Eğitim Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Öğretmenlerin okul müdürlerine öfkelenme nedenlerinin incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Çıkrık, Mehmet; Özaslan, GökhanÖfke; günlük yaşamda bireyin kimliğine hafif bir zarar gelmesi, kişisel saygısızlığa uğraması, kötü muamele görmesi ve haksızlığa uğraması gibi dış etmenlerden ve bireyin iç dünyasında kendi değerlerine karşı yaşadığı çelişki ve çatışmalardan kaynaklanan, süresi, şiddeti, ifade ediliş biçimi kişiden kişiye göre farklılık gösteren bir duygudur. Öfke, etkili bir şekilde yönetilmediği zaman fiziksel, ruhsal, sosyal ve yasal sorunlara neden olmaktadır. Eğitim öğretim hayatında öğretmenleri de etkileyen öfke, hiyerarşi zincirinde üst seviyede bulunan müdürler ile olan ilişkilerinde sıklıkla ortaya çıkmakta ve okul müdürleri ile olan etkileşimlerini olumsuz etkilemektedir. Okul müdürleri eğitim öğretim sürecinde denge görevi görürken bilinçli veya bilinçsiz öğretmenlerin öfkelenmelerine ve meslekten soğumalarına neden olabilmektedir. Öğretmenlerin, okul müdürlerine karşı öfkelenme nedenlerini araştırmak ve incelemek için Lazarus’un “Bilişsel, motivasyonel ve ilişkisel” değerlendirme kuramından faydalanılmıştır. Bu kuram ile öfke, “amaç ilişkisi, amaç uyumsuzluğu, ego katılımı türü, suçlama, başa çıkma potansiyeli ve geleceğe yönelik beklentiler” basamaklarına bağlı değerlendirme bileşenleri analiz edilmiş ve öğretmenlerin okul müdürlerine karşı öfkelenme nedenleri incelenmiştir. Araştırma, nitel metodoloji kapsamında durum çalışması desenlerinden çoklu durum çalışması deseniyle yürütülmüştür. Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı okullarda görev yapan, farklı okul düzeyleri ve cinsiyetlere göre dengelenmiş 12 öğretmenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, katılımcı öğretmenler, okul müdürlerinin bazı tutum ve davranışlarını, kendi esenliklerine ve değerlerine bir tehdit olarak algıladıkları için öfke duygusu yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Bu durum, öğretmenlerin öfkesinin, öz benlik, saygınlık, arzu, beklentiler ve hedefler gibi duygusal ve bilişsel değerlendirme bileşenleriyle bağlantılı olduğunu göstermiştir. Ayrıca, öğretmenlerin öfke yönetim biçimlerinin cinsiyete ve okul düzeyine göre farklılaştığı tespit edilmiştir. Kadın öğretmenler, okul müdürlerinin duygu, düşünce ve isteklerini görmezden geldiği algısına sahipken; erkek öğretmenler, okul müdürlerinin olumsuz tutumlarını kişisel kimliklerine yönelik bir tehdit ya da mesleki saygınlıklarına bir saldırı olarak değerlendirmiştir. Araştırmaya katılan ilkokul öğretmenleri, eğitim ortamını iyileştirme çabalarına okul müdürlerinin duyarsız kalmasını başlıca öfkelenme nedeni olarak belirtirken; ortaokul öğretmenleri, okul müdürlerinin olumsuz tutumlarını mesleki saygınlıklarına ve öz-değerlerine bir tehdit olarak algılamışlardır. Katılımcılar, okul müdürlerinin davranışları üzerinde belirli bir kontrol algısına sahip olduklarını ve bu davranışların bilinçli tercihler olduğunu düşündüklerinden dolayı, okul müdürlerine duydukları öfkenin arttığını dile getirmişlerdir. Öğretmenler öfke duygusunu tetikleyen ve sürdüren veya baskılayan bilişsel değerlendirme süreçlerinin ortaya çıkarılması, okul müdürlerinin öfkenin oluşmasına yönelik bağlamsal bir bakış açısına sahip olmalarına ve ihtiyaç duyulan liderlik stratejilerini geliştirmelerine yardımcı olarak, öğretmenlerin duygusal olarak sağlıklı bireyler olmasına katkı sağlayacak ve okul ortamında öğretmenlerden alınan verimi artıracaktır.Öğe Öğretmen olarak okul müdürü karşısında öfke duygusunu saklamanın nedenleri ve sonuçları(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Şanlı, Nuray; Özaslan, Gökhanİnsan, duygu ve düşünceleriyle bir bütündür. Duygular, bireylerin davranışlarını yönlendiren ve şekillendiren temel unsurlardan biridir. İş hayatında ise, duyguların etkisi daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Özellikle insan etkileşiminin yoğun olduğu eğitim kurumlarında, duygu yönetiminin önemi artmaktadır. Okullarda, personelin duygularını düzenlemesi ve aynı zamanda uygun duyguları sergileyerek duygusal emek göstermesi beklenir. Bu sayede, okulda olumlu bir iklim oluşturulması ve eğitim-öğretim süreçlerinin olumlu bir şekilde şekillendirilmesi hedeflenir. Bu araştırma, öğretmenlerin okul müdürlerine karşı öfke duygularını gizleme nedenlerini ve sonuçlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. On iki öğretmenin katılımıyla gerçekleştirilen bu araştırma, nitel araştırma metodolojisinin çoklu durum çalışması deseni kullanılarak yürütülmüştür. Veri toplama ve analiz süreçleri sonunda elde edilen bulgular, kapsamlı bir içerik analizi ile değerlendirilmiştir. Maksimum çeşitlilik örneklemesiyle seçilen katılımcılar, cinsiyet ve okul düzeylerine göre dengelenmiştir. Uzman görüşü ve üye kontrolü geçerlik önlemleri göz önünde bulundurularak analiz sonuçlarının geçerliği artırılmıştır. Bu sistematik yaklaşım, öğretmenlerin öfke duygularını gizleme neden ve sonuçlarını derinlemesine anlamayı mümkün kılmıştır. Araştırmada, katılımcı öğretmenlerin müdürlere karşı öfkelerini saklama nedenleri korku, kişilik özellikleri, stratejik düşünme, sonucun değişmeyeceği düşüncesi, statü farkı, tecrübesizlik ve okulda huzuru bozmaktan çekinme olarak belirlenmiştir. Öfkelerini saklama sonuçları ise psikolojik sorunlar, ailevi sorunlar, suçluluk hissetme, içsel çatışma, değersiz hissetme, motivasyon düşüklüğü, müdürden uzak durma, kasıtlı düşük performans gösterme ve iş doyumunda azalma olarak kategorize edilmiştir. Araştırmanın bulguları, katılımcı öğretmenlerin duygusal ifadelerini yönetmelerinin, hem bireysel hem de örgütsel dinamikler tarafından şekillendirildiğini göstermekte olup, öğretmenlerin duygularını rahatça ifade edebileceği ve korunacakları bir okul kültürü oluşturulması, hem öğretmen tatmini hem de okulun genel başarısı için kritik görülmektedir. Araştırma eğitim politikalarının, öğretmenlerin iş güvencesi ve çalışma koşullarını geliştirmeye yönelik stratejiler geliştirmesi, duygusal ihtiyaçların karşılanmasına yönelik çeşitli öneriler sunmaktadır.Öğe Ayna ve ekran karşısında yapılan yüz ifadesi öğretim etkinliklerinin otizmli öğrencilerin öz-farkındalıkları üzerine etkisi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Gülsöz, Tuğba; Çıkılı, YahyaBu araştırmada ayna ve ekran karşısında yapılan yüz ifadesi öğretim etkinliklerinin otizm spektrum bozukluğu tanısı almış öğrencilerin öz-farkındalıkları üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanısı almış, 7-10 yaş aralığında olan biri kız diğer ikisi erkek toplam üç öğrenci katılmıştır. Araştırmanın bağımsız değişkenleri, öğretim oturumlarında gerçekleştirilen, ayna karşısında yapılan yüz ifadesi öğretim etkinliği ve ekran karşısında yapılan yüz ifadesi öğretim etkinliğidir. Araştırmanın bağımlı değişkeni ise, OSB'li öğrencilerin öz-farkındalık becerileridir. Öğretim oturumlarında kullanılan materyaller (ayna ve ekran) aracılığıyla katılımcıların öz-farkındalık becerileri sergileyip sergilemediklerini gözlemlenmiştir. Araştırmada tek denekli araştırma modellerinden dönüşümlü uygulamalar modeli kullanılmıştır. Çalışmanın etkililik verileri ''Öz-farkındalık Becerisi Veri Kayıt Formu'' üzerinde kayıt tutularak toplanılmış ve grafiksel analiz yoluyla analiz edilerek görsel olarak sunulmuştur. Araştırmanın sosyal geçerliğini belirlemek amacıyla aileler ve öğretmenlerle yapılan görüşmelerde, araştırmacı tarafından yarı yapılandırılmış görüşme formu şeklinde hazırlanmış sosyal geçerlik veri toplama formu kullanılarak toplanan veriler betimsel analiz ile analiz edilmiştir. Araştırma kapsamında elde edilen bulgulara göre, araştırmaya katılan tüm katılımcılara, yüz ifadesi öğretiminde ve yüz ifadesi öğretimi esnasında öz-farkındalık becerilerini sergilemeleri bakımından, her iki sunu (ayna ve ekran) şeklinin etkili olduğu, öğrencilerin ayna ve ekran karşısında kendi görüntülerine baktıkları, yüzlerini inceleyerek yüzlerine konulan işarete dokundukları, sorulduğunda kendi görüntülerini gösterdikleri, yüz ifadesi ile olay resmini eşledikleri görülmüştür. Katılımcı öğrencilerin ikisinde öz-farkındalık becerilerini gerçekleştirmede ekran uygulaması daha etkiliyken, bir öğrencide ayna uygulamasının daha etkili olduğu bulguları elde edilmiştir. Araştırmanın öğretim sona erdikten 1,2 ve 4 hafta sonra alınan kalıcılık bulguları öğrencilerin edindikleri becerileri koruduklarını göstermiştir. Çalışmanın sosyal geçerlik bulgularına bakıldığında ayna ve ekran karşısındaki yüz ifadesi öğretim etkinlikleri ve bu etkinliklerin öğrencilerin öz-farkındalıkları üzerine etkisi ile ilgili öğretmenler ve aileler araştırma hakkında yapılan uygulamaların etkili olduğu şeklinde olumlu görüş bildirmişlerdir.Öğe Özgecilik temelli psikoeğitim programının ortaokul öğrencilerinin özgeci davranış düzeylerine etkisinin sınanması(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kutluca, Volkan; Avşaroğlu, SelahattinBu araştırmanın amacı Özgecilik Temelli Psikoeğitim Programı’nın ortaokul öğrencilerinin özgeci davranış düzeylerine etkisinin sınanmasıdır. Bu amaç doğrultusunda gerçekleştirilen çalışmada, öntest sontest izleme testi kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2023-2024 eğitim öğretim yılında Kırıkkale İli Merkez ilçesinde bulunan bir ortaokulun altıncı ve yedinci sınıflarında öğrenimine devam eden 385 öğrenci oluşturmuştur. Öğrencilere uygulanan Çocuklar İçin Özgecilik Ölçeği sonucunda özgeci davranış düzeyleri düşük olan öğrenciler içinden 12 öğrenci deney, 12 öğrenci kontrol grubuna yansız olarak atanmıştır. Araştırmanın deney grubuna 9 hafta boyunca haftada bir oturum olacak şekilde araştırmacı tarafından hazırlanan özgecilik temelli psikoeğitim programı uygulanmış, kontrol grubuna ise herhangi bir deneysel işlem uygulanmamıştır. Uygulanan programın ardından deney ve kontrol grubu katılımcılarından Çocuklar İçin Özgecilik Ölçeği verileri toplanmış ve SPSS 27.0 paket programı ile veriler analiz edilmiştir. Psikoeğitim öncesi gruplar arasında bir farkın olup olmadığının belirlenmesi amacıyla bağımsız örneklem t testi gerçekleştirilmiştir. Bu işlemin ardından özgecilik temelli psikoeğitim programı uygulanmıştır. Programın değerlendirilmesi amacıyla tekrarlı ölçümler analizi yapılmıştır. Tekrarlı ölçümlerden tek faktörlü varyans analizi ANOVA yapılmadan önce tek değişkenliği normallik ve küresellik varsayımını test etmek amacıyla normallik analizi ve Mauchly Küresellik Testi, iki faktörlü varyans analizi ANOVA yapılmadan önce ise varyansların homojenliği, kovaryansların eşitliği ve küresellik varsayımlarını test etmek amacıyla Levene F Testi, Box’s M Testi ve tekrar Mauchly Küresellik Testi uygulanmıştır. Çoklu karşılaştırmalar için ise Bonferroni Testi yapılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre özgecilik temelli psikoeğitim programının ortaokul öğrencilerinin özgeci davranış düzeylerini artırdığı, programın tamamlanmasından iki ay sonra yapılan izleme testi ölçümlerinde anlamlı farkın olduğu ve programın etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırmanın demografik değişkenleri olan sınıf düzeyi ve cinsiyetin ise özgeci davranış ölçümlerine istatistiksel olarak anlamlı bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Araştırma bulguları ilgili alan yazın kapsamında tartışılarak sonuç ve önerilerde bulunulmuştur.Öğe Özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin psikolojik esneklik, bilişsel esneklik, suçluluk ve utanç düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Güney, Enes; Yalçın, Süleyman BarbarosBu araştırmanın amacı özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin psikolojik esneklik, bilişsel esneklik, suçluluk ve utanç düzeylerinin incelenmesidir. Bunun sonucunda özel gereksinimli bireylere sahip ailelerin yaşadıkları problemleri anlamlandırma ve ihtiyaç duydukları hizmetleri ortaya koyma amacındadır. Bu amaçla araştırma, hem nitel hem de nicel verilerin kullanıldığı karma yöntem desenlerinden biri olan açımlayıcı sıralı desen kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma, Karaman ilinde bağımsız özel eğitim ana okulları, özel eğitim uygulama okulu, kaynaştırma sınıflarında ve özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde öğrenim gören özel gereksinimli çocukların ebeveynleri ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın nicel boyutu 602 yetişkin ile gerçekleştirilmiştir. Nitel boyutta 20 veli ile yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Bulgulardan elde edilen sonuçlara bakıldığında, bilişsel esnekliğin psikolojik esnekliği anlamlı olarak pozitif yönde yordadığı, suçluluk ve utancın psikolojik esnekliği anlamlı olarak pozitif yönde yordadığı, bilişsel esneklik ile psikolojik esneklik arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca psikolojik esnekliğin ayrışma alt boyutunda erkeklerin ayrışma düzeylerinin kadınlardan daha yüksek olduğu, kadınların suçluluk ve utanç düzeylerinin erkeklerden daha yüksek olduğu, bilişsel esnekliğin kontrol alt boyutunda erkeklerin kontrol düzeylerinin kadınlardan daha yüksek olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Yaş değişkenine göre genç yaştaki bireylerin ileri yaşlardaki bireylere göre daha fazla suçluluk ve utanç duygusu yaşadığı sonucuna ulaşılmıştır. Eğitim düzeyi değişkenine göre psikolojik esnekliğin ayrışma alt boyutunda; lise mezunlarının ayrışma düzeylerinin ilkokul mezunlarından daha yüksek olduğu, ön lisans mezunlarının ayrışma düzeylerinin ortaokul mezunlarından daha yüksek olduğu; lise mezunlarının genel bilişsel esneklik düzeylerinin ilkokul mezunlarından, lisans mezunlarının genel bilişsel esneklik düzeylerinin ilkokul ve ortaokul mezunlarından yüksek olduğu; lise ve ön lisans mezunlarının suçluluk düzeylerinin ilkokul mezunlarından yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çocuğu otizm tanısı alan ebeveynlerin suçluluk düzeyi çocukları dil- konuşma güçlüğü ve özel öğrenme güçlüğü tanısı alan ebeveynlerden daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın nitel bulgularına göre özel gereksinimli bir çocuğa sahip olmayı ebeveynler sürekli mücadele, yorucu, lütuf, imtihan, üzüntü ve ayrıcalık olarak ifade etmişlerdir. Ebeveynler sosyal hayatta özel gereksinimli çocuklarıyla ilgili “rencide eden bakışlar/ sorular”, “kısıtlanma”, “sosyal dışlanma” ve “kıyaslamalar yapılması” durumlarına maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Ebeveynlerin büyük çoğunluğunun çocuklarının eğitim süreçlerinde profesyonel bir yaklaşım bekledikleri, çocuklarına yönelik aktivite alanlarına (sanatsal, sosyal, kültürel) ihtiyaç duyduklarını ve özellikle çocuklarına yönelik mesleki yönlendirme ve istihdam talepleri olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırmanın bulguları teorik görüşler ve önceki araştırma bulgularına dayanılarak tartışılmış, gelecekte yapılabilecek teorik ve uygulamalı araştırmalar için öneriler sunulmuştur.Öğe Kanun taksimlerine yönelik alıştırmaların kanun eğitiminde kullanılmasına ilişkin bir alan araştırması: Halil Karaduman örneği(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Çini, Soner; Güçlü, OnurBu çalışma, Halil Karaduman’ın taksimlerini müziksel ve teknik boyutlarıyla inceleyip analiz etmeyi ve Halil Karaduman tavrı çerçevesinde lisans düzeyi kanun eğitiminin farklı düzeylerinde öğretim materyali olarak kullanılabilecek alıştırmalar oluşturmayı amaçlamaktadır. Araştırmada “Belgesel Tarama Modeli” ve “Betimsel Analiz” yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Halil Karaduman’ın kanun taksimleri oluştururken, örneklemini ise sanatçının albümlerinden analiz edilmek üzere seçilen 12 (on iki) taksim oluşturmaktadır. Araştırmada, veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından hazırlanan Lisans Programı Ders İçerikleri Görüşme Formu ve Alıştırmaların Kanun Eğitimine Uygunluğu Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde, Halil Karaduman’a ait taksimler dikte edilmiş ve ajiliteli pasajlarında kullanılan tekniklere yönetelik araştırmacı tarafından alıştırmalar oluşturulmuştur. Hazırlanan alıştırmaların lisans düzeyi kanun eğitiminde kullanılabilirliği ve hangi dönemde yararlanabileceği, Müzik Eğitimi, Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Konservatuvarlarda görev yapan öğretim elemanlarına sorulmuş; uzmanların görüşleri doğrultusunda temalar belirlenmiş ve raporlaştırılmıştır. Araştırmada Lisans Programı Ders İçerikleri Görüşme Formu ile elde edilen bulgulara göre, Müzik Eğitimi, Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Konservatuvarlarda lisans dönemi boyunca çeşitli teknikler ve makamların öğretildiği görülmüştür. Müzik Eğitiminde Özdemir Hafızoğlu'nun Kanun Egzersizleri ve Eğitimi, Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Konservatuvarlarda ise Halil Karadamun'un Kanun Metodu kullanılmaktadır. Ayrıca, lisans düzeyindeki taksim çalışmalarının ağırlıklı olarak Lisans 3. düzeyinde yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Halil Karaduman’a ait taksimlerin müzikal analizleri ışığında, makam seslerini doğru biçimde kullandığı, makam dışı seslere de yer vererek taksimlerini icra ettiği, kullandığı makamları makam seyri çerçevesinde doğru şekilde uyguladığı sonucuna ulaşılmıştır. Alıştırmaların Kanun Eğitimine Uygunluğu Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu ile elde edilen bulgulara göre, Araştırmacı tarafından hazırlanan alıştırmaların Müzik Eğitimi, Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Konservatuarlarda uygulanan lisans düzeyi kanun eğitimine ağrılıklı olarak uygun olduğu ve kanun eğitiminin çeşitli dönemlerinde kullanılabilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Öğe Kabak kemanede transpozisyon becerilerinin geliştirilmesine yönelik bir öğretim tasarısının öğrenci başarılarına etkisi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Dincel, Deniz; Algı, Soner; Çelik, ÖzgürBu araştırma, kabak kemane eğitiminde etüt, egzersiz ve örnek eserler ile desteklenen eğitim uygulamalarının öğrencilerin başarıları üzerindeki etkisini değerlendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Kabak kemanede la karar sesi eksenli icra edilen dizilerin farklı perdelerdeki karar seslerinde de icra edilebilmesi için egzersiz ve etütler ile desteklenen bir icra tekniği geliştirilerek öğrencilere uygulanmıştır. Araştırma kapsamında kabak kemane icracıları ve kabak kemane dersi veren öğretim elemanları ile görüşülerek kabak kemane eğitiminde ve icrasındaki transpoze durumu incelenmiştir. Araştırma nitel ve nicel verilerin birlikte kullanıldığı karma yöntem kullanılarak sonuçlandırılmıştır. Araştırmanın nitel bölümünde bütüncül tek durum deseni kullanılmıştır. Araştırmanın nicel bölümünde ise; etüt, egzersiz ve örnek eserler ile desteklenen, öğrencilerin kabak kemane icralarında transpoze becerilerinin geliştirildiği bir öğretim yöntemi öğrencilere uygulanmıştır. Uygulanan bu öğretim yöntemi ile öğrencilerin kabak kemane transpoze icra becerilerinin süreç içerisinde ve sonrasındaki gelişimleri performans değerlendirme formu ile ölçülmüştür. Elde edilen sayısal veriler değerlendirilerek araştırmanın nicel bölümünü oluşturmuştur. Araştırmanın çalışma grubunu mesleki müzik eğitimi verilen kurumlardaki kabak kemane dersini yürüten 17 öğretim elemanı, farklı kurumlarda görev yapan 17 kabak kamene icracıları ve Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuvarında meslek çalgısı kabak kemane olan 4 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak öğretim elemanı görüşme formu, kabak kemane icracı görüşme formu, öğrenci görüşme formu ve performans değerlendirme formları kullanılmıştır. Araştırmanın performans değerlendirme formlarından elde edilen ön test, zaman çizelgesi ve son testten elde edilen veriler varyans analizi ile nicel verilere dönüştürülerek analizi yapılmıştır. Araştırma kapsamında oluşturularak uygulanan öğretim tekniğinin öğrencilerin transpoze icra becerilerinin geliştirilmesinde etkili olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda; kabak kemane transpoze icrası için geliştirilen öğretim uygulamasında yer alan perdelerin ve makam dizilerinin dışında farklı perdelere ve makam dizileri için de uygulanmasına yönelik çalışmaların yapılması hususunda öneriler getirilmiştir.Öğe Konservatuvar öğrencilerinin şan eğitimi alanındaki başarı, motivasyon, öz yeterlilik algılarının psikososyal gelişim düzeyleri açısından incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Daloğlu, Baran Doğuş; Sevinç Çetin, SemaBu çalışmada Konservatuvar eğitiminde şan eğitimi alan öğrencilerin bu alanı seçmelerindeki başarı, öz yeterlilik algıları ve motivasyonlarının karşılaştırmalı olarak incelemesi yapılarak psikososyal gelişimlerinde meydana gelen değişimlere ilişkin bulguların saptanması amaçlanmıştır. Konservatuvar şan eğitimi alanını seçen öğrencilerin başarı yönelim seviyeleri ile ilgili olarak bireysel motivasyon seviyeleri ve bireysel çalışmalarına ilişkin alışkanlıkları arasındaki ilişki incelenmiştir. Müzik işlevi toplumsal, bireysel, kültürel ve kültürlerarası olarak farklı yönlerden ele alınmıştır. Konservatuvar eğitiminde şan eğitimi alanının önemine yer verilerek, Türkiye’de müzik eğitiminin tarihçesine ilişkin araştırma yapılmıştır. Ayrıca bu eğitimi sunan kuruluşlar ile ilgili açıklamalarda bulunulmuştur. Öğrencilerin şan eğitimi almasının önemi, amacı ve sergilediği performansa ilişkin incelemeler gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın sonucuna göre Konservatuvar eğitimi alan öğrencilerin duyuşsal, bilişsel ve psikomotor davranışlar konusunda kazanım elde ettiği, müzikal algısında gelişimin mümkün olduğu ve müzik eğitimine ilişkin tüm alanları bir bütün olarak görmesini sağladığı görülmüştür. Konservatuvar eğitimi alan öğrencilerin bireysel şan dersi motivasyon düzeyleri ile bireysel şan çalışma alışkanlıklarının şan eğitimi başarısı üzerinde sağladığı etki tespit edilmiştir. Şan eğitimi alan öğrencilerin elde edilen başarının yanında çalışma disiplini, alışkanlıkları, yöntemi ve motivasyonu bakımından çok sayıda unsurdan etkilendiği anlaşılmıştır. Bu kazanımların sağlanması ile birlikte öz yeterlik algıları ve motivasyon düzeylerinin eğitim sırasında anlamlı bir fark oluşturduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Müzik öğretmeliği lisans programı bireysel çalgı (keman) dersi için öğretim programı modeli önerisi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kaleli, Nergis; Sevinç Çetin, SemaBu araştırmada, mesleki müzik eğitimi veren yükseköğretim kurumlarından, Eğitim Fakülteleri Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi programlarında yürütülmekte olan, Bireysel Çalgı (keman) Eğitimi dersine yönelik, mevcut kaynaklar ve uzman görüşleri doğrultusunda, çağdaş eğitim anlayışı rehberliğinde bir Bireysel Çalgı (keman) Eğitimi Dersi öğretim programı modeli önerisi oluşturmak amaçlanmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden gereksinim saptaması modelinin kullanıldığı bu araştırmada, detaylı literatür tarama yapılmış ve ihtiyaç analizleri kapsamında hazırlanan görüşmeler soruları ve keman dersine yönelik oluşturulan hedef davranışlar formu, ilgili fakültelerde bu dersleri yürütmekte olan öğretim elemanlarına uygulanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Türkiye’ de bulunan, Eğitim Fakülteleri Güzel Sanatlar Eğitimi Ana Bilim Dalı Müzik Eğitimi Bilim Dalı programında görev yapmakta olan öğretim elemanları oluşturmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu Güzel Sanatlar Liseleri Çalgı Eğitimi Keman Dersi Öğretim Programı, Yüksek Öğretim Kurulu’nun 2018 yılında yayınladığı Müzik Eğitimi Lisans Programı Ders İçerikleri ve ülkemizde çeşitli müzik öğretmenliği programlarında kullanılan öğretim programlarından da yararlanılmıştır. Bireysel Çalgı (keman) Eğitimi dersine yönelik ihtiyaç analizi kapsamında, bu dersin hedefleri ve hedef davranışları, içeriği, eğitim- öğretim yöntemleri ile ilgili bilgiler düzenlenerek, Bireysel Çalgı Eğitimi keman dersine yönelik 8 dönemi kapsayan bir öğretim programı modeli önerisi ortaya konulmuştur. Keman eğitiminde kullanılan kaynak etüt ve eserlerle ilgili de bir havuz oluşturulmuş, sınıf seviyelerine uygunluk durumu ve uzman görüşleri doğrultusunda programa repertuar önerisi olarak eklenmiştir. Bu araştırmanın, müzik eğitiminde keman dersine yönelik yapılmış sekiz yarıyıllık kapsamlı bir program olmasından dolayı, eğitimde program geliştirme alanında yapılacak çalışmalara da katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe İdealimizdeki öğretimi gerçekleştirememe deneyimimizi anlamak ve anlatmak: Fenomenolojik, fenomenografik ve hüristik bir araştırma(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Özaslan, Aslı; Beyhan, ÖmerBu araştırmanın amacı, öğretmenlerin ideallerindeki öğretimi gerçekleştirememelerini, deneyimleri üzerinden kavramsallaştırarak, bu fenomenin özünü ve kaç farklı şekilde algılandığını araştırmaktır. Öğretmenlerin eğitimleri ve yıllar içerisinde edindikleri deneyimlerle şekillenen, ideal buldukları ve uygulamak istedikleri öğretimi gerçekleştiremediklerini hissettikleri yaşantıları inceleyip, bu yaşantılar sonucu şekillenen anlayışları ortaya konmak istenmiştir. Böylelikle öğretmenlerin çalışma koşullarının, bu koşulların onların öğretim sürecine etkilerinin ve anlayışlarına nasıl yön verdiğinin anlaşılacağı düşünülmüştür. Bu çalışma nitel bir araştırmadır. Araştırmada, fenomenoloji, fenomenografi ve hüristik desenler kullanılmıştır. Katılımcı grubu, idealindeki öğretimi gerçekleştiremediğini söyleyen, her branştan biri erkek, biri kadın, toplam yirmi öğretmenden oluşmaktadır. Araştırmanın 10 kişilik fenomenolojik çalışma grubu, kadın ve erkek öğretmen dengesi gözetilerek her branştan bir öğretmen ile; hüristik araştırma grubu da aynı şekilde 10 öğretmen ile oluşturulmuştur. Fenomenografi boyutunda ise her iki gruptaki toplam 20 öğretmenden elde edilen veriler kullanılmıştır. Veri, yarı yapılandırılmış görüşmeler ile toplanmış, Microsoft Office dikte programı ile yazıya geçirilmiştir. Analizde ise MAXQDA 2022 programı kullanılmıştır. Hüristik araştırma grubundaki öğretmenlerin, ideallerindeki öğretimi gerçekleştirememe deneyimlerinde bazı faktörler öne çıkmaktadır. Bunlar, sınıf mevcutlarının kalabalık olması, derslik yetersizliği nedeniyle özel amaçlı sınıf veya atölye olması gereken alanların dersliğe dönüştürülmüş olması, okulun mali koşulları nedeniyle ders araç gereçlerindeki eksikler, öğrencilerin davranış sorunları ve okul idaresinin öğretim süreci üzerinde kısıtlayıcı tutumlar sergilemesi, öğrencilerin öğrenme motivasyonlarının düşük olması, velilerin öğretim sürecine müdahaleleri ve kimi zaman tehditkar olabilen tutumları, okul yöneticilerinin destekleyici davranmaması, öğretmenliğin itibarını yitirmiş bir meslek olarak görüldüğüne inanılması ve maaşlarının düşük olmasıdır. Bu koşullardaki deneyimleri, hüristik araştırma grubundaki öğretmenlerin, ideallerindeki öğretimi gerçekleştirememeyi, engellendiklerini hissetmeleri, motivasyonlarını kaybediyor olmaları ve çaresiz olduklarını hissetmeleri yönündeki algıları ile tanımlamalarına neden olmaktadır. Araştırmanın fenomenolojik boyutunda katılımcı öğretmenler, meslektaşları ve okul idarecilerinden destek alamadıkları, velilerin öğretim sürecinde çocukları ile ilgili sorumluluklarını yeterince yerine getirmedikleri halde öğretmenlerin işlerine karıştıkları, yaptıkları iyi işler neticesinde yöneticilerinden takdir göremedikleri için emek vermenin anlamsız olduğuna inanmaktadırlar. Katılımcılar, disiplinsiz öğrenci davranışları, ders araç gereçlerindeki eksikler, kalabalık sınıf mevcutları, liselere giriş sınavı yüzünden okul idarecileriyle velilerin beklentileri nedeniyle çaresizlik içerisinde olduklarını düşünmektedir. Ayrıca, sınav odaklı sistem nedeniyle öğretmenler, öğretim sürecini öğrencilerin sınavlardan yüksek puan alabilecekleri şekilde yürütme konusunda kendilerini baskı altında hissettiğinden mutsuz olduklarını ifade etmektedir. Öğretmenlerin, karar alıcılar tarafından görülmediklerine, duyulmadıklarına, sadece hazırlanan programın uygulayıcıları olarak görüldüklerine olan inançları ise öfkeli hissetmelerine neden olmaktadır. Tüm bu koşullar ile şekillenen çalışma ortamında öğretmenlerin kendilerini verimsiz gördükleri anlaşılmıştır. Araştırmanın fenomenografi boyutunda, araştırmaya katılan yirmi katılımcının, araştırmaya konu olan fenomeni, çaresiz hissettiren bir deneyim, kısıtlanmış hissettiren bir deneyim, verimsiz hissettiren bir deneyim ve mutsuz eden bir deneyim olarak gördükleri anlaşılmıştır. viii Araştırma bulguları, okulların fiziki şartlar ve donanım yetersizliklerinin öğretim süreci üzerindeki etkisinin daha iyi anlaşılması, öğretmen özerkliğinin artırılması için atılması gereken adımların planlanması, sınav sisteminin öğretim sürecine etkilerinin daha iyi anlaşılması ve gözden geçirilmesi, öğretmenlere mesleki bakımdan güçlük çektikleri konularda nitelikli hizmet içi etkinlikler planlanabilmesi için veri sağlamıştırÖğe Öğrencilerin akademik başarısının yordayıcısı olarak öğretmenlerin liderlik ve veriye dayalı karar verme becerilerinin analizi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Jafarova, Gulnar; Yılmaz, ErcanBu çalışmanın amacı, öğretmen liderliği ve öğretmenlerin veriye dayalı karar verme becerilerinin öğrencilerin akademik başarısı üzerinde yordayıcılığını belirlemektir. Araştırmanın evrenini 2021-2022 eğitimöğretim yılında Konya ili merkez ilçelerinde bulunan resmi okullarda (lise düzeyinde) görev yapmakta olan öğretmenler ve bu okullarda eğitim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise, 347 öğretmeni ve 1735 öğrenciyi kapsamaktadır. Araştırma nicel araştırma yaklaşımının nedensel karşılaştırma ve korelasyonel deseninde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplamak amacıyla katılımcılara yönelik kişisel bilgi formunun yanısıra, öğretmen liderliğini ölçmek amacıyla Öğretmen Liderliği Ölçeği, öğretmenlerin veriye dayalı karar verme becerilerini tespit etmek amacıyla ise Veriye Dayalı Karar Verme Ölçeği (2022) kullanılmıştır. Akademik başarı göstergesi olarak ise öğrencilerin katıldıkları Ölçme Değerlendirme Merkezi (ÖDM) sınav sonuçları dikkate alınmıştır. Araştırmada bazı demografik değişkenlere göre (cinsiyet, kıdem, branş, okul türü) öğretmenlerin öğretmen liderliği ve veriye dayalı karar verme becerilerinin farklılılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Bununla beraber çalışmada öğretmen liderliği ile öğrencilerin akademik başarısı, öğretmenlerin veriye dayalı karar verme becerileri ile öğrencilerin akademik başarıları arasında ilişkiye de bakılmıştır. Aynı zamanda öğretmen liderliği ve alt boyutlarının, öğretmenlerin veriye dayalı karar vermeleri ve alt boyutlarının, bazı demografik değişkenlerin öğrencilerin akademik başarılarını hangi düzeyde yordadığı da tespit edilmeye çalışılmıştır. Ölçeklerin araştırma grubunda güvenirliği Cronbach Alfa katsayısı ile kestirilmiştir. Öğretmenlerin bazı demografik değişkenlere göre Öğretmen liderliği ve Veriye dayalı karar vermenin boyut ve alt boyutlarına yönelik puan ortalamalarının farklılaşıp farklılaşmadıklarını test etmek amacıyla bağımsız t-testi ve ANOVA testi uygulanmıştır. Öğretmen liderliği ve öğretmenlerin veriye dayalı karar verme becerileri ile öğrencilerin akademik başarıları arasında ilişkiyi test etmek amacıyla Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon katsayısı tekniği kullanılmıştır. Öğretmen liderliğinin ve öğretmenlerin veriye dayalı karar vermelerinin, bazı demografik değişkenlerin öğrencilerinin akademik başarılarını yordama düzeylerini test etmek için ise Hiyerarşik Regresyon Analiz tekniği uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, öğretmen liderliğinin “takım liderliği” alt boyutu öğretmenlerin branşları ve çalıştıkları okul türleri öğrencilerin akademik başarılarının olumlu yönde anlamlı bir yordayıcısıdır, “etkileme” alt boyutu, öğretmenlerin cinsiyeti ve sahip oldukları kıdem ise akademik başarıyı anlamlı bir şekilde açıklamamaktadır. Bu bulgularla beraber gerçekleştirilen bu çalışma veriye dayalı karar vermenin “karar verme” alt boyutunun, “branş” ve “okul türü” değişkeninin öğrencilerin akademik başarılarının olumlu yönde anlamlı bir yordayıcısı olduğunu ortaya koymuştur. Bunun aksine, veriye dayalı karar vermenin “veri okuryazarlığı”, “cinsiyet” ve “kıdem” değişkenlerinin akademik başarıyı anlamlı bir şekilde açıklamadığı belirlenmiştir. Araştırmada öğretmen liderliği ve veriye dayalı karar vermenin “karar verme” alt boyutu arasında düşük düzeyde olumlu bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bununla beraber, araştırmada öğretmen liderliği ile öğrencilerin akademik başarısı arasında orta düzeyde olumlu bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Veriye dayalı karar verme becerileri ile öğrencilerin akademik başarısı arasındaki ilişki incelendiğinde ise sadece “karar verme” alt boyutunda düşük düzeyde pozitif yönlü bir ilişki olduğu saptanmıştır. Elde edilen diğer bulgulara göre, öğretmenlerin öğretmen liderliği becerileri cinsiyetlerine ve kıdemlerine göre farklılaşmamaktadır. Branşlarına göre ise öğretmenlerin öğretmen liderliğinin “takım liderliği” alt boyutu ve ölçeğin tamamında sözel alanda görev yapan öğretmenlerin lehine farklılaşma olduğu tespit edilmiştir. Öğretmenlerin çalıştıkları okul türüne göre de öğretmen liderliğinin boyut ve alt boyut puanları arasında Anadolu İmam Hatip liselerinin lehine anlamlı bir farklılaşma olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Öğretmenlerin veriye dayalı karar verme becerilerinin cinsiyet, mesleki kıdem ve okul türü değişkenlerine göre farklılaşmadığı, branş değişkenine göre ise sadece “karar verme” alt boyutunda sözel alanda görev yapan öğretmenlerin yararına farklılaşma olduğu da araştırmadan elde edilen sonuçlar içerisinde yer almaktadır.Öğe Engelli çocuğa sahip ebeveynlerde yaşantısal kaçınma, duygusal şemalar ve ölüm kaygısı arasındaki ilişkinin incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Geçit, Hatice Kübra; Kesici, ŞahinBu araştırmanın amacı engelli çocuğa sahip ebeveynlerin yaşantısal kaçınma, duygusal şemalar ve ölüm kaygısı arasındaki ilişkinin karma yöntemle incelenmesidir. Araştırmada açıklayıcı sıralı desen kullanılmıştır. Çalışmanın nicel kısmında çalışma grubunu 569 kadın (%77.6) ve 164 (%22.4) erkek olmak üzere toplam 733 kişi oluşturmuştur. Nicel veri toplama araçları olarak; Çok Boyutlu Yaşantısal Kaçınma Ölçeği-30 (ÇBYKÖ30), Leahy Duygusal Şemalar Ölçeği, Türkçe Ölüm Kaygısı Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Nicel verilerin analizinde betimsel istatistikler, tek yönlü ANOVA testi, Pearson korelasyon analizi ve çoklu regresyon analizinin stepwise tekniği kullanılmıştır. Bu çalışmanın bağımlı değişkeni ölüm kaygısıdır. Ölüm kaygısı ile gelir durumu değişkeni arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Bu çalışmada Ölüm Kaygısı Ölçeği’nin alt boyutlarından ölümün belirsizliği ile Leahy Duygusal Şemalar Ölçeği’nin alt boyutlarından kontrol edilemezlik, duygulara karşı zayıflık ve suçluluk orta düzeyde, duygulardan kaçınma ile düşük düzeyde, Çok Boyutlu Yaşantısal Kaçınma-30 Ölçeği’nin alt boyutlarından sıkıntıdan hoşlanmama, erteleme, baskılama/inkâr ile düşük düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Leahy Duygusal Şemalar Ölçeği’nin alt boyutlarından anlaşılabilirlik ile orta düzeyde, uzlaşı ile düşük düzeyde, Çok Boyutlu Yaşantısal Kaçınma-30 Ölçeği’nin alt boyutu davranışsal kaçınma ile düşük düzeyde negatif anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ölüm Kaygısı Ölçeği’nin alt boyutlarından maruz kalma ile Leahy Duygusal Şemalar Ölçeği’nin alt boyutlarından kontrol edilemezlik ve suçluluk alt boyutları arasında pozitif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Maruz kalma ile Çok Boyutlu Yaşantısal Kaçınma-30 Ölçeği’nin alt boyutlarından sıkıntıdan hoşlanmama, erteleme, baskılama/inkâr ile pozitif yönde, davranışsal kaçınma ve sıkıntıya katlanma ile negatif yönde; Leahy Duygusal Şemalar Ölçeği’nin alt boyutlarından duygulara karşı zayıflık ve duygulardan kaçınma ile pozitif yönde, anlaşılabilirlik ve uzlaşı arasında negatif yönde düşük düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ölüm Kaygısı Ölçeği’nin alt boyutlarından acı çekme ile Çok Boyutlu Yaşantısal Kaçınma-30 Ölçeği’nin alt boyutlarından sıkıntıdan hoşlanmama, Leahy Duygusal Şemalar Ölçeği’nin alt boyutlarından kontrol edilemezlik, duygulara karşı zayıflık ve suçluluk arasında pozitif yönde, anlaşılabilirlik ile negatif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Acı çekme alt boyutu ile Çok Boyutlu Yaşantısal Kaçınma-30 Ölçeği’nin alt boyutlarından erteleme ve baskılama/inkâr ve Leahy Duygusal Şemalar Ölçeği’nin alt boyutlarından ruminasyon ile pozitif yönde, uzlaşı ile negatif yönde düşük düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Suçluluk, uzlaşı, duygulara karşı zayıflık, sıkıntıdan hoşlanmama, kontrol edilemezlik, duygulardan kaçınma ve davranışsal kaçınma alt boyutlarının ölüm kaygısı ölçeğinden alınan toplam puana ilişkin varyansın anlamlı yordayıcısı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmanın nitel kısmında olgu bilim yaklaşımı kullanılmıştır. Görme, işitme ve zihinsel engelli çocuğa sahip 29 anne ile yüz yüze görüşülmüştür. Ölçme aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme formu ve verilerin analizinde içerik analizi kullanılmıştır. Nitel verilerin analizinde; negatif/pozitif duygular, irrasyonel/rasyonel düşünceler, aktif/duygu odaklı başa çıkma, öz bakıma/sosyal yaşama yönelik kurallar, kaygıya/kaçınmaya yönelik düşünceler ve iyi oluşu destekleme/dikkat dağıtma temaları ve bu temalar altında kategoriler ortaya çıkmıştır. Elde edilen sonuçlar literatür ışığında tartışılmış ve bulgular doğrultusunda öneriler sunulmuştur.Öğe Türk ve yabancı uyruklu üniversite öğrencilerinin benlik saygısı, yalnızlık ve stresle başa çıkma tutumlarının karşılaştırmalı olarak incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Elyan, Enayat M. H.; Avşaroğlu, SelahattinBu araştırmada üniversite öğrencilerinin benlik saygısı, yalnızlık ve stresle başa çıkma tutumlarının uyruk ve cinsiyet değişkenlerine göre anlamlı farklılık gösterip göstermeme durumu incelenmiştir. Ayrıca genel, Türk ve yabancı uyruklu araştırma gruplarında benlik saygısı, yalnızlık ve stresle başa çıkma tutumları arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığına, benlik saygısı ve stresle başa çıkmanın yalnızlığın anlamlı bir yordayıcısı olup olmadığına da bakılmıştır. Araştırmada genel tarama modelinden ilişkisel model kullanılmıştır. Bu araştırmada Türk öğrenciler ile yabancı uyruklu öğrencilerin benlik değeri, depresif duygulanım, başarma ve üretkenlik alt boyutlarından dine sığınma ve kaçma-soyutlama (duygusal eylem) alt boyutlarından aldıkları puan ortalamalarının anlamlı düzeyde farklılaşmadığı saptanmıştır. Dış yardım arama ve aktif planlama alt boyutlarından, özgüven ve kendine yetme alt boyutlarında ise Türk öğrencilerin aldıkları puan ortalaması yabancı uyruklu öğrencilerden anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu araştırmanın genel araştırma grubunda erkek öğrencilerin yalnızlık ölçeğinden aldıkları puan ortalamaları, kadın öğrencilerin aldıkları puandan anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur. Türk araştırma grubunda ve yabancı uyruklu araştırma grubunda; kadın ve erkek öğrencilerin yalnızlık ölçeğinden aldıkları puan ortalamalarının anlamlı düzeyde farklılaşmadığı saptanmıştır. Bu araştırmada yabancı uyruklu öğrencilerin UCLA yalnızlık ölçeği, kaçma-soyutlama (biyokimyasal eylem) ve kabul-bilişsel yeniden yapılandırma alt boyutlarından aldıkları puan ortalamaları Türk öğrencilerinkinden anlamlı düzeyde daha yüksek saptanmıştır. Bu araştırmanın genel, Türk ve yabancı uyruklu araştırma grubundaki öğrencilerin UCLA yalnızlık Ölçeği ile Benlik Saygısı Ölçeği alt boyutları benlik değeri, özgüven, kendine yetme, başarma ve üretkenlik arasında anlamlı negatif ilişki saptanmıştır. UCLA yalnızlık ölçeği ile depresif duygulanım alt boyutu arasında ise anlamlı pozitif ilişki bulunmuştur. Ayrıca her üç grupta da bağımsız değişkenler yalnızlık değişkenini anlamlı düzeyde yordamaktadır.Öğe Bir ilkokul üçüncü sınıf öğretmeninin program uyarlama deneyimlerine ilişkin bir öz-inceleme(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Sarıçelik, Serap; Saban, AhmetTürkiye’de, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde çeşitli dersler için hazırlanan öğretim programlarının öğretmenler tarafından olduğu gibi uygulanması beklenmektedir. Diğer taraftan, yereldeki farklı okul bağlamları öğretim programlarının öğretmenler tarafından aynı şekilde uygulanmasını zorlaştırmaktadır. 2022-2023 öğretim yılında bireysel araştırma deseniyle gerçekleştirdiğim bu çalışmada kendimi, öğrencilerimi, öğretim bağlamımı ve öğretim uygulamalarımı odak noktası yaparak program uyarlama perspektifiyle yansıtmaya çalıştım. Böylece resmi eğitim programına bağlı kalma ve onu uyarlama ikileminde sahip olduğum mesleki deneyimlerimi sorgulamayı, anlamayı, anlamlandırmayı ve başkalarıyla paylaşmayı hedefledim. Bu doğrultuda, tezimin genel amacını “Bir ilkokul üçüncü sınıf öğretmeni olarak resmi eğitim programını kendi sınıf bağlamıma göre nasıl uyarlayabilirim?” sorusu çerçevesinde kurguladım. Bu yönüyle bu çalışmanın, bir ilkokul üçüncü sınıf öğretmeni olarak kendimi sorgulamada, anlamada ve anlamlandırmada paha biçilmez bir katkısı oldu. Tez sürecimde aynı zamanda biri görev yaptığım okul dışından ve diğeri de görev yaptığım okuldan olmak üzere iki eleştirel arkadaş edindim ve onlarla öğretim uygulamalarıma ilişkin bir dizi yarı-yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirdim. Eleştirel arkadaşlarımla gerçekleştirdiğim görüşme diyaloglarının içerik analizi neticesinde mesleki gelişimime yönelik aşağıdaki sekiz temayı oluşturdum: (1) program uyarlamaya ilişkin düşüncelerimi netleştiriyorum, (2) haftalık ders programımı savunuyorum, (3) kendimle yüzleşerek diyaloğa geçiyorum, (4) öğretmenliğimi sorguluyorum, (5) sınıf mahremiyetimi eleştiriye açıyorum, (6) öğretim etkinliklerimi görücüye çıkarıyorum, (7) araştırmacı kimliğimle başa çıkmaya çalışıyorum ve (8) eleştirel arkadaşıma ayna tutuyorum. Bu yönüyle bu çalışma, bireysel araştırmalarda işe koşulan eleştirel arkadaşlık uygulamasının değerinin kavranmasında önemli bir katkı sunmaktadır. Ayrıca, tez verilerimi farklı bir bakış açısıyla okuyan danışmanım program uyarlama konusunda bir model geliştirmeyi önerdi ve ilgili alan yazında böyle bir modelin eksikliğine vurgu yaptı. Bu aşamada, çalışmama yeni bir soru ekledik: “Program uyarlama süreci nasıl açıklanabilir?” Dolayısıyla, tez verilerime (toplam 277 uyarlama ifadesine) yönelik danışmanımla birlikte yürüttüğümüz tematik veri analiz süreci neticesinde “Beş Boyutlu Program Uyarlama Modelini (5B-PUM)” geliştirdik. Modelin boyutları şunlardır: (1) Uyarlamanın yapıldığı program bileşeni (örneğin: öğrenme kazanımları, içerik, öğretim etkinlikleri ya da ölçme değerlendirme yaklaşımları). (2) Uyarlamanın formatı (örneğin: program bileşeninin zamanlaması, sıralaması ya da özgünlük durumu). (3) Uyarlamanın amacı (örneğin: öğrenmeyi zevkli ve eğlenceli hale getirmek, öğrenciler için ilgi çekici etkinlikler tasarlamak, öğrencilerin derse aktif katılımlarını sağlamak ya da öğrencileri merkezi sınavlara hazırlamak). (4) Uyarlamanın gerekçesi (örneğin: öğretmenin öğretim anlayışı, öğrencilerin ilgi, ihtiyaç veya istekleri, okulun bulunduğu sosyokültürel çevrenin özellikleri ya da toplumsal/doğal olaylar). (5) Uyarlama stratejisi (örneğin: yaratma, ekleme, zenginleştirme ya da tekrar öğretme). Bu yönüyle bu çalışma, öğretmenlerin program uyarlama çabalarına rehberlik edecek sistematik bir model önermesi bakımından program uyarlama alanına önemli bir katkı sunmaktadır. Bu çalışma aynı zamanda tematik analiz yönteminin model geliştirmede nasıl kullanılabileceğini örneklendirmesi bakımından araştırma literatürünü zenginleştirmektedir.Öğe Okul öncesi özel gereksinimli öğrencilerin anasınıfından ilkokula geçişlerinde geçiş planlama ve uygulamalarının sunulma süreci: Bir eylem araştırması(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Karaman, Erkan; Konuk Er, Rukiyeİlkokula geçiş, çocuklar için erken çocukluk döneminde meydana gelen en sarsıcı olaylardan birisi olarak görülebilir. Bu araştırmada, okul öncesi özel gereksinimli öğrencilerin, ebeveynlerinin, öğretmenlerinin ve idarecilerinin geçiş sürecinde ihtiyaçlarının belirlenmesi ve özel gereksinimli öğrencileri merkeze alan ekolojik bir yaklaşımla araştırma katılımcılarının ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik yürütülen eylemlerle özel gereksinimli çocukların ilkokula başarılı geçişlerinin sağlanması amaçlanmıştır. Katılımcılar ile birlikte özel gereksinimli öğrencilerin başarılı ilkokula geçişlerini sağlamayı amaçlayan bu araştırmada katılımcı eylem araştırması yöntemi kullanılmıştır. Araştırma Osmaniye İlinde anasınıfına devam eden ve bir sonraki yıl ilkokula başlayacak durumda olan üç çoklu yetersizliği olan özel gereksinimli öğrenci, ebeveynleri, okul öncesi öğretmenleri, ilkokul sınıf öğretmenleri ve okul öncesi idarecileri ile yürütülmüştür. Araştırmada veri toplama araçları olarak Gelişimsel İlkokula Hazırbulunuşluk Ölçeği, Özel Eğitime İhtiyacı Olan Bireyler İçin Okul Öncesi Özel Eğitim Öğretim Programı Değerlendirme Kitapçığı, İlköğretime Geçişte Yaşanılan Güçlükleri Belirleme Ölçme Aracı, Erken Okuryazarlık Gelişimini Belirleme Aracı Sesbilgisel Farkındalık Alt Testi, Beceri Kayıt Formları, Okul Öncesinden İlkokula Geçiş Okul Öncesi Öğretmen Görüşme Formu, Okul Öncesinden İlkokula Geçiş Okul Öncesi İdareci Görüşme Formu, Okul Öncesinden İlkokula Geçiş Aile Görüşme Formu, Okul Öncesi ve İlkokul Öğretmenleri Geçiş Toplantısı Görüşme Formu, beceri kayıt formları ve araştırmacı günlüğü kullanılmıştır. Araştırma verileri içerik analizi ve grafik analizi yöntemleri ile analiz edilmiştir. Araştırma sonuçları incelendiğinde, iki özel gereksinimli öğrencinin ilkokula başarılı geçiş sağladığı ve ilkokul 2. Sınıfta da genel eğitim sınıfında öğrenimine devam etmekte olduğu verisi elde edilmiştir. Geçiş sürecinde eğitsel müdahalelerde düşük başarı gösteren bir öğrenci ilkokul 2. Sınıfta özel eğitim sınıfına yönlendirilmiştir. Özel gereksinmli öğrencilerin 6 Şubat 2023 Depremlerine maruz kalması ve özel eğitim sınıfına yönlendirilen bir özel gereksinimli öğrencinin büyük epilepsi nöbeti geçirmesi gibi etkenler, özel gereksinimli çocukların geçiş sonrasında da desteklenmesi gereksinimi olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca parçalanmış aile yapısında olan bir öğrencinin ve ebeveynlerinin farklı gereksinimleri ortaya çıkmıştır. İleriki araştırmalarda parçalanmış aile çocuklarının ilkokula geçişleri konusunda yürütülecek çalışmalarda çocuk psikolojisi alanında uzman kişilerin desteğinin alınması gereksinimi bu araştırmada ortaya çıkan bir diğer sonuçtur. Araştırma sonuçları ışığında Türkiye’deki geçiş başarısının sağlanması için yapısal öneriler ve ilkokula geçiş konulu ileriki araştırmalara yönelik öneriler sunulmuştur.Öğe Zihin yetersizliği olan öğrenciler için hazırlanan iş başı eğitim programının mesleki becerilerin edinimi üzerine etkililiği(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ünal, Hilmi; Çıkılı, YahyaBu araştırmada “Zihin Yetersizliği Olan Bireylere Mesleki Becerilerin Öğretiminde İş Başı Eğitim Programı”nın araştırmaya katılan usta öğreticilerin eşzamanlı ipucu ile öğretim oturumu basamaklarını gerçekleştirmelerine ve araştırmaya katılan zihin yetersizlikten etkilenmiş bireylerin dolap monteleme becerilerini eş zamanlı ipucu yöntemiyle edinmelerine etkisi incelenmiştir. Araştırmada tek denekli desenlerden “denekler arası çoklu yoklama deseni” kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcıları aynı mobilya işletmesinde çalışan 24-31 yaşlarında üç erkek usta öğretici ile özel eğitim meslek okuluna devam eden 16-18 yaşlarında üç zihin yetersizliği olan erkek öğrencidir. Araştırmanın uygulama ortamı olarak, Konya ilinde bulunan özel bir mobilya işletmesi kullanılmıştır. Araştırmada dolap monteleme becerisi çalışılmıştır. Deney süreci iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Birinci aşamada araştırmacı işbaşı eğitim programının bölümlerinden birinci bölümünü usta öğreticilerle grup olarak diğer dört bölümü yine usta öğreticilerle bireysel olarak fabrika içinde belirlenen ortamda uygulamıştır. İkinci aşamada ise usta öğreticiler öğrencilere eşzamanlı ipucu yöntemiyle dolap monteleme becerisinin öğretimini yapmışlardır. Araştırma sonunda veriler grafiksel olarak analiz edilmiştir. Elde edilen verilerle, “Zihin Yetersizliği Olan Bireylere Mesleki Becerilerin Öğretiminde İş Başı Eğitim Programı”nın, usta öğreticilerin eşzamanlı ipucu ile beceri öğretimi gerçekleştirme basamaklarını kazanmalarına ve sürdürmelerine; öğrencilerin dolap monteleme beceri basamaklarını kazanmalarına, sürdürmelerine ve genellemelerine yol açtığı belirlenmiştir. Bu araştırmada, hazırlanan uygulama planının araştırmacı tarafından doğru şekilde uygulanıp uygulanmadığını belirlemek üzere uygulama güvenirliği verileri, ayrıca, hedef davranışın gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek için iki gözlemci tarafından birbirinden bağımsız olarak gözlemciler arası güvenirlik verileri toplanmıştır. Uygulama güvenirliği verileri ve gözlemciler arası güvenirlik verileri yüksek oranda bulunmuştur. Bu araştırmada iş başı eğitim programı’nın usta öğreticilerde ve öğrencilerdeki etkisini belirlemek için sosyal geçerlik verileri araştırmanın tamamlanmasından bir hafta sonra katılımcılarla yüz yüze görüşmeler yapılarak toplanmıştır. Araştırma sonunda ortaya çıkan sosyal geçerlik bulgularında araştırmanın sosyal geçerliliğinin yüksek olduğu görülmektedir.Öğe Sosyal bilgiler ders kitaplarındaki gazete ve genel ağ haberlerinin incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Örs, Ali; Güven, CemalBu araştırmada 2023-2024 eğitim öğretim yılında okutulan sosyal bilgiler ders kitaplarındaki gazete ve genel ağ haberlerinin incelenerek değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman inceleme modeli kullanılmıştır. Bu araştırmanın veri kaynağını Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 2023-2024 eğitim öğretim yılında okutulan toplamda 7 ders kitabı oluşturmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu tarafından onaylanmış 4., 5., 6. ve 7. sınıflarda okutulmakta olan sosyal bilgiler ders kitaplarına Eğitim Bilişim Ağı [EBA] üzerinden erişim sağlanmıştır. Doküman analizi yöntemi ile toplanan veriler içerik analizi ile değerlendirilmiş ve yorumlanmıştır. Yapılan araştırma sonucunda 293 haber tespit edilmiştir. Bu haberlerin 166’sının genel ağ haberi, 27’sinin gazete haberi olduğu belirlenmiştir. 5. Sınıf Ata Yayıncılık Sosyal Bilgiler Ders Kitabında, haber kaynakları “Gazete Haberleri” ve “Genel Ağ Haberleri” olarak iki kategoriye ayrılmıştır. “Gazete Haberleri” kategorisinde yer alan kaynakların dijital haber sitelerinden alındığı görülmüştür. Ders kitabında “Gazete Haberleri” kategorisinde yer aldığı için bu haberler gazete haberi olarak kabul edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre sosyal bilgiler ders kitaplarında özellikle gazete haberlerine kıyasla genel ağ haberlerine daha fazla yer verildiği; öğrenme alanı dağılımlarında homojenliğe dikkat edilmediği; yıllara göre dağılım incelendiğinde 2017 ve 2018 yıllarına ait haberlerin çoğunlukta olduğu; buna karşın 2022 ve 2023 gibi daha güncel haberlere çok fazla yer verilmediği; görsel kullanımında 5. ve 7. ders kitaplarında içerik geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğu, özellikle 4. sınıfta daha fazla habere yer verilmesinin gerektiği; tüm kademelerde haberlere ilişkin kaynakçanın daha özenli hazırlanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Özellikle kaynakça kısmında eksikliklerin giderilmesi için güncel kaynakların kontrol edilmesi ve erişilemeyen haberlerin çıkarılması gerektiği görülmüştür. MEB ve özel yayınevleri tarafından basılan 5., 6. ve 7. sınıf kitapları kendi aralarında karşılaştırıldığında ise özel yayınevi kitaplarının gazete ve genel ağ haberleri içeriği açısından daha zengin ve doğru kaynaklara sahip oldukları, bu nedenle de MEB Yayınlarının geliştirilmesi gerektiği belirlenmiştir. Haber kaynaklarının piktogramına ilişkin yapılan incelemede özellikle 6. sınıf ders kitaplarında oldukça tutarlı ve görsel açıdan da belirlenen kriterlerin sağlandığı ve okuyucuyu tarafından da kolay algılanabilir piktograma yer verildiği belirlenmiştir. Ancak diğer kademelerde eksiklikler göze çarpmıştır ve bu bağlamda piktogram kullanımının ders kitaplarında geliştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. 4., 5., 6. ve 7. sınıf sosyal bilgiler ders kitaplarında gazete ve genel ağ haberlerinin orijinallik ve düzenleme durumları incelendiklerinde, genel olarak haberlerin orijinallerinin yerine haberlerin düzenlenerek kullanıldığı belirlenmiştir. Son olarak 4., 5., 6. ve 7. Sınıf Sosyal Bilgiler Ders Kitaplarında gazete ve genel ağ haberlerinin konularına göre dağılımı incelendiğinde gazete ve genel ağ haberlerinin 30 farklı konudan oluştuğu belirlenmiştir. “Haklarımız-Çocuk Hakları” konusunda 22 gazete ve genel ağ haberine yer verilirken, “Sorumluluklarımız” “Ulaşım” ve “Meslekler” konularından birer gazete ve genel ağ haberine yer verildiği görülmüştür.Öğe Fen bilimleri dersinde uygulanan okul dışı öğrenme ortamlarının etkililiği: Bilim tırı etkinliği(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Biçici, İlker Can; Pehlivan, MustafaBu araştırmada fen bilimleri dersi öğretiminde kullanılan okul dışı öğrenme ortamlarının etkililiği incelenmiştir. Alan yazın incelendiğinde, okul dışı öğrenme ortamları üzerine birçok araştırma olmasına karşın, bilim tırı özelinde yabancı kaynaklarda çok sınırlı çalışma bulunurken yerel kaynaklarda yapılmış çalışmaya rastlanmamıştır. Bu yüzden araştırma çerçevesinde bu ortamlardan biri olarak görülen bilim tırı seçilmiştir. Araştırmada, nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması deseni tercih edilmiştir. 2023-2024 eğitim öğretim yılında Konya ili Meram ilçesinde bulunan bir devlet okulunda 7. ve 8. sınıf öğrencileriyle çalışma gerçekleştirilmiştir. Katılımcı öğrencilerin belirlenmesinde amaçlı örneklem yöntemi kullanılmış ve etkinliğe aktif katılan 5 öğrenci ile çalışma yürütülmüştür. Ayrıca 2’si gözlemci 2’si okulda görevli olmak üzere 4 fen bilimleri öğretmeni de çalışmaya katılmıştır. Öğrenci ve öğretmenlerle yapılan yüz yüze görüşmeler sonucunda veriler toplanmıştır. Plansız bir şekilde okulda bulunan 4 fen bilimleri öğretmen adayının da çalışmaya dahil olması, araştırmanın veri zenginliği açısından önemli görülmüştür. Bu kapsamda onlarla da grup görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Uygulama sırasında çekilen fotoğraflar ve gözlemci notları da doküman kapsamında incelenerek toplanan diğer verilerle ilişkilendirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen veriler betimsel analiz ve içerik analizi yöntemiyle analize tabi tutulmuştur. Bulgular incelendiğinde, bilim tırının öğrencileri heyecanlandırdığı, ilgilerini çektiği ve merak uyandırdığı görülmüştür. Bununla birlikte öğrencilerin motivasyonlarını ve fene yönelik tutumlarını artırmada olumlu katkılar sağladığı belirlenmiştir. Zihindeki bilgilerin deneyimlerle anlamlı hale getirilmesinin yanı sıra yeni bilgilerin de anlamlı öğrenimine yönelik fırsatlar içeren bilim tırı etkinliği, aynı zamanda kalıcı öğrenmelerin desteklenmesine de katkıda bulunmaktadır. Bilim tırı, kısıtlı zaman diliminde okulda bulunması ve öğrencilerin deneme fırsatlarının yetersiz kalması konusunda eleştirilmiştir. Ayrıca okul dışı öğrenme ortamlarına düzenlenen gezilerde karşılaşılan riskler, izin, ulaşım, kısıtlı zaman ve maddi imkanlar gibi sınırlılıkları, bilim tırı etkinliğinin büyük oranda ortadan kaldırdığı belirtilmiştir. Elde edilen bulgular alan yazın ile karşılaştırıldığında benzer sonuçlara rastlanmıştır. Bulgulardan yola çıkarak, öğrencilerin etkin katılımları ve araştırmacının daha derinlemesine inceleme yapılabilmesi açısından öğrenci sayısı daha düşük okullarda çalışma yapılması önerilmiştir.Öğe Ortaokul öğrencilerinin madde ve etkileşimleri hakkındaki açıklamalarının analizi ve modellenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Aktuğ, Elif; Derman, AyşegülBu çalışmada çizme-yazma tekniği kullanılarak "Maddenin Tanecikli Yapısı" ünitesinin bir alt konusu olan "Madde ve Etkileşimleri" ile ilgili yazılı açıklamaları analiz etmek ve yazılı açıklamaları modellemek amaçlanmıştır. Araştırmanın problem cümlesi "Madde ve Etkileşimleri" hakkındaki yazılı açıklamalarının niteliği ve düzeyi nedir olarak belirlenmiştir. Bu araştırmada Nitel araştırma yöntemlerinden biri olan durum çalışması kullanılmıştır. 2023-2024 akademik yılı bahar döneminde verilerinin toplandığı bu araştırmanın katılımcı grubunu Konya ilinin Akşehir ve Ilgın ilçelerinde Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı 2 devlet okulunda öğrenim gören akademik başarı ve sosyo-ekonomik düzey bakımından benzer yaş aralığında olan 61 Kız, 50 Erkek toplam 111 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmanın verileri çizme-yazma tekniği kullanılarak toplanmıştır. Öğrencilerin çizme-yazma tekniğini öğrenmeleri için çalışma öncesinde Ilgın ve Akşehir'de öğrenim gören öğrencilere pilot uygulama uygulanmıştır. Pilot uygulamada öğrencilere senaryoya dayalı 1 açık uçlu soru, ana uygulamada ise senaryoya dayalı 3 açık uçlu verilmiştir. Öğrenci verileri 1'den 111'e kadar numaralandırılmıştır. Herhangi bir çizim ve yazılı açıklama içermeyen veya tanecikli yapıyla ilişkilendirilmeyen veriler içerik analizine dâhil edilmemiştir. Öğrencilerden hem çizim hem de yazılı açıklama yapmaları istendiği için çizim ve yazılı açıklama verileri birlikte içerik analizi yöntemiyle detaylı olarak analiz edilmiştir. Fen bilimleri alanında uzman akademisyen doğrultusunda Kodlama Tablosu oluşturulmuştur. Kodların birbiriyle bağlantısı ve öğrencilerin çizim ve yazılı açıklama verileri göz önünde bulundurularak veri toplama aracında yer alan 1. soruda öğrencilerin çizim ve açıklama verileri katı-sıvı-gaz olmak üzere 3 kategori, veri toplama aracında yer alan 2. soruda su ve gıda boyası olmak üzere 2 kategori ve veri toplama aracında yer alan 3. soruda demir-toz şeker-su-oksijen 4 kategori olmak üzere toplam 9 kategori elde edilmiştir. Öğrencilerin yazılı açıklamaları yazılı açıklama niteliğine göre Düzey 1, Düzey 2, Düzey 3 ve Düzey 4 olarak modellenmiştir. Düzey 1 grubunda hiç açıklama yapmayan öğrenciler, Düzey 2 grubunda eksik/yanlış /kavram yanılgısı içeren yazılı açıklamalarda bulunan öğrenciler Düzey 3 grubunda Kısmi yazılı açıklamalar yapan öğrenciler yer almaktadır Veri toplama aracında yer alan 3 soru için ayrı ayrı tartışma ve sonuçlar sunulmuştur. Araştırmanın sonucunda öğrencilerin Madde ve Etkileşimleri ile ilgili hatalı /eksik yazılı açıklamalarda bulundukları ve alternatif kavramalara sahip oldukları tespit edilmiştir. Kısmi bilimsel yazılı açıklamalarda bulunan öğrenci frekansının kavram yanılgısı içeren yazılı açıklamalar yapan öğrenci frekansından daha düşük olduğu çıkarımında bulunulmuştur.Öğe Lise öğrencilerinin problemli internet kullanımı, siber zorbalık ve duygusal özerklik düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2025) Süntar, Sıddıka; Yalçın, Ali FuatBu araştırmada lise öğrencilerinin problemli internet kullanımı, siber zorbalık ve duygusal özerklik arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Nicel bir araştırma olan bu çalışmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Konya ilinin merkez ilçelerindeki farklı lise türlerinde (fen lisesi, anadolu lisesi, imam hatip lisesi, meslek lisesi ve spor lisesi) 333’ü kız öğrenci (%51.2), 317’si erkek öğrenci (%48.8) olmak üzere toplam 650 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada kullanılan verileri toplamak amacıyla Ergen Problemli İnternet Kullanımı Ölçeği, Siber Zorbalık Ölçeği, Duygusal Özerklik Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırmada toplanan verilerin analizi için SPSS 22.0 paket programı kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı, yordayıcı ilişkileri belirlemek için Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi ve öğrencilerin problemli internet kullanımı durumlarını sosyodemografik bilgiler açısından incelemek için Bağımsız Örneklem t Testi ve Tek Yönlü ANOVA Testi analizleri yapılmıştır. Sonrasında bağımsız ikili grup karşılaştırmalarında Tukey ve Games-Howell testi ile varyanslardaki anlamlı farklılık hangi gruplarda ona bakılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre lise öğrencilerinin problemli internet kullanımı düzeyleri cinsiyete, sınıf düzeyine, sanatsal, sportif bir aktivite gerçekleştirme ve bir kişisel gelişim kursuna (robotik kodlama, dil, office programları, yazılım, diksiyon kursları vb.) katılımına göre istatistiksel olarak anlamlı bit farklılaşma göstermemektedir. Öğrencilerin problemli İnternet kullanımı düzeyleri okul türüne, algılanan anne baba tutumuna ve internet kullanım sürelerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. Problemli internet kullanım düzeyi, okul türlerinde en yüksekten en düşüğe doğru anadolu lisesi, sosyal bilimler lisesi, meslek lisesi, spor lisesi, imam hatip lisesi ve fen lisesi şeklinde sıralanmıştır. Problemli internet kullanım düzeyi, algılanan anne baba tutumlarından yüksekten düşüğe doğru baskıcı otoriter anne baba tutumu, ilgisiz anne baba tutumu, tutarsız anne baba tutumu, mükemmeliyetçi anne baba tutumu, aşırı koruyucu anne baba tutumu, aşırı hoşgörülü anne baba tutumu ve demokratik anne baba tutumu şeklinde sıralanmıştır. Günlük internet kullanım süresi arttıkça da problemli internet kullanım düzeyi de istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde artmıştır. Lise öğrencilerinin problemli internet kullanımı ile siber zorbalık arasında pozitif yönde düşük düzeyde anlamlı bir korelasyon saptanmıştır. Problemli internet kullanımı ve duygusal özerklik arasında negatif yönde orta düzeyde anlamlı bir korelasyon; siber zorbalık ve duygusal özerklik arasında negatif yönde, düşük düzeyde anlamlı bir korelasyon bulunmuştur. Siber zorbalık ve duygusal özerkliğin öğrencilerin problemli internet kullanımına ilişkin varyansın %16,2’ sini açıkladığı tespit edilmiştir.