel ilişkisel tarama modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmadan elde edilen veriler ebeveynin cinsiyetine göre incelendiğinde, annelerin ebeveynlik stresi babalara göre daha yüksek; babaların çocuklarının olumsuz duygularına karşı verdiği destekleyici olmayan tepkiler annelere göre daha yüksektir. Anne ve babaların algıladığı eş desteği arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Değişkenler arasındaki ilişkilerin istatistiksel analizine göre, ebeveynlik stresi ile algılanan eş desteği arasında negatif yönde, algılanan eş desteği ile ebeveynlerin çocukların olumsuz duygularına verdikleri destekleyici tepkiler arasında olumlu yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Ebeveynlik stresiyle ebeveynlerin duyguya odaklı tepkileri ve küçümseyici tepkileri arasında negatif yönde, ebeveynde sıkıntı tepkileri arasında olumlu yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Araştırma, ebeveynlik stresi, evlilik ilişkisindeki algılanan eş desteği ve ebeveyn-çocuk etkileşimindeki çocukların olumsuz duygularına verilen tepkiler arasındaki ilişkilerin anlaşılmasına yönelik önemli bulgular ortaya koymaktadır. Araştırma sonuçları, ebeveynlik eğitimleri, psikolojik danışmanlıkta mesleki uygulamalar ve sonraki araştırmalar için önemli uygulama alanları açmaktadır.
  • Öğe
    Ebeveyn stresi, ebeveyn tutumları ve ebeveyn çocuk iletişimi arasındaki ilişki
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Apaydın, Burak; Dilmaç, Bülent
    Bu çalışmanın amacı, ebeveynlik stresi, ebeveyn tutumları ve ebeveyn-çocuk iletişimi arasındaki ilişkileri inceleyerek bu faktörler arasındaki bağlantıları belirlemektir. Araştırmanın çalışma grubunu çeşitli şehirlerde yaşayan 2-6 yaş arası çocuğa sahip 321 ebeveyn oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri, Anne Baba Stres Ölçeği (ABSÖ), Ebeveyn Çocuğu ile İletişimi Ölçeği (EÇİÖ), Ebeveyn Tutum Ölçeği (ETÖ) ve araştırmacı tarafından oluşturulan Demografik Bilgi Formu uygulanarak elde edilmiştir. Ebeveyn tutum ölçeği Demokratik, Otoriter, Aşırı Koruyucu ve İzin Verici olmak üzere dört alt boyuttan, Ebeveynin Çocuğu ile İletişimi Ölçeği ise Paylaşıma Açık Olma, Engelsiz Dinleme, Saygı Kabul, Duyarlılık, Problem Çözme olmak üzere beş alt boyuttan oluşmaktadır. Anne Baba Stres ölçeğinin alt boyutu bulunmamaktadır. Araştırma, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Değişkenler arasındaki yordayıcı ilişkileri incelemek amacıyla Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Analizi ve çoklu regresyon analizi kullanılmıştır. Tüm analizler, IBM SPSS 26.0 kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu yöntemler, verilerin incelenmesini ve değişkenler arasındaki karmaşık ilişkilerin ortaya konulmasını sağlamıştır. Araştırmanın bulguları ebeveynin çocuğu ile iletişimi ile anne baba stres düzeyi arasında negatif ve yüksek derecede anlamlı bir ilişki olduğunu aynı zamanda, anne baba stresinin artmasıyla demokratik tutumların azaldığı, otoriter tutumların arttığı ve izin verici tutumların düştüğü bulunmuştur. Bu bulgular, ebeveynin çocuğu ile iletişiminin özellikle problem çözme becerileri, paylaşımcı olma eğilimi, saygı kabul etme davranışları, duyarlılık ve engelsiz dinleme gibi unsurlar ile kurulması durumunda ebeveynlerin daha demokratik ve açık bir tutuma sahip olduklarını, ancak stres seviyelerinin artmasıyla birlikte daha otoriter ve katı tutumlar sergilediklerini ortaya koymaktadır. Çalışmanın çoklu regresyon analizi sonucunda, ebeveynlik stresi ve ebeveyn-çocuk iletişiminin, ebeveyn tutumları üzerindeki anlamlı etkilerini göstermektedir. Analizlere göre, anne baba stres ölçeği demokratik tutumu negatif yönde, otoriter ve aşırı koruyucu tutumları ise pozitif yönde anlamlı olarak yordarken; ebeveyn-çocuk iletişimi ölçeği demokratik tutumu pozitif yönde, otoriter tutumu ise negatif yönde yordadığı bulunmuştur. Bunun yanı sıra, izin verici tutum üzerinde ebeveyn-çocuk iletişimi ölçeği anlamlı bir etkisi bulunmazken, anne baba stres ölçeği pozitif yönde anlamlı bir etkisi olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Romantik ilişkilerde duygusal bağımlılık ile obsesif kompulsif özellikler arasındaki ilişkide bilişsel duygu düzenleme becerisinin aracı rolü
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Demiröz, Kübra; Yılmaz, Hasan
    Bu araştırmada romantik ilişkisi bulunan yetişkinlerin duygusal bağımlılıkları ile obsesif kompulsif özellikleri arasındaki ilişkide bilişsel duygu düzenleme becerisinin aracı rolü olup olmadığı incelenmiştir. Ayrıca duygusal bağımlılık, obsesif kompulsif özellikler ve bilişsel duygu düzenleme becerileri arasındaki ikili ilişkiler incelenmiştir. Araştırmada nicel araştırma modeli olan ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden katılan 18-32 yaş arasındaki 272 kadın (%65.8), 141 erkek (%34.1) olmak üzere toplam 413 kişi oluşturmuştur. Araştırma verilerini toplamak amacıyla "Kişisel Bilgi Formu", " Duygusal Bağımlılık Ölçeği", "Maudsley Obsesif Kompulsif Belirti Ölçeği" ve " Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği" kullanılmıştır. Araştırmada toplanan verilerin analizi için SPSS 26 paket programı kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla Pearson Momentler Çarpım Korelasyon Katsayısı, romantik ilişkisi bulunan yetişkinlerin duygusal bağımlılık, obsesif kompulsif yatkınlık ve bilişsel duygu düzenleme becerilerini demografik değişkenler açısından incelemek amacıyla Bağımsız Örneklemler için T-Testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi, bilişsel duygu düzenleme becerilerinin aracılık analizi için IBM SPSS Process Macro 4.1 uygulaması kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre romantik ilişkisi bulunan yetişkinlerin duygusal bağımlılık düzeyleri cinsiyet, ilişki statüsü ve ilişki süresine göre anlamlı olarak farklılaşmıştır. Romantik ilişkisi bulunan yetişkinlerin obsesif kompulsif özellik gösterme düzeyleri bazı alt boyutlarda cinsiyet, ilişki statüsü ve ilişki süresine göre anlamlı olarak farklılaşmıştır. Romantik ilişkisi bulunan yetişkinlerin bilişsel duygu düzenleme becerileri bazı alt boyutlarda cinsiyet, ilişki statüsü ve ilişki süresine göre anlamlı olarak farklılaşmıştır. Kardeş sayısı ve doğum sırası bahsedilen değişkenlerin hiçbirinde anlamlı düzeyde farklılaşma göstermemiştir. Duygusal bağımlılık ile obsesif kompulsif bozukluğun sadece "Temizlik" alt boyutu arasında anlamlı düzeyde ilişki bulunmuştur. Duygusal bağımlılık ile bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin "Pozitif tekrar odaklanma" ve "Plana tekrar odaklanma" alt boyutları arasında anlamlı düzeyde ilişki bulunmuştur. Obsesif kompulsif bozukluk ve bazı alt boyutları ile bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin bazı alt boyutları arasında anlamlı düzeyde ilişkiler bulunmuştur. Duygusal bağımlılık ile obsesif kompulsif özellikler arasındaki ilişkide bilişsel duygu düzenleme becerisinin aracılık etkisine ise rastlanmamıştır.
  • Öğe
    İlkokul ikinci sınıf öğrencilerinin kelime hazinelerinin geliştirilmesine yönelik bir eylem araştırması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Büyükcengiz, Zeliha; Aşıkcan, Mehmet
    Araştırmada ilkokul ikinci sınıf öğrencilerinin Türkçe dersi kapsamında kelime hazinelerinin eylem planları aracılığıyla geliştirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma, 2023-2024 eğitim öğretim yılında Konya ilinde gerçekleştirilmiştir. Nitel bir araştırma deseni olan katılımcı eylem araştırması yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, kolay ulaşılabilir durum örneklemeye uygun olan araştırmacının kendi öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışma grubunu dokuz kız ve dokuz erkek olmak üzere toplam 18 öğrenci oluşturmuştur. Bu süreçte üç eylem planı geliştirilip uygulanmıştır. Birinci eylem planı okuma stratejilerine dayalı etkinlikleri, ikinci eylem planı görsellerin kullanımına dayalı etkinlikleri ve üçüncü eylem planı ise dramaya dayalı etkinlikleri kapsamaktadır. Her eylem planında hikâye edici, bilgilendirici metinler ve şiirler kullanılmıştır. Veri toplama sürecinde öğrencilerin yazılı anlatımları (kompozisyon, hikâye ve şiir), araştırmacının saha günlüğü, öğrencilerin tuttukları günlükler ve okuduğunu anlama değerlendirme rubrikleri kullanılmıştır. Uygulamalar 30 hafta sürmüş ve öğrencilerin sözlü ve yazılı anlatım süreçleri adım adım takip edilmiştir. Verilerin analizinde içerik analizi yöntemi benimsenmiştir. Çalışmada kullanılan yaratıcı drama, görseller ve okuma etkinlikleri, öğrencilerin öğrenme süreçlerine çok boyutlu katkı sağlamıştır. Araştırma sonuçları öğrencilerin kelime hazinelerinde, okuma anlama ve yazılı anlatım becerilerinde anlamlı gelişmeler olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle yaratıcı drama ve görsel materyallerin kullanımı, öğrencilerin dil gelişimini destekleyici bir unsur olarak dikkat çekmiştir. Hikâye edici ve bilgi verici metinler ile şiirlerin, öğrencilerin kelime kazanımı ve anlamlandırma becerilerine katkısı tespit edilmiştir. Ayrıca öğrencilerin yazılı ve sözlü ifade becerilerinde bir artış kaydedilmiştir. Sonuç olarak, bu araştırma Türkçe derslerinde uygulamalı ve yaratıcı yöntemlerin önemini vurgulamakta, kelime hazinesinin geliştirilmesinde drama, görseller ve zengin dil içeriklerinin etkili araçlar olduğunu göstermektedir. Bu bulgular, eğitim programlarının geliştirilmesi ve ilkokul düzeyindeki öğrenciler için yenilikçi öğrenme stratejileri oluşturulması açısından önemlidir.