Eğitim Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1761
  • Öğe
    BİT Yeni Teknolojiler–Dijital Beceriler konulu Erasmus+ Okul Eğitimi Personel Hareketliliği (KA101) projelerinin etkililiğine ve sınıf içinde uygulanabilirliğine ilişkin katılımcı görüşleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tokgöz, Mehmet; Korucu, Ağah Tuğrul
    Bu araştırmanın amacı, AB eğitim programlarından olan Erasmus+ ana eylem 1 okul eğitimi personel hareketliliği KA101 alanında yürütülen BİT-yeni teknolojiler–dijital beceriler konulu projelerde yer almış öğretmen ve idarecilere olan katkısının saptanması olmuştur. Bu araştırmada karma araştırma yöntemi benimsenmiş olup iç içe karma desen kullanılmıştır. Verilerin toplanmasında nitel verilerin toplanması için görüşme formu ve nicel verilerin toplanması için ise araştırmacı tarafından oluşturulmuş BİT Yeni Teknolojiler–Dijital Beceriler Temalı Erasmus+ Okul Eğitimi Personel Hareketliliği (KA101) Projelerinin Etkililiğine ve Sınıf İçinde Uygulanabilirliğine İlişkin Katılımcı Görüşleri anketi kullanılmıştır. Araştırma grubunu Konya il merkezi ve ilçelerinde farklı okul ve kademelerde 2014-2020 yılları arasında BİT Yeni Teknolojiler–Dijital Beceriler temalı Erasmus+ projesi yürütmüş öğretmen ve idareciler oluşturmaktadır. Nicel verilerin toplanması için 52 katılımcının ve nitel verilerin toplanması için de 10 katılımcının görüşü alınmıştır. Nicel verilerin analizi için veriler SPSS 26 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Nitel verilere görüşme notları ve video kaydı ile ulaşılmış ve veriler içerik analizi yöntemi ile çözümlenmiştir. Yapılan analizler sonucunda katılımcıların proje sonrasında yeni öğretim yöntem ve tekniklerini öğrendiklerini ve bunları sınıflarında uygulamaya başladıkları sonucu ortaya konmuştur. Ayrıca katılımcıların aldıkları eğitimin yenilikçi olduğu, dijital becerilerini geliştirdiği, okulda eğitimin kalitesini artırdığı, kalıcı öğrenmeyi sağladığı ve bunun da katılımcıların motivasyonunu artırdığı gözlemlenmiştir. Diğer yandan verimli proje yürütme süreci olan okulların yeni projelerde yer alma motivasyonunun yüksek olduğu ortaya konmuştur. Ancak katılımcıların dijital becerilerinin artırılmasında cinsiyet, yaş, branş ve kıdem yılı bakımından yapılan analizlerde branş öğretmenlerinin aldıkları puanlar sınıf öğretmenlerine göre yüksek olmasına rağmen istatiksel olarak anlamlı bir fark oluşmadığı sonucu çıkmıştır. Benzer şekilde alınan eğitimlerle elde edilen yeni becerilerin sınıfta uygulanmasında katılımcıların okul türü, yaş, cinsiyet ve kıdem yılı bakımından yapılan analizlerde ortaokul öğretmenlerinin uygulama konusunda diğer okul türlerine göre daha fazla uygulama yaptıklarına yönelik sonuçlar ortaya çıksa da istatiksel olarak anlamlı bir fark oluşmadığı gözlemlenmiştir. Sonuç olarak öğretmen ve idarecilerin BİT Yeni Teknolojiler–Dijital Beceriler konulu Erasmus+ projelerinde yer almalarının dijital becerilerini geliştirdiği, yeni öğretim yöntem ve tekniklerini öğrendikleri, edindikleri becerileri sınıf ortamına aktarabildikleri ve bu sayede kalıcı öğrenmeye ve eğitimin kalitesinin artmasına olumlu katkı sağladıkları ortaya konmuştur.
  • Öğe
    Bilişsel Oyun Temelli Dil Gelişim Programının ana dili Türkçe olmayan okul öncesi dönem çocuklarının ikinci dil (Türkçe) edinimine etkisinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Özlevent, Şuheda Betül Nur; Türkoğlu, Bengü
    Bu araştırma, “Bilişsel Oyun Temelli Dil Gelişim Programı”nın ana dili Türkçe olmayan okul öncesi dönem çocuklarının ikinci dil (Türkçe) edinimine etkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bağımlı değişkeni okul öncesi dönem çocuklarının ikinci dil (Türkçe) edinimi, bu değişkene etkisi araştırılan bağımsız değişkeni ise Bilişsel Oyun Temelli Dil Gelişim Programı oluşturmaktadır. Araştırmada ön-test/son-test kontrol gruplu yarı deneysel model kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini 2022-2023 eğitim öğretim yılında Mardin İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı okullar bünyesinde okul öncesi eğitimi alan ve ana dili Türkçe olmayan okul öncesi dönem çocukları oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise seçkisiz olmayan örnekleme yöntemlerinden uygun örnekleme tekniğiyle seçilerek Mardin ili Dargeçit İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı iki köy okulunda okul öncesi eğitimi alan 22’si deneme grubunda, 22’si kontrol grubunda olmak üzere 44 adet çocuk oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplamak amacıyla “Kişisel Bilgi Formu” ve çocukların alıcı dil yaşlarını ölçebilmek amacıyla “Peabody Resim Kelime Testi” kullanılmıştır. Uygulama sürecinde araştırmacı tarafından hazırlanan “Bilişsel Oyun Temelli Dil Gelişim Programı” deney grubundaki 22 çocuğa 10 hafta boyunca haftada dört gün 30 dakika olarak toplamda 20 saat uygulanmıştır. Kontrol grubunda ise sadece Okul Öncesi Eğitim Programı’na uygun hazırlanan etkinlikler uygulanmıştır. Kişisel Bilgi Formu ile toplanan çocuk ve ebeveynlerle ilgili veriler frekans ve yüzde değerleri kullanılarak sunulmuştur. Peabody Resim Kelime Testi ile elde edilen veriler SPPS paket programıyla analiz edilmiştir. Deney ve kontrol gruplarının parametrik testler için yeterli sayıda olduğu durumlarda, ikili karşılaştırmalarda Bağımsız Gruplar için t-Testi, grup içi ön test-son test karşılaştırmalarında Eşleşmiş Örneklemler t-Testi kullanılmıştır. Deney ve kontrol gruplarının parametrik testler için yeterli sayıda olmadığı durumlarda, ikili karşılaştırmalarda Mann-Whitney U Testi, alt boyutlar arasındaki ilişkileri incelemek için ise Pearson Korelasyon Analizi uygulanmıştır. Bütün analiz sonuçları için anlamlılık düzeyi p < .05 olarak belirlenmiştir. Veriler analiz edildiğinde “Bilişsel Oyun Temelli Dil Gelişim Programı” uygulanmadan önce deneme grubu çocuklarının ve kontrol grubu çocuklarının dil becerileri ön-test puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılaşma bulunmadığı belirlenmiştir. Deneme grubu çocuklarının dil becerileri son-test puan ortalamaları ile kontrol grubu çocuklarının dil becerileri son-test puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılaşma bulunmadığı tespit edilmiştir. Hem Bilişsel Oyun Temelli Dil Gelişim Programı uygulanan deneme grubu çocukların dil becerileri ön-test/son test puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılaşma hem de Okul Öncesi Eğitim Programı’na ilave bir eğitim uygulanmayan kontrol grubu çocuklarının dil becerileri ön-test/son-test puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılaşma saptanmıştır. Bilişsel Oyun Temelli Dil Gelişim Programı uygulanan deneme grubu çocuklarının dil becerileri son-test puan ortalamalarında okul öncesi eğitimi alma durumu, cinsiyet, anne ve baba eğitim durumu, ailenin ekonomik düzeyi, ebeveynlerin günlük rutinde kitap okuma durumuna göre anlamlı bir farklılaşma olmadığı ve çocukların dil becerileri son-test puan ortalamaları ile ebeveynlerin çocuklarına kitap okuma sıklığı arasındaki ilişkinin anlamsız olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda deneme grubu çocuklarının ön test/son-test puan ortalamalarının, kontrol grubu çocuklarının dil becerileri ön-test/son-test puan ortalamalarından yüksek olması “Bilişsel Oyun Temelli Dil Gelişim Programı” ile açıklansa da programın ana dili Türkçe olmayan çocukların ikinci dil (Türkçe) edinimlerine istatistiksel olarak anlamlı bir etkisinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Okul Öncesi Akran Zorbalığı Eğitim Programının çocukların sosyal durumları algılamalarına ve iletişim becerilerine etkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Aça, Elif Dilay; Yıldız Çiçekler, Canan
    Araştırmanın amacı, 60-72 aylar arasındaki çocuklara verilen akran zorbalığı eğitim programının çocukların sosyal durumları algılamalarına ve iletişim becerilerine etkisini incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu, 2022-2023 eğitim öğretim yılında Konya ilinde Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı anasınıflarına devam eden 60-72 aylar arasında bulunan ve basit tesadüfî örnekleme yöntemiyle seçilen 52 çocuk oluşturmuştur. Çalışma grubunu oluşturan çocukların 26’sı deney grubu, 26’sı kontrol grubu olarak belirlenmiştir. Çalışmada çocuklar ve ebeveynlerine ilişkin demografik bilgileri belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından oluşturulan “Kişisel Bilgi Formu”, çocukların iletişim becerilerini değerlendirmek amacıyla “5-6 Yaş Çocukları İçin İletişim Becerileri Ölçeği” (Önder, Dağal ve Şallı, 2015), sosyal bilgiyi işleme süreçlerini değerlendirmek amacıyla, “Okul Öncesi Dönem Çocukları İçin Sosyal Bilgi İşleme Süreci Testi” (Şenol ve Metin, 2019) kullanılmıştır. Araştırmacı tarafından uygulanan “Okul Öncesi Akran Zorbalığı Eğitim Programı”ndaki etkinliklerin tamamı sınıf içerisinde gerçekleştirilmiştir. Program çocuklara 12 hafta süresince, haftada 2 gün ve toplam 24 oturum şeklinde uygulanmıştır. Çalışma sonucunda, çocukların sosyal bilgi işleme alt boyutları ön test puanlarında yüz ifadelerini tanıma, sosyal ipuçlarını kodlama, tepkilerin çeşitlendirilmesi ve yapılandırılması alt boyutlarında anlamlı düzeyde farklılaşmanın olduğu görülmüştür. Sosyal ipuçlarını yorumlama, tepki kararı ve değerlendirme alt boyutlarında anlamlı düzeyde farklılaşma görülmemiştir. Çalışmada çocukların iletişim becerilerinde deney ve kontrol grubu ön test puanlarında iletişimde kurallara uyma ve karşısındakine olumlu tepki gösterme puanlarının anlamlı düzeyde farklılaştığı belirlenmiştir. Aktif iletişimde bulunma ve iletişim değerlerini dikkate alma puanları arasında anlamlı düzeyde farklılaşma elde edilmemiştir. Çalışmada deney ve kontrol grubundaki çocukların sosyal bilgi işleme alt boyut son test puanlarında yüz ifadelerini tanıma, sosyal ipuçlarını kodlama, tepki kararı ve değerlendirme alt boyutlarında anlamlı düzeyde farklılaşma belirlenmiştir. Sosyal ipuçlarını yorumlama, tepkilerin çeşitlendirilmesi ve yapılandırılması alt boyutu puanları arasında anlamlı düzeyde farklılaşma elde edilmemiştir. Çalışmada deney ve kontrol grubundaki çocukların iletişim becerileri alt boyutları son test puanlarında aktif iletişimde bulunma ve iletişim değerlerini dikkate alma alt boyut puanlarında anlamlı düzeyde farklılaşma görülmüştür. İletişim kurallarına uyma ve karşısındakine olumlu tepki gösterme alt boyut puanları arasında anlamlı düzeyde farklılaşma elde edilmemiştir. Çocukların sosyal bilgi işleme düzeyi alt boyutları puanları deney grubunda; yüz ifadelerini tanıma, sosyal ipuçlarını kodlama, sosyal ipuçlarını yorumlama, tepkilerin çeşitlendirilmesi ve yapılandırılması, tepki kararı ve değerlendirme alt boyutlarının son test puanları ön-test puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaştığı saptanmıştır. Çocukların iletişim becerileri puanlarına göre deney grubunda; aktif iletişimde bulunma, iletişim değerlerini dikkate alma, iletişimde kurallara uyma ve karşısındakine olumlu tepki gösterme alt boyutlarının son test puanlarında, ön test puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaşma olduğu görülmüştür. Çalışmada deney grubundaki çocukların iletişim becerileri alt boyut puanlarında, aktif iletişimde bulunma alt boyutu izleme puanlarının son test puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaştığı belirlenmiştir. Yüz ifadelerini tanıma, sosyal ipuçlarını yorumlama, tepkilerin çeşitlendirilmesi ve yapılandırılması alt boyutlarının izleme puanları son test puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı görülmüştür. Çalışmada sosyal bilgi işleme alt boyut puanları deney grubunda; aktif iletişimde bulunma alt boyutu izleme puanları son test puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır. Sosyal ipuçlarını kullanma, tepki kararı ve değerlendirme alt boyutlarının izleme puanlarının son test puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı görülmüştür.
  • Öğe
    Okul öncesi dönem çocuklarının yabancı dile yönelik metaforik algılarının incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Şahin, Esra; Türkoğlu, Bengü
    Araştırmanın temel amacı, okul öncesi dönem çocuklarının yabancı dile yönelik metaforik algılarının incelenmesidir. Araştırmada olgu bilim (fenomenoloji) deseni tercih edilmiştir. Araştırmanın çalışma grubu 2022-2023 eğitim-öğretim yılında Ankara Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı okul öncesi eğitim kurumlarında yabancı dil eğitimi alan 195 okul öncesi dönem çocuğundan oluşmaktadır. Araştırma verileri yabancı dil eğitimi alan okul öncesi dönem çocuklarına “Yabancı dil … gibidir, çünkü …” metafor anketi uygulanarak toplanmıştır. Okul öncesi dönem çocukları tarafından üretilen metaforlardan 32 tanesi geçersiz bulunmuş, araştırma verilerine geçerli olan 163 metafor dahil edilmiştir. Üretilen geçerli metaforlardan 64 tanesi 4 yaş grubuna, 99 tanesi 5 yaş grubuna aittir. Bu metaforlardan 83’ü erkekler, 80’i kızlar tarafından geliştirilmiştir. Araştırmada toplam 101 farklı metafor üretildiği belirlenmiştir. Katılımcılar tarafından üretilen metaforlar önce olumlu ve olumsuz olmak üzere 2 ana kategori altında daha sonra 11 farklı kavramsal alt kategori altında incelenmiştir. Bu kavramsal kategoriler; “Dil”, “İnsanlar ve Karakterler”, “Eylemler”, “Ülke”, “Bitki ve Hayvan”, “Nesne”, “Yabancı”, “Etkinlik”, “Sayılar”, “Öğretmen” ve “Şehir” olarak belirlenmiştir. En fazla metafor üretilen kavramsal kategorinin “Dil” kavramı kategorisi olduğu belirlenmiştir. Tüm metaforlar arasında en çok “İngilizce” (f:21) kavramının tercih edildiği tespit edilmiştir. Cinsiyete göre kategori tercihleri incelendiğinde, “dil”, “yabancı”, “nesne”, “sayılar”, “bitki ve hayvan” ve “öğretmen” kavramı kategorilerinde kız çocuklarının erkek çocuklardan daha fazla metafor ürettikleri; “insanlar ve karakterler”, “ülke”, “eylemler”, ve “etkinlik” kavramı kategorilerinde erkek çocuklarının kız çocuklarına göre daha fazla metafor ürettikleri belirlenmiştir. “Şehir” kavramı kategorisinde kız ve erkek çocuklarının aynı sayıda metafor ürettikleri tespit edilmiştir. Üretilen metaforlardan toplam 16 tanesi olumsuz gerekçelerle açıklanmıştır. Bunlardan 8 tanesi erkek çocuklar tarafından, 8 tanesi kız çocuklar tarafından üretilmiştir. Araştırma sonuçları değerlendirildiğinde, 5 yaş grubu çocuklar metafor geliştirme ve gerekçesini açıklama konusunda 4 yaş grubu çocuklara göre daha başarılı bulunmuştur. Genel olarak bakıldığında, okul öncesi dönem çocuklarının yabancı dile yönelik 147 olumlu, 16 olumsuz metafor ürettikleri belirlenmiştir. Bu durum okul öncesi dönem çocuklarının büyük bir kısmının “yabancı dil” algılarının olumlu olduğunu ortaya koymaktadır.
  • Öğe
    Temel düzeyde kabak kemane eğitimi için web tabanlı öğretim modeli önerisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yıldırımer, Ersin; Sevinç Çetin, Sema; Delen, Hasan
    Bu araştırma temel düzey kabak kemane eğitimi için geliştirilen web tabanlı öğretim modelini kapsamaktadır. Günümüz eğitiminin geldiği nokta ve teknolojik gelişmelerin eğitim için verimli bir şekilde kullanılması açılarından; notaların belirli amaçlara yönelik tasarlandığı, videolarla görsel hafızanın tetiklendiği, belirli aşamalarda etkileşim içirişinde bulunulduğu, yüz yüze eğitime alternatif olabilecek nitelikte web tabanlı bir yazılıma gereksinimden yola çıkarak temel düzeyde kabak kemane eğitimi için web tabanlı öğretim modeli nasıl tasarlanmalı sorusu araştırmanın problemini oluşturmuştur. Araştırmada, nitel ve nicel yaklaşımların bir arada kullanıldığı karma yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın temel amacı, temel düzeyde kabak kemane eğitimi için web tabanlı öğretim modeli oluşturmaktır. Bu amaç doğrultusunda, öncelikle Türkiye’de müzik eğitim kurumlarında kabak kemane eğitimi veren 20 öğretim elemanı ile yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla görüşme gerçekleştirilmiş ve temel düzey kabak kemane için hedef kazanımlar, öğretim modelinin içeriği, akademik başarı kriterleri belirlenmiştir. Elde edilen veriler doğrultusunda kabak kemane eğitiminde yay ve parmak baskı çalışmaları için özgün etütler oluşturulmuştur. Oluşturulan özgün etütlerin kapsam geçerlilik indeksi ve akademik başarı kriter puanları en az lisans düzeyinde kabak kemane eğitimi derslerini yürüten ve mesleki tecrübesi 15 yıl üzeri olan 5 uzman ile belirlenmiştir. Web tabanlı öğretim modeli için etütlerin ve ders anlatımlarının stüdyo ortamında video ve ses kayıtları oluşturulmuş ve www.calgiogreniyorum.com adresine aktarılıp kullanıma hazır hale getirilmiştir. Tasarlanan web tabanlı öğretim modeli 2022-2023 II. Yarıyılında Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarında eğitim gören daha önce kabak kemane çalgısını icra etmemiş 4 öğrenciye 12 haftalık süre sınırlamasında uygulanmıştır. Süreç sonunda öğrencilerin akademik başarı düzeylerini belirlemek amacıyla en az lisans düzeyinde kabak kemane eğitimi veren ve mesleki tecrübesi 20 yıl üzeri olan 3 öğretim elemanının görüşü alınmış, çalgı performansları değerlendirilmiştir. Değerlendirme sonunda web tabanlı öğretim modeli görüş alma formu aracılığıyla öğretim elemanlarının ve öğrencilerin web tabanlı öğretim modeline yönelik görüşleri alınmıştır. Tasarlanan web tabanlı öğretim modelinin; temel düzey kabak kemane eğitimi için uygulanabilir olduğu, öğrencilerin akademik başarılarına olumlu yönde etki ettiği, temel düzeyde kabak kemane eğitimi için belirlenen hedef kazanımlara 12 haftadan daha kısa bir sürede ulaştırdığı, işlevsel olduğu, kullanımının kolay ve anlaşılır olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Erdal Erzincan'ın bağlama açışlarının teknik ve müzikal analizi, bağlama eğitimine yönelik egzersizlerin oluşturulması ve öğrenci başarısına etkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2023) Akın, Ahmet; Çakırer, Hüseyin Serdar
    Bu araştırmanın amacı, Erdal ERZİNCAN’ın bağlama/saz ile yaptığı serbest icraları yani açışları, müzikal ve teknik açılardan ele alarak incelemek: icraların müzikal yönden makamsal yapısını, teknik yönden çalım şekillerini belirlemektir. Buradan hareketle açış icraları üzerinden GTHM ezgilerinin makamsal yapısı ortaya konmak istenmiştir. Dahası usta bir bağlama/saz icracısının çalım şekillerini referans alarak mesleki müzik eğitimine dönük egzersizler oluşturarak bağlamanın/sazın eğitim öğretim repertuvarına katkı sağlamak ve mesleki müzik eğitimi alan, ana çalgısı bağlama/saz olan lisans öğrencilerinin akademik ve mesleki başarılarına katkı sunmak istenmiştir. Bunun için öncelikle Erdal ERZİNCAN’ın 1994-2018 yılları arasında ortak çalışmaları dışında kalan müzik albümlerinde, bağlama düzeninde tezeneli/mızraplı icra şekli ile seslendirdiği açışlar dikte edilmiş ve bu dikteler üzerinden açışların makamsal özelliklerine ve icra biçimlerine ya da çalım tekniklerine dönük bulgular elde edilmiştir. Erdal ERZİNCAN ile kişisel iletişime geçilmiş, üstadın görüş ve önerileri doğrultusunda araştırma şekillendirilmiş ve desteklenmiştir. Erdal ERZİNCAN’ın icra biçimi, kişisel üslubu ya da tavrı üzerinden bağlamada/sazda teknik icrayı geliştirmeye dönük egzersizler araştırmacı tarafından oluşturulmuş ve çalışma (deney) grubunu oluşturan lisans öğrencileri ile uygulanmıştır. Egzersizler, literatür taraması ve Erdal ERZİNCAN’ın görüşleri paralelinde hazırlanmıştır. Erdal ERZİNCAN’ın araştırma kapsamında incelenen açış icralarında kullandığı çalım tekniklerini içeren ve araştırmacı tarafından düzenlenerek notaya alınan üç türkü, deneysel işlemden önce ve sonra çalışma gurubunu oluşturan 5 lisans öğrencisi tarafından seslendirilmiştir. Karma araştırma modelindeki çalışmanın nitel bölümünde açışların makamsal özellikleri yani agaz (başlangıç) ve karar perdeleri, seyirleri, perde kullanım sıklıkları, perde genişlikleri betimlenerek ayrıntılı biçimde açıklanmış, sayısal ifadeler tablolaştırılmıştır. Açışlar üzerinden Erdal ERZİNCAN’ın kullandığı çalım teknikleri ayrıntılı biçimde betimlenmiştir. Nicel bölümde ise deneysel sürecin sonunda katılımcı öğrencilerin icra performanslarındaki olası değişimleri ölçmek amacıyla araştırmacı tarafından uzman görüşleri ve araştırmanın amaçları doğrultusunda oluşturulan “Bağlama/saz Performans Değerlendirme Formu” kullanılmıştır. Deneysel süreç video kamera ile kaydedilmiştir. Çalışma grubu öğrencilerinin ön test ve son test performansları biri doçent, ikisi doktor öğretim üyesi olmak üzere toplam 3 alan uzmanı tarafından puanlanmıştır. Ön test ile son test arasında ki korelasyon “non-parametrik” yöntemler kullanılarak yorumlanmıştır. Elde edilen bulgular ışığında: Erdal ERZİNCAN’ın açış icralarının farklı makam veya terkib (birleşik makam) nağmelerinden oluştuğu, agaz-seyir-karar olgusuyla, perde düzenleri içinde ele alınan açışlardaki makamsal yapının “ezgisel hareket tarzını” merkeze alan geleneksel makam nazariyesi ve anlatımlarıyla birebir örtüştüğü sonuçlarına ulaşılmıştır. Erdal ERZİNCAN’ın açış icralarında birden çok ve farklı tezene/mızrap ve parmak tekniği ki: 5 tanesi tezene/mızrap tekniği, 8 tanesi klavyeyi tutan el (parmak) tekniği olmak üzere toplan 13 farklı çalım tekniği kullandığı, bu tekniklerden bazılarının yoğun kullanımlarına bağlı olarak öne çıktığı görülmüştür. Eğitim öğretim sürecinin ve bu süreci oluşturan dinamiklerin, hedefler yani amaçlar doğrultusunda planlandığında istendik davranışların kazandırılmasında önemli katkı sağladığı deneysel süreç sonunda ortaya konmuştur. Erdal ERZİNCAN’ın açış icraları referans alınarak oluşturulan egzersizlerin tezene/mızrap tutan el teknikleri, klavyeyi tutan el (parmak) teknikleri ve müzikal boyutlarında katılımcı öğrencilerin tamamının bağlama/saz performansları üzerinde olumlu yönde katkı sağladığı görülmüştür.
  • Öğe
    Fuzûlî divanındaki yalnızlık temasının benzerinden yararlanma tekniğine göre incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Külekçi, Emrah; Kırbıyık, Mehmet
    Benzerinden yararlanma tekniği, karşılaştırmalı metin inceleme yöntemine bağlı olarak birbirine herhangi bir yönden benzerliği bulunan iki farklı eseri/metni karşılaştırmak ve aralarındaki benzer/farklı noktaları tespit etmek için kullanılabilir. Bu inceleme yönteminde ortaya çıkacak benzerlikler metinlerarasılık kavramı ile de ilişkilidir. Metinlerarasılık kavramının net bir tanımı olmasa da iki metin arasında bulunan benzerlik ilişkisi, metinler arası alışveriş olarak tanımlanabilir. Fuzûlî’nin gazellerinde yalnızlık konulu gazeller modern Türk Şiiri ve Türk halk Şiirinden seçilen benzer örneklerle mukayese edilerek aralarında motif, imge, tasavvur vb. gibi benzerlikler ve farklılıklar incelenmiştir. Yalnızlığın çeşitli tanımları olmasına rağmen müşterek bir tanımı yoktur ve sınırları net bir biçimde çizilmiş değildir. Bununla beraber yalnızlığın çeşitli boyutlarının olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Sosyal yalnızlık, duygusal yalnızlık, mistik yalnızlık gibi genel bir sınıflama oluşturulmuş ve bunlar alt başlıklara ayrılarak da incelenmiştir. Evrensel bir duygu olan yalnızlık her milletin edebî metinlerinde görülür. Edebiyatımızın en uzun dönemi olan divan Şiirinde yalnızlık duygusunu en çok işleyen Şairlerden biri de Fuzûlî’dir. Fuzûlî, yalnızlığı ve yalnızlığın verdiği ıstırabı Şiirlerinde lirik biçimde anlatmıştır. Fuzûlî’nin divanındaki gazellerde yalnızlık teması, geleneksel bir aşk ve ayrılık geleneğini benimseyerek genellikle aşkın zorlu yollarını ve ayrılığın yalnızlıkla getirdiği acıları dile getirir. Bu, klasik Şiirde sıkça rastlanan bir temadır. Fuzûlî, zengin bir dil ve derin bir lirizmle yalnızlık duygusunu işler. Yalnızlık, onun Şiirinde sosyal, duygusal ve tasavvufi olarak karşımıza çıkar. Modern Türk edebiyatından ve Türk halk edebiyatından incelediğimiz Şiirlerde yalnızlık Fuzûlî’dekine benzer bir görünümdedir. Dönemlerin, sanat anlayışlarının ve etkilenilen edebi çevrelerin farklı olmasına rağmen modern Şairlerin gelenekten beslenerek Fuzûlî’ye yakın ifade kalıplarıyla yalnızlık konusunu anlattığı görülür. Bunun yanı sıra dönemler arası farklılıkların olduğu söylenebilir. Modern Türk Şiirinde yalnızlık genellikle bireyin içsel dünyasına odaklanır. Fuzûlî’den farklı olarak, modern Şairler genellikle kendini toplumdan soyutlama, teknolojik gelişmelerin etkisi ve bireysel kimlik arayışı gibi konuları işler. Bu bağlamda, yalnızlık kavramı daha geniş bir perspektife yayılır. Türk halk Şiiri, yalın ve anlaşılır bir dil kullanarak geniş bir kitleye hitap eder. Türk halk Şiirinde yalnızlık, genellikle günlük yaşamın zorluklarından kaynaklanan bir duygu olarak ifade edilir. Toplumsal normlara uyum sağlayamamanın ve dışlanmanın getirdiği yalnızlık, halk Şiirinde sıkça karşılaşılan bir konudur. Çalışmamızda Fuzûlî divanında yalnızlık konusunu ihtiva eden gazel beyitleri, benzerinden yararlanma tekniği ile modern Türk Şiiri ve Türk halk Şiirinde aynı konuyu işleyen Şiirlerle karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Şairleri yalnızlığa sürükleyen sebepler ve yalnızlık karşısında verdikleri tepkiler çalışmamızda viii ayrıntılı biçimde değerlendirilmiştir. Çalışma bu yönüyle benzerlerinden yararlanma tekniğine materyal sunma niteliğine de sahiptir.
  • Öğe
    Ürdün tarih ders kitaplarında Türk ve Türkiye imajı
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Özdemir, Nur; Köstüklü, Nuri
    Bu çalışmada Ürdün Haşimi Krallığı Eğitim Bakanlığına bağlı olan okullarda mevcut müfredata göre okutulan orta öğretim ve lise kademesi tarih ders kitapları ele alınmıştır. Bu kitapların içeriği ve Türklerle ve Türkiye ile ilgili okuyucunun kafasında çizdiği imaj üzerinde durulmuştur. Araştırmanın temel sorusu bu kitapların henüz yetişme çağında olan öğrencilerin kafasında çizmek istediği “Türk” ve “Türkiye” algısını tüm detaylarıyla ele almaktır. Dört yüzyıllık Osmanlı hâkimiyeti ve daha öncesinde ki Memluk, İhşidi ve Tolunoğulları hâkimiyetleri Ürdün coğrafyasında derin izler bırakmıştır. Bu çalışma boyunca incelenen Ürdün tarih ders kitapları kronolojik sırayla bu devletlerin Ürdün’deki fetihleri, yaptıkları hizmetler ve ülkenin medeniyetine katkısından bahsetmişlerdir.
  • Öğe
    Eflatun Cem Güney'in derlediği masalların yabancılara Türkçe öğretiminde B1-B2 seviyesine uyarlanması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Bulut, Hürriyet; Akpınar, Şerife
    Günümüzde yabancı dil öğrenimi bir tercih değil zorunluluk hâlini almıştır. İnsanlar gerek sosyal hayatlarında gerekse iş hayatlarında sahip oldukları yabancı dillere göre değerlendirilmektedir. Türkçe de son yıllarda ülkemizin bulunduğu konum ve yükseköğretimdeki yaptığı atılımlar sayesinde önem kazanmıştır. Buna bağlı olarak yabancılara Türkçe öğretimi alanına son yıllarda ilgi oldukça artmıştır. Bu artışla beraber alanda yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmaktadır. Yabancılara Türkçe öğretimi gelişmekte olan bir uzmanlık alanıdır. Yabancılara Türkçe öğretimi alanında kurumlar seviyelere uygun olarak hazırlanan ders ve çalışma kitaplarını kullanmaktadırlar. Bununla beraber yabancı dil olarak Türkçenin öğreniminde öğrencilerin gerek kurumlarda gerekse bireysel öğrenmelerini destekleyici alternatif metinlere ihtiyaç duyulmaktadır. Alternatif metinlerin seçiminde ise Türk kültürünü ve yaşayışını yansıtabilecek metinler üzerinde durulmalıdır. Yabancı dil öğrenimi hedef dilin kültüründen, yaşayışından ve inanışlarından bağımsız düşünülemeyeceğinden bu konu önem arz etmektedir. Bu noktadan hareketle yabancı öğrencilerin Türk kültürünü de öğrenebileceği metinlere ihtiyaç duyulduğu görülmüştür. Alandaki çalışmaların ihtiyacı karşılamada yeterli olmadığı düşünülmektedir. Bu çalışmada, birçok Türk masalını okuyucuyla buluşturan Eflatun Cem Güney’in derlediği masalların yabancılara Türkçe öğretiminde B1-B2 seviyelerine uygun hâle getirilmesi hedeflenmiştir. Çalışma, yabancı dil olarak Türkçe öğretimi kapsamında Eflatun Cem Güney’in Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları tarafından çıkarılan “Masallar” kitabındaki masallar hedef dil yapılarına göre düzenlenmiş, hedef seviyeye uygun olmayan sanatlı söyleyişler, mecazlar ve karmaşık yapılar seviyeye göre uyarlanmıştır. Metinlerde hedef dil seviyesine uygun olmayan dil yapıları Türkiye Maarif Vakfı’nın hazırlamış olduğu Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretim Programı ve Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Metninde yer alan okuma kazanımlarına göre belirlenmiştir. Yunus Emre Enstitüsü tarafından hazırlanan Türkçe öğretim seviyesine ait kazanımlar göz önüne alınarak hedef dil yapıları belirlenmiştir. Bu çalışma Türk dilinin ve Türk kültürünün önemli taşıyıcılarından olan, Eflatun Cem Güney tarafından derlenen masalların yabancı dil olarak Türkçe öğrenen öğrenciler için yardımcı okuma kitabı olarak kullanılması amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Sınıf öğretmenlerinin pandemi döneminde yaşanan öğrenme kayıplarına ilişkin görüş ve önerileri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ünal, Ayça; Saban, Ahmet
    Bu durum çalışmasında, COVID-19 salgını nedeniyle okuldan uzak kalınan pandemi döneminde yaşanan öğrenme kayıplarına ilişkin 2022-2023 öğretim yılında Konya’da görev yapan 40 gönüllü sınıf öğretmeninin görüşleri incelenmiştir. Araştırmanın verileri, 10 açık-uçlu sorudan oluşan bir anketle elde edilmiş ve betimsel olarak analiz edilmiştir. Araştırmanın bulgularında öğrencilerin akademik becerileri, sosyal öğrenme becerileri ve okuma-yazma-anlama becerilerindeki kayıplar üzerinde durulmuştur. Öğrencilerin her dersten öğrenme kaybı yaşadıkları ifade edilmiş, en çok kayıp yaşanan derslerin ise matematik ve Türkçe dersi olduğu tespit edilmiştir. Öğrenme kayıplarının yaşanmasının temel sebepleri, teknoloji ve internet sorunları, aile desteğinin yetersizliği, fiziksel uzaklık, odaklanmanın sağlanamaması, ev çalışmalarının yeterli yapılmaması ve düzenli ders katılımının sağlanamaması olarak tespit edilmiştir. Öğrenme kayıplarının yaşanması, bir sonraki sınıf düzeyine hazır olmama durumu, öğrenciler arasındaki öğrenme farkının artması, eğitim-öğretim sürecinin sekteye uğraması, öğretmen motivasyon eksikliği, ders yönetiminde yaşanan problemler ve sosyal-duygusal-zihinsel gelişim eksikliğinden kaynaklanan problemlere neden olmuştur. Öğretmenlerin öğrenme kaybı yaşanmaması için dijital materyal ve etkinlik kullanımı, konu videoları paylaşımı, ödev ve çalışma takibi, öğrencilerle iletişim, ders saati planlaması, ailelerle iletişim ve telafi eğitimi gibi önlemler aldıkları tespit edilmiştir. Öğretmenlerin yaşanılan öğrenme kayıplarını gidermek için ise telafi eğitimler, sosyal etkinlikler ve grup çalışmaları yaparak, veli destekli planlamalar uygulayarak, çeşitli etkinlik ve materyal desteğiyle önlem aldıkları tespit edilmiştir. Pandemi dolayısıyla öğrencilerin maruz kaldıkları zorluklar ve sorunlar arasında disiplin, fiziksel etkinlik ve sosyal ilişkilerin azalması, davranış bozukluğu, odaklanamama-dikkat dağınıklığı, derse katılma ortamı, teknolojik imkân ve altyapı yetersizliği, veli desteğinin yetersiz kalması, teknoloji bağımlılığı eksik ya da yanlış öğrenme, sağlık problemleri öne sürülmüştür. Bu zorluk ve sorunlara karşı uygulanan çözümler ise öğretmen-veli iş birliğini sağlama, çeşitli etkinlik ve grup oyunları, öğrenciye rehberlik etme ve yönlendirme, ders saati planlamaları, sosyal faaliyet çalışmaları, ek ders desteği, ek materyal desteği olarak tespit edilmiştir. Bu araştırmanın bulgularından hareketle akademik ve sosyal beceri kayıplarını gidermek için çalışmaların yapılması, online derslerde çok fazla kullanılan dijital materyallerin içeriklerinin geliştirilmesi, öğrencilere teknolojik donanım imkânı sağlanması, rehberlik hizmeti çalışmalarının arttırılması, öğretmen-öğrenci ve ailelerine psikolojik destek sağlanmasına yönelik öneriler getirilmiştir. Gelecekte uzaktan eğitimin tekrar yaşanması durumunda alınan önlemlerle öğrenme kayıplarını en aza indirmek mümkün olabilir.
  • Öğe
    Sınıf öğretmeni adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının şefkat-merhamet ve sabır düzeyleri açısından incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Soydemir Bor, Sümeyye; Çiftçi, Sabahattin
    Bir öğretmenin mesleğini yaparken en çok sahip olması gereken özellikler arasında sabır, şefkat, merhamet ve mesleğine karşı olumlu bir tutuma sahip olup olmadığı sayılabilir. Yapılan bu çalışma sınıf öğretmeni adaylarının sabır, şefkat ve merhamet duygusu özellikleri ve öğretmenlik meslek tutumlarının çeşitli değişkenler açısından incelenmesi ile sabır, şefkat-merhamet düzeyleri arasındaki ilişkinin incelemesini amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda çalışmada, araştırma yöntemi olarak nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu çeşitli üniversitelerin sınıf eğitimi anabilim dallarında eğitim gören toplam 324 sınıf öğretmeni adayı oluşturmuştur. Sınıf öğretmeni adaylarının 273’ü kadın, 51’i ise erkektir. Katılımcılardan 62’si (%19,1) birinci sınıf düzeyinde, 110’u (%34,0) ikinci sınıf düzeyinde, 73’ü (%22,5) üçüncü sınıf düzeyinde ve 79’u (%24,4) ise dördüncü sınıf düzeyindedir. Araştırmada veri toplama aracı olarak mesleki tutumlarını ölçmek için “Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutum Ölçeği”, şefkat- merhamet düzeylerini ölçmek için “Şefkat- Merhamet Ölçeği” ve sabır düzeylerini ölçmek için “Sabır Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin analizinde nicel araştırma yöntemlerinde kullanılan, t-testi, ANOVA ve korelasyon analizi gibi testlerden faydalanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda: sınıf öğretmeni adaylarının şefkat-merhamet ölçeği alt boyutları puanlarının cinsiyet değişkenine göre incelenmesi sonucunda merhamet alt boyutunda anlamlı düzeyde bir farklılaşma görülmüştür. Sınıf öğretmeni adaylarının şefkat-merhamet ölçeği alt boyutları puanlarının sınıf düzeyi değişkenine göre incelenmesi sonucunda ben-merkezcilik ve şefkat alt boyutlarında anlamlı düzeyde bir farklılaşma görülmüştür. Çalışmada sınıf öğretmeni adaylarının sabır düzeylerinin sınıf düzeyi değişkenine göre incelenmesi sonucunda anlamlı düzeyde bir farklılaşma görülmemiştir. Çalışmada sınıf öğretmeni adaylarının mesleki tutum düzeylerinin sınıf düzeyi değişkenine göre incelenmesi sonucunda birinci ve ikinci sınıflar lehine anlamlı düzeyde bir farklılaşma görülmüştür. Sınıf öğretmeni adaylarının, sabır ölçeğinin alt boyutları olan kısa vadeli sabır, uzun vadeli sabır, kişilerarası sabır puanları ile şefkat, merhamet ölçeğine ait şefkat alt boyutu puanları arasında pozitif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişkiye; ben-merkezcilik ve merhamet alt boyutu puanları arasında ise pozitif yönde düşük düzeyde bir ilişkiye rastlanmıştır. Araştırma sonucunda; öğretmen adaylarına lisans eğitimleri sürecinde, sabrın öğretmenlik mesleğindeki önemine ve mesleklerinde sabırlı olmaları gerektiğine yönelik önerilerde bulunulabilir ve eğitimler verilebilir. Öğretmen adaylarına şefkat-merhamet duygularını paylaşılabileceği ve geliştirebileceği faaliyetler düzenlenebilir şeklinde önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    Ortak binayı kullanan farklı kademeli öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin oluşturduğu okul kültürünün incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kıyak, Kamil Murat; Korkmaz, İsa
    2012-2013 eğitim–öğretim yılı ile birlikte “4+4+4” eğitim sistemine geçilmiş ve Resmi Gazete’de de yayımlandığı üzere farklı kademelerin müstakil olarak eğitim faaliyetlerini gerçekleştirmesi hedeflenmiştir. Ancak ilgili madde uyarınca kurumların aynı binayı kullanması ihtiyacı duyulan yerlerde farklı yaştaki öğrencilerin bir arada eğitim faaliyetlerinin yapılabilmesi de mümkün olmuştur. Bundan dolayı aynı kurum binasında farklı yaş gruplarına aynı anda eğitim hizmeti verilmesi gereken kurumların olması ihtiyacı karşılanmıştır. Bu durum genellikle köy okullarında olmasına karşın bazı merkez mahallelerde de bulunmaktadır. Bahsi geçen kurumlarda çalışan okul öncesi, sınıf eğitimi ve branş öğretmenlerinin eğitim – öğretim faaliyetlerinin gerçekleşmesi sürecinde yaşadıkları durumların ve öğretmenler arasında oluşan kurum kültürünün incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada aynı binayı kullanan farklı kademelerde çalışan öğretmen ve idarecilerin oluşturdukları kurum kültürünü ve bu durum hakkında görüşlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması modeli kullanılmıştır. Çalışma grubu 2022–2023 eğitim–öğretim yılında Konya iline bağlı Beyşehir ilçesinde aynı binayı kullanan eğitim kurumlarında bir arada çalışmakta olan okul öncesi, sınıf eğitimi ve branş öğretmenleri ve idarecilerin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Toplanan veriler ile birlikte farklı eğitim kurumlarının bir arada olması durumu hakkında öğretmen ve idarecilerin görüşlerinin yorumlanması ile eğitim- öğretim faaliyetlerinin daha verimli hale getirilmesi amaçlanmıştır. Araştırmayla ilgili veriler “Kişisel Bilgiler Formu” ile toplanmış olup ilk bölümde katılımcılara ait demografik bilgiler, ikinci bölümde ise araştırma hakkında katılımcıların kişisel görüşleri elde edilmiştir. Katılımcıların %81,72’si farklı yaş gruplarının bir arada eğitim görmeleri hakkında olumsuz yönde düşündüklerini, %76,34’ü eğitim–öğretim ortamının farklı yaş gruplarının bir arada bulunmasından olumsuz yönde etkilendiğini, %69,89’u farklı kademelerin bir arada olması okulun yönetilmesini olumsuz yönde etkilediğini, %69,89’u farklı kademelerin bir arada bulunması öğrencileri olumsuz yönde etkilediğini belirtirken; %62,37’si farklı kademede çalışan öğretmen ve idarecilerle bir arada çalışmanın öğretmenlerle ilişkilerini olumlu yönde etkilediğini ve %44,09’u mesleki açıdan birbirlerinin olumlu yönde etkilendiğini ifade etmiştir. Elde edilen verilerin ışığında öğrenciler açısından bakılacak olursa farklı yaş guruplarının ayrı eğitim ortamlarında bulunmasının daha yararlı olacağı, öğretmen ve yöneticiler açısından bakılacak olursa farklı branş öğretmenlerinin bir arada olmaları eğitim hizmetlerinin verilmesinde fayda sağladığı ve öğretmenler arasında öğrenciler hakkında gerekli bilgi alışverişlerinin yapılabildiği için bu durumun olumlu yönlerinin fazla olduğunu göstermiştir. İlkokul kademesinden ortaokul kademesine geçen öğrenciler hakkında öğretmen ve yöneticilere iletilmesi gereken bilgi, gözlem ve görüşlerin rahatlıkla aktarılabildiği tespit edilmiş olup bu durumun müstakil İlkokul ve Ortaokul öğrencileri adına dezavantaj olabileceği yönünde yorumlama yapılabilmektedir. Hem aynı binada eğitim hizmeti almakta olan öğrencilerin olumsuz yönde etkilenmesinden, hem de öğretmen ve yöneticilerin öğrenciler hakkında deneyim ve gözlemlerinin aktarımı adına faydalı olması durumları eğitimde fırsat eşitliği ilkesine aykırı olacağı yorumu yapılmaktadır. Hem kademelerin müstakil binalarda olması hem de öğretmen ve yöneticilerin eğitim–öğretim yılı içerisinde belirli aralıklarla ve düzenle fikir alışverişi gerçekleştirilebilmesi adına toplantılar, seminerler, kurumlar arası etkinlikler yapılması öğrenci ve öğretmenlerin gelişimi, eğitim–öğretim faaliyetlerinin daha sağlıklı işleyebilmesi adına fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin B1 kur bitirme sınavlarındaki yazılı anlatımlarının yapı uyumu bakımından incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Güneş, Abdulhamit; Turna, Murat
    Bu çalışmanın amacı, Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen B1 seviyesindeki öğrencilerin kur bitirme sınavlarındaki yazılı anlatımlarının yapı uyumu bakımından değerlendirmektir. Araştırmanın çalışma grubunu, Necmettin Erbakan Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Merkezi TÖMER’de eğitim gören yabancı uyruklu 51 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri, B1 seviyesinde Türkçe öğrenen öğrencilerin kur bitirme sınavlarındaki yazılı anlatımlarından elde edilmiştir. Öğrencilere sorulan üç adet sorudan bir tanesini seçip, seçtikleri konu hakkında bir kompozisyon yazmaları istenmiştir. Toplanan veriler basit zamanlı fiil çekimleri, birleşik zamanlı fiil çekimleri, fiilimsiler, çatı uyumları, edat, bağlaç ünlem, kullanılan dil ifadeleri, deyim atasözü, ikilemeler, kalıp ifadeler, kültür aktarımı ve kullanılan sözcük sayıları olmak üzere 9 başlık altında sınıflandırılmış ve sınırlandırılmıştır. Yapılan sınıflandırma ve analizler sonucunda öğrencilerin kullanım durumları tespit edilmiştir. Tespit edilen bu bulgular, basit zamanlı fiilleri kullanma durumları en fazla %33,13 oranında gereklilik kipi kullanımı, en az ise emir kipinin kullanımı görülmüştür. Birleşik zamanı fiil çekimlerinin kullanım durumları incelendiğinde; en fazla hikâye birleşik zamanının %66,66 oranında kullanıldığı, %2,46 oranında gereklilik kipi hikayesinin ise en az kullanıldığı görülmüştür. İsim fiil yapılarının 67,93 oranında en fazla kullanıldığı, zarf fiil yapılarının ise 14,42 oranında en az kullanıldığı tespit edilmiştir. Etken çatılı yapıların %98,85 oranında en fazla kullanıldığı, dönüşlülük yapılarının ise %0,43 oranında sadece 3 kez kullanıldığı görülmüştür. İşteş çatılı fiilin ise hiç kullanılmadığı tespit edilmiştir. Edat ve bağlaç kullanım oranlarında ise oldukça fark olduğu tespit edilmiştir. Bağlaçların %71,1 oranında en fazla kullanıldığı görülmüştür. Ünlemin ise öğrenci metinlerinde hiç kullanılmadığı tespit edilmiştir. Deyim ve atasözü kullanımları incelendiğine %63,63 oranında deyimlerin en fazla kullanıldığı, %4,54 oranında atasözlerinin ise en az kullanıldığı tespit edilmiştir. Öğrencilerin kültür aktarımına dair herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Dil ifadelerini kullanma durumları incelendiğinde öğrencilerin dil ifadelerini kullanmada yetersiz oldukları tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Abdullah Harmancı'nın çocuk kitaplarının çocuğa görelik açısından incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kılıç, Tuba Nur; Akpınar, Şerife
    Çocukların ilgi ve ihtiyaçlarının yetişkinlere kıyasla farklı olmasının keşfedilmesiyle beraber çocuğun ve çocuk dünyasının tanınması kolaylaşmıştır. Çocuğun yaşama yönelik tecrübelerini zenginleştirmesi için çocuk gerçekliğini içinde barındıran kurmaca bir dünyaya adım atması gerekir. Bu sebeple çocuğun gelişim ve büyüme sürecine uygun eserlerle tanıştırılması bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Çocuğun duygu, düşünce ve yaşantılarının dikkate alındığı çocuğa göre olan eserlerle bu ihtiyaç karşılanabilir. Bu araştırmada Abdullah Harmancı’nın dokuz çocuk kitabının çocuğa görelik ilkeleri açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla ele alınan eserler, dış yapı (boyut, kâğıt, kapak ve cilt, harfler, sayfa düzeni ve resim) ve iç yapı (konu, tema, kahramanlar, dil ve anlatım, ileti ve çevre) özellikleri bakımından iki ana başlık altında değerlendirilmiştir. Bu araştırma Abdullah Harmancı’ya ait yalnızca: “Hışırtı Avcısı”, “Aynalı Baba ile Râcî”, “Küçük Prens Hakem Olsun”, “Bilgenin Gölgesi”, “Kışın Şarkısını Kim Söyleyecek?”, “Evliya’nın Sırları”, “Dağın Kalbi Güm Güm Eder”, “Sırrımı Serçelere Söyledim” ve “Leylaklar Prensesi” adlı dokuz çocuk kitabı ile sınırlandırılmıştır. Bu dokuz çocuk kitabında toplam yetmiş dokuz hikâye çalışmaya konu olmuştur. Bu çalışmada nitel araştırma desenlerinden olan doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen veriler üzerinde betimsel analiz yapılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre Abdullah Harmancı’nın araştırma kapsamında ele alınan dokuz çocuk kitabının dış yapı özellikleri incelendiğinde “Kışın Şarkısını Kim Söyleyecek?” ve “Leylaklar Prensesi” adlı kitaplarda metinde anlatılanlarla uyuşmayan toplam üç adet resim yer aldığı belirlenmiştir. Bu üç adet resim dışında tüm kitapların dış yapı özelliklerinin çocuğa göre olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çocuk kitaplarının iç yapı özellikleri incelendiğinde ise kısa hikâyelerden oluşan “Evliya’nın Sırları” ve “Dağın Kalbi Güm Güm Eder” adlı kitaplarda toplam beş hikâyenin çocuğa göre olmadığı tespit edilmiştir. Bu beş hikâye dışında tüm kitapların iç yapı özelliklerinin çocuğa göre olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Genel olarak değerlendirildiğinde ise incelenen dokuz çocuk kitabının dış yapı ve iç yapı özelliklerinin çocuğa göre olduğu belirlenmiştir. Bu sebeple eğitimcilerin ve ailelerin çocukları bu kitaplar ile buluşturmalarında bir sakınca bulunmamaktadır.
  • Öğe
    Evcil hayvanlara bağlanma düzeyi ile sosyal anksiyete ve hata ruminasyonu arasındaki ilişki
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) İnce, Kamile; Sargın, Nurten
    Bu çalışma, evcil hayvanlara bağlanma (insan yerine koyma, hayvan hakları, genel bağlanma), sosyal anksiyete (korku/anksiyete, kaçınma) ve hata ruminasyonu arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu evcil hayvan sahibi olan ve olmayan, 18-29 yaş arasındaki üniversite öğrencileri ve mezunu katılımcılar oluşturmaktadır. Çalışma, kriterleri sağlayan 503 gönüllü katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, evcil hayvan sahibi kadınlarda hata ruminasyonu, evcil hayvanlara bağlanma, hayvan hakları ve korku/anksiyete düzeyi, evcil hayvan sahibi erkeklere göre daha yüksektir. 18-23 yaş aralığındaki evcil hayvan sahiplerinin korku/anksiyete düzeyi, 24-29 yaş grubundaki evcil hayvan sahiplerine kıyasla daha yüksek bulunmuştur. 0-1 yıl süreyle evcil hayvan sahibi olanların korku/anksiyete ve sosyal anksiyete düzeyleri, 5 yıl ve üzeri süreyle hayvan sahibi olanlardan daha yüksek olarak saptanmıştır. En uzun süre ilçede yaşamış hayvan sahiplerinin hata ruminasyonu düzeyi, büyükşehir grubundaki hayvan sahiplerine kıyasla daha yüksek olarak kaydedilmiştir. 5 yıl ve üzeri süreyle evcil hayvan besleyenlerin hata ruminasyonu seviyesi, 0-1 yıldır hayvan sahibi olanlardan daha düşüktür. Evcil hayvan sahibi bireylerin hata ruminasyonu düzeylerinin, hayvan sahibi olmayanlara göre daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. 24- 29 yaş grubundaki hayvan sahiplerinin hayvan hakları düzeyi, 18-23 yaş grubundaki hayvan sahiplerine göre daha yüksektir. Yaşamın çoğunluğunu köy-kasabada geçiren bireylerin hayvan hakları düzeyi, ilçe ve büyükşehir grubuna göre daha düşük olarak kaydedilmiştir. Kedi ve köpek sahibi katılımcıların evcil hayvanlarına bağlanma ve genel bağlanma seviyelerinin, kuş sahiplerine göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Köpek sahibi bireylerin hayvanlarını insan yerine koyma düzeyleri, kedi ve kuş sahiplerine göre daha yüksektir. Benzer şekilde, kedi besleyenlerin hayvanlarını insan yerine koyma düzeyi, kuş sahiplerinden daha yüksek olarak bulunmuştur. Evcil hayvanı olan ve olmayan bireylerde, sosyal anksiyete ile hata ruminasyonu arasında orta düzeyde, pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sosyal anksiyete, hata ruminasyonunu yordamaktadır. Evcil hayvanlara bağlanma ile hata ruminasyonu arasında da düşük düzeyde, pozitif ve anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Evcil hayvanlara bağlanmanın evcil hayvan sahiplerinde hata ruminasyonunu yordadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, sosyal anksiyete ile hata ruminasyonu arasındaki ilişkide, evcil hayvanlara bağlanmanın düzenleyici bir rolü bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmanın bulguları, alan yazındaki bilgiler ışığında tartışılmış ve sonuçlara dair önerilere yer verilmiştir.
  • Öğe
    Grupla kariyer psikolojik danışmanlığı programının üniversite öğrencilerinin iş bulma kaygısına etkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Boğazlıyan, Emre Emrullah; Avşaroğlu, Selahattin
    Bu çalışmanın amacı üniversite öğrencilerinin iş bulma kaygı düzeylerini azaltmaya dönük Bilişsel Davranışçı Terapi, Kariyer Danışmanlığında Kaos Kuramı, Kabul ve Kararlılık Terapisi ve 21. Yüzyıl Becerileri temelinde hazırlanmış Grupla Kariyer Psikolojik Danışmanlığı Programının etkinliğini incelemektir. Bu bağlamda ilk olarak üniversite öğrencilerinin iş bulma kaygı düzeylerini belirlemek ve programın çalışma grubunu oluşturmak amacıyla araştırmacı tarafından İş Bulma Kaygısı Ölçeği geliştirilmiştir. Geliştirilen ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışmaları yapılmış olup ölçeğin geçerli ve güvenilir olduğu yapılan istatistiki bulgularla belirlenmiştir. Ayrıca İş Bulma Kaygısı Ölçeği’ni cevaplayan bir katılımcı en az 20 en fazla 100 puan almaktadır ve ölçekten alınan puan ne kadar yüksekse katılımcının iş bulma kaygı düzeyi o ölçüde yüksektir. Araştırmanın çalışma grubunu oluşturmak amacıyla 2022-2023 Eğitim-Öğretim yılında çeşitli bölümlerde son sınıfa devam eden 321 üniversite öğrencisine Kişisel bilgi Formu ve İş Bulma Kaygısı Ölçeği uygulanmıştır. Uygulanan ölçek sonucunda iş bulma kaygı düzeyi yüksek olan grupla kariyer psikolojik danışmanlığı programına katılım için gerekli şartları sağlayan ve gönüllü olan öğrenciler ile gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde deney grubuna 12 öğrenci, kontrol grubuna 12 öğrenci yansız ve seçkisiz olarak atanmıştır. Mevcut çalışmanın bağımlı değişkeni araştırmacı tarafından geliştirilen İş Bulma Kaygısı Ölçeği, bağımsız değişkenini ise grupla kariyer psikolojik danışmanlığı programı oluşturmaktadır. Çalışmanın deney grubuna 10 hafta boyunca haftada bir olacak şekilde araştırmacı tarafından hazırlanan grupla kariyer psikolojik danışmanlığı programı uygulanmış, kontrol grubuna ise herhangi bir deneysel işlem uygulanmamıştır. Uygulanan programın ardından deney ve kontrol grubu katılımcılarından iş bulma kaygısı ölçeği verileri toplanmış ve SPSS 25.0 paket programı ile veriler analiz edilmiştir. Deney ve kontrol gruplarının deney öncesi gruplar arasında bir farkın olup olmadığının belirlenmesi amacıyla t testi gerçekleştirilmiştir. Bu işlemin ardından grupla kariyer psikolojik danışmanlığı programı uygulanmıştır. Grupla kariyer psikolojik danışmanlığı programının ön, son ve izleme testi ölçümlerinin değerlendirilmesi amacıyla tekrarlı ölçüm analizi yapılmıştır. Buna göre 2x3 tekrarlı ölçümler için ANOVA analizi yapılmadan önce tek değişkenli normallik, varyansların homojenliği, kovaryansların eşitliği ve küresellik varsayımları test edilmiştir. Varyansların homojenliği varsayımını test etmek amacıyla Levene testi, kovaryansların eşitliği varsayımını test etmek amacıyla Box’s M Testi, küresellik varsayımını test etmek amacıyla da Mauchly Küresellik Testi uygulanmıştır. Bu varsayımlar uyarınca deney ve kontrol gruplarının ön, son ve izleme testi puan ortalamaları arasındaki yönüne ilişkin post hoc uygulanarak analiz sonlandırılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre grupla kariyer psikolojik danışmanlığı programı deney grubunda yer alan öğrencilerin iş bulma kaygı düzeylerini azalttığı, programın tamamlanmasından yaklaşık altı hafta sonra yapılan izleme testi ölçümlerinde anlamlı farkın olduğu ve programın etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırma bulguları ilgili alan yazın kapsamında tartışılarak sonuç ve önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    Boşanmış ve boşanma aşamasında olan bireylerin psikolojik esneklik ve boşanmaya uyum düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Uğurel, Ceylan; Sargın, Nurten
    Bu araştırma, boşanmış ve boşanma aşamasında olan bireylerin psikolojik esneklik ile boşanmaya uyum düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmada betimsel yönteme dayalı ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2022 yılının ekim ayı ile 2023 yılının haziran ayı arasındaki 9 aylık süreçte İstanbul Anadolu Adalet Sarayı’ndaki aile mahkemelerine ve İstanbul Anadolu Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü’ne başvuru yapan boşanmış ve boşanma aşamasında olan 435 birey oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama amacıyla Francis, Dawson ve Golijani-Moghaddam (2016) tarafından geliştirilen, Türkçeye uyarlama çalışması Karakuş ve Akbay (2020) tarafından yapılan Psikolojik Esneklik Ölçeği ile Nazlı ve arkadaşları (2021) tarafından geliştirilen Yetişkin Boşanmaya Uyum Ölçeği kullanılmıştır. Sosyodemografik veriler ise araştırmacı tarafından geliştirilen Kişisel Bilgi Formu ile elde edilmiştir. Araştırmada elde edilen veriler Bağımsız Örneklemler t testi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), çoklu karşılaştırmalar için Bonferroni testi, Pearson Korelasyon Katsayısı analizi, çoklu doğrusal regresyon analizi, doğrusal regresyon analizi kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda; boşanmış ve boşanma aşamasında olan bireylerin boşanmaya uyum düzeylerinin psikolojik uyum, sosyal ilişkilerde uyum, köken aile ilişkilerinde uyum alt boyutlarında ve Yetişkin Boşanmaya Uyum Ölçeği toplam puanında evlilik sürelerine, sahip oldukları çocuk sayısına, eğitim durumlarına ve algıladıkları sosyoekonomik durumlarına göre anlamlı bir farklılığın gözlendiği, bir işte çalışan bireylerin psikolojik uyum alt boyut puanlarının daha yüksek olduğu, bireylerin yaşlarına göre Yetişkin Boşanmaya Uyum Ölçeği toplam puanında boşanmaya uyum düzeylerinin farklılaştığı görülmüştür. Psikolojik esnekliğin değerler ve değerler doğrultusunda davranış alt boyutunda bireylerin cinsiyetlerine, boşanmayı başlatma durumlarına ve sosyoekonomik düzeylerine göre farklılaşma görülürken bağlamsal benlik ve ayrışma boyutunda sadece sosyoekonomik açıdan farklılaşma olduğu tespit edilmiştir. Psikolojik esnekliğin kabul alt boyutunda bireylerin cinsiyetlerine ve eğitim düzeylerine göre farklılaşmanın olduğu, an'da olma alt boyutunda ise bireylerin psikolojik destek alma durumlarına, yaşlarına, eğitim düzeylerine, evlilik sürelerine ve sahip oldukları çocuk sayılarına göre anlamlı bir farklılaşma olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Psikolojik esnekliğin alt boyutları olan değerler ve değerler doğrultusunda davranış, an’da olma boyutları ile yetişkin boşanmaya uyum toplam puan ve alt boyutları arasında pozitif yönlü, istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu, kabul boyutu ile yetişkin boşanmaya uyum toplam puan ve psikolojik uyum alt boyutu arasında pozitif yönlü, istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu, psikolojik esneklik toplam puanı ile yetişkin boşanmaya uyum toplam puan ve alt boyutları arasında pozitif yönlü istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu görülmüştür. Araştırmadan elde edilen sonuçlara dayalı olarak önerilere yer verilmiştir.
  • Öğe
    Öğretmenlerin mesleki öğrenme ihtiyaçlarına ilişkin görüşleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Sarıyer Başol, Öznur; Yıldırım, Atila
    Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin mesleki öğrenme ihtiyaçlarına ilişkin görüşlerini incelemek ve etkili mesleki öğrenme sürecine ilişkin öneriler oluşturmaktır. Araştırmanın katılımcılarını Aydın ili Söke ilçesinde bulunan çeşitli kademelerdeki devlet okullarında görev yapan 45 öğretmen oluşturmaktadır. Katılımcılar amaçlı örnekleme yöntemlerinden biri olan maksimum çeşitlilik örneklemesi ile seçilmiştir. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden biri olan durum çalışması deseni kullanılmıştır. Veri toplamak için uzman görüşleri alınarak hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Araştırma süresince toplanan verilerin analizinde içerik analizi kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda elde edilen veriler öğretmenlerin mesleki öğrenme ihtiyaçları, öğretmenlerin mesleki öğrenme tercihleri ve mesleki öğrenme sürecini iyileştirme olmak üzere üç tema altında toplanmıştır. Öğretmenlerin teknoloji kullanımı, sınıf yönetimi, öğretim yöntem ve teknikleri, ders materyalleri ve kaynaklar açısından gelişime ihtiyaç duydukları sonucuna ulaşılmıştır. Gelişime ihtiyaç duyulan diğer alanlar alt teması altında okulların fiziki şartlarının iyileştirilmesi ve eğitim fakültesi ders içeriklerinin düzenlenmesi bir ihtiyaç olarak görülmüştür. Öğretmenlerin mesleki öğrenme süreçlerinde hizmet içi eğitim, öğretmenler arası iş birliği, kitap, dergi ve makale okuma, sosyal medya grupları, seminer, proje yürütme, yerli ve yabancı yayınlar, lisans/yüksek lisans eğitimi etkinliklerini tercih ettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Öğretmenlerin en çok tercih ettiği öğrenme ortamı yüz yüze eğitim şekli olarak belirlenmiştir. Öğretmenlerin mesleki öğrenme tercihleri önündeki engeller ekonomik yetersizlik ve öğretmenler üzerindeki iş yükü olarak tanımlanmıştır. Öğretmenlerin mesleki öğrenme sürecini iyileştirmek için hizmet içi eğitimlerde bulunması gereken özellikler uygulamaya dönüklük, branşa ve ihtiyaca uygunluk, uygun zaman, güncellik, sıklık, alanında uzman eğitmenler tarafından verilmesi, zorunluluk, kolay ulaşılabilirlik, hedefe uygunluk, açıklık, kapsamlılık ve çözüm odaklılık şeklinde sıralanmıştır. Mesleki öğrenme sürecinin iyileştirilmesi için öğretmenlerin gereksinimleri mesleki öğrenme faaliyetlerine katılım için teşvik edilmesi ve mesleklerine değer verilmesi olarak görülmüştür. Mesleki öğrenme sürecini iyileştirmek için mesleki öğrenme faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi, öğrenci ve öğretmen değişim programları, eğitim kampları ve mesleki öğrenme faaliyetlerinin planlanmasından önce ihtiyaç analizi yapılması önerilerinde bulunulmuştur. Ayrıca öğretmenler öğretmenlik mesleğine ilişkin okumaları gereken Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı listedeki kitaplara ve mesleğini icra ederken kendilerine ilham verecek farklı kitaplara erişim konusunda kendileri için bir kolaylık sağlanmasına ihtiyaç duyduklarını sıklıkla dile getirmişler ve her yıl öğretmenler gününde öğretmenlere bir kitap hediye edilmesi önerisinde bulunmuşlardır. Öğretmen mesleki öğrenme sürecinin geliştirilmesi için mesleki öğrenme etkinlikleri planlanmadan önce öğretmenlere yönelik ihtiyaç analizi yapılarak mesleki öğrenme etkinliklerinin bu ihtiyaçlar doğrultusunda düzenlenmesi önerilmiştir.
  • Öğe
    Yeme davranışları, beden memnuniyeti, problemli internet kullanımı ve dürtüsellik arasındaki ilişkiler: Farklı yapısal modellerin denenmesi üzerine bir araştırma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Gökçen, Gülden; Traş, Zeliha
    Bu araştırmanın amacı yeme davranışları, beden memnuniyeti, problemli internet kullanımı ve dürtüsellik arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda Antalya ve Konya ilinde eğitim gören 583 kadın (%70.4) ve 245 erkek (%29.6) olmak üzere toplam 828 üniversite öğrencisi araştırmaya dahil edilmiştir. Katılımcılar 18-35 yaş arasındadır ve yaş ortalamaları 21.08’dir (S.D.= 3.51). Araştırmada verileri toplamak amacıyla katılımcılara Kişisel Bilgi Formu, Üç Faktörlü Yeme Davranışları Ölçeği, Beden Memnuniyeti Ölçeği, Young İnternet Bağımlılık Ölçeği Kısa Formu ve Barratt Dürtüsellik Ölçeği Kısa Formu uygulanmıştır. Verilerin analizinde yeme davranışı ölçeği alt boyutları olan bilişsel kısıtlayıcı yeme, duygusal yeme ve kontrolsüz yeme davranışının Kişisel Bilgi Formunda yer alan sorulara göre farklılaşıp farklılaşmadığı bağımsız örneklem t-testi ve tek yönlü varyans analizi ile incelenmiştir. Dürtüsellik, yeme davranışları, beden memnuniyeti ve problemli internet kullanımı arasında anlamlı ilişki olup olmadığı Pearson korelasyon analizi ile ele alınmıştır. Yapısal eşitlik modeli incelemesi ise hipotetik ve alternatif model olarak iki şekilde oluşturulmuştur. Hipotetik model için genel örneklem, kadın örneklemi, erkek örneklemi, Beden Kitle İndeksi (BKİ) yüksek ve BKİ normal olan örneklem grubu olmak üzere beş model oluşturulmuştur. Hipotetik modelde dürtüsellik ve yeme davranışları arasındaki ilişkide problemli internet kullanımı ile beden memnuniyetinin aracılık edip etmediği incelenmiş ve gruplar arası modeller karşılaştırılarak bu aracılığı en iyi temsil eden örneklem grubu belirlenmiştir. Alternatif modelde ise genel örneklem grubunda beden memnuniyeti ve problemli internet kullanımının yeme davranışları ile ilişkisinde dürtüselliğin aracılık edip etmediği araştırılmıştır ve son olarak da hipotetik modeldeki genel örneklem grubu ile alternatif modeldeki genel örneklem grubu karşılaştırılarak genel örneklemi en iyi temsil eden model belirlenmiştir. Araştırmada elde edilen bulgulara göre bilişsel kısıtlayıcı yeme, duygusal yeme ve kontrolsüz yeme davranışları Kişisel Bilgi Formundaki bazı sorularda anlamlı farklılık gösterirken; bazılarında anlamlı farklılık göstermemektedir. Ancak her üç yeme davranışına da anlamlı farklılık gösteren değişkenler cinsiyet, yaş ve düzenli egzersiz yapıp yapmama durumu olmuştur. Pearson korelasyon analizi sonuçlarına göre problemli internet kullanımı ile bilişsel kısıtlayıcı yeme, duygusal yeme ve kontrolsüz yeme arasında pozitif yönde, beden memnuniyeti ile bilişsel kısıtlayıcı yeme, duygusal yeme ve kontrolsüz yeme arasında negatif yönde, dürtüsellik ile duygusal yeme ve kontrolsüz yeme arasında pozitif yönde, beden memnuniyeti ile problemli internet kullanımı arasında negatif yönde, dürtüsellik ile problemli internet kullanımı arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir. Yapısal eşitlik modelinde ise hipotetik modeller karşılaştırıldığında erkek örneklem grubuna göre kadın örneklem grubu, BKİ yüksek olan örneklem grubuna göre BKİ normal olan örneklem grubu bu modeli daha iyi temsil etmektedir. Alternatif model genel örneklem grubu ile hipotetik model genel örneklem grubu karşılaştırıldığında ise alternatif modelin genel örneklemi daha iyi temsil ettiği gözlemlenmiştir. Araştırma sonuçları ilgili alan yazın ışığında tartışıldıktan sonra araştırmacılara ve uygulayıcılara yönelik öneriler sunulmuştur.
  • Öğe
    Aile çatışması ve sürekli kaygının kuşaklar arası aktarımı: Ergenin pozitif genç gelişimi ve saldırganlığının seri aracılığı
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2024) Akat, Muhammed; Hamarta, Erdal
    Aile çatışması farklı yaş gruplarında görülen ve aile üyelerinin gelişimine zarar veren bir problemdir. Aile çatışmasının kuşaklar boyunca aktarılabilmesi ergenlerde ve yetişkinlerde yaygınlığını artıran temel faktörlerdendir. Bununla birlikte aile çatışmasının üç kuşak boyunca aktarılma mekanizmasını inceleyen az sayıda araştırma bulunmaktadır. Bundan dolayı bu araştırmada aile çatışmasının kuşaklar boyunca aktarılıp aktarılmadığı (birinci kuşak aile çatışması → ikinci kuşak aile çatışması → üçüncü kuşak aile çatışması) incelenmiştir. Bunun yanı sıra birinci kuşaktan üçüncü kuşağa aile çatışması aktarılmasında potansiyel aracı değişkenlerin (ikinci kuşak aile çatışması, ergenin pozitif genç gelişimi ve ergenin saldırganlığı) rolü incelenmiştir. Tıpkı aile çatışması gibi sürekli kaygı da farklı yaş gruplarında yaygın şekilde görülen bir psikolojik problemdir. Kaygının da kuşaklar boyunca aktarılabilmesi ergenlerde ve yetişkinlerde yaygınlığını artıran faktörlerden biridir. Bununla birlikte sürekli kaygının üç kuşak boyunca aktarılma mekanizmasını ele alan az sayıda araştırma bulunmaktadır. Dolayısıyla bu araştırmada sürekli kaygının kuşaklar boyunca aktarılıp aktarılmadığı (birinci kuşak sürekli kaygı → ikinci kuşak sürekli kaygı → üçüncü kuşak sürekli kaygı) incelenmiştir. Bunun yanı sıra birinci kuşaktan üçüncü kuşağa sürekli kaygı aktarılmasında potansiyel aracı değişkenlerin (ikinci kuşak sürekli kaygısı, ergenin pozitif genç gelişimi ve ergenin saldırganlığı) rolü incelenmiştir. Bu araştırmada veri toplama araçları olarak birinci (büyükanne–büyükbaba) ve ikinci (anne–baba) nesilde yer alan katılımcılar için Kişisel Bilgi Formu, Sürekli Kaygı Ölçeği ve Aile Çatışması Ölçeği kullanılmıştır. Üçüncü nesilde yer alan katılımcılar (ergenler) için Kişisel Bilgi Formu, Sürekli Kaygı Ölçeği, Aile Çatışması Ölçeği, Pozitif Genç Gelişim Ölçeği–Çok Kısa Formu ve Buss-Perry Saldırganlık Ölçeği kullanılmıştır. Aile Çatışması Ölçeği bu araştırma kapsamında geliştirilmiştir. Aile Çatışması Ölçeği anne-baba örnekleminde geliştirilmiş olup ergenler, büyükanne ve büyükbaba örnekleminde de geçerlilik güvenilirlik çalışması gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla Aile Çatışması Ölçeği’nin ergen, anne, baba, büyükanne ve büyükbaba örneklemlerinde ailedeki çatışmayı ölçebilecek geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu söylenebilir. Araştırmanın analizlerini gerçekleştirmek için SPSS 25 ve AMOS programları kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda birinci kuşak aile çatışması ile üçüncü kuşak aile çatışması arasında ikinci kuşak aile çatışmasının aracı rolü anlamlı bulunmuştur. Bir başka ifadeyle aile çatışmasının kuşaklar boyunca aktarıldığı bulgusuna ulaşılmıştır. Araştırma kapsamında birinci kuşak aile çatışması ile üçüncü kuşak aile çatışması arasındaki ilişkide ikinci kuşak aile çatışması ve ergenin pozitif genç gelişiminin seri aracı rolü anlamlı bulunmuştur. Bununla birlikte birinci kuşak aile çatışması ile üçüncü kuşak aile çatışması arasındaki ilişkide ikinci kuşak aile çatışması, ergenin pozitif genç gelişimi ve ergenin saldırganlığının seri aracı rolü anlamlı bulunmuştur. Bu araştırma kapsamında daha sonra sürekli kaygının kuşaklar boyunca aktarılıp aktarılmadığı incelenmiştir. Yapılan analizlerde birinci kuşaktaki sürekli kaygı ile üçüncü kuşaktaki sürekli kaygı arasındaki ilişkide ikinci kuşaktaki sürekli kaygının aracı rolü anlamlı bulunmuştur. Bir başka ifadeyle sürekli kaygının kuşaklar boyunca aktarıldığı bulgusuna ulaşılmıştır. Daha sonra birinci kuşaktaki sürekli kaygı ile üçüncü kuşaktaki sürekli kaygı arasındaki ilişkide ikinci kuşaktaki sürekli kaygı ve ergenin pozitif genç gelişiminin seri aracılığının anlamlı olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Son olarak birinci kuşaktaki sürekli kaygı ile üçüncü kuşaktaki sürekli kaygı arasındaki ilişkide ikinci kuşaktaki sürekli kaygı, ergenin pozitif genç gelişimi ve ergenin saldırganlığının seri aracılığı anlamlı bulunmuştur. Araştırma kapsamında elde edilen bulgular tartışılmış olup uygulayıcılara, araştırmacılara ve ebeveynlere öneriler sunulmuştur.