Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 13 / 13
  • Öğe
    Intermediation Activities in the Capital Market and Intermediation Framework Agreements
    (Universidade Catolica de Petropolis, 2023) Koç, Himmet
    Intermediary institutions are institutions operating in the field of capital markets. Intermediary institutions act as intermediaries in bringing the funds to the economy. During the execution of intermediary activities, a contract is concluded between the intermediary institutions and their customers. This contract is a brokerage framework contract. At the conclusion of the brokerage framework agreement, some protection mechanisms were introduced to protect customers in a weak situation.Protection mechanisms are particularly important when customers are consumers. However, the protection of customers does not depend on their consumer status. In other words, customers should be protected under the framework agreement, even if they are not consumers.These mechanisms take place within the framework of the capital market law, The Code of the Protection of the Consumer and theTurkish Code of Obligations.
  • Öğe
    Anayasa Mahkemesi’nin görüşü çerçevesinde Türkiye Varlık Fonu’nun hukukiliği
    (2018) Durdu, Muhammet
    Türkiye Varlık Fonu (TVF) 2016 yılının Ağustos ayında kurulduğundan beri çok fazla faaliyette bulunmasa da, hukuki olarak tartışılmaya devam etmektedir. Bu hususta Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar hem yeterince gündeme gelmemiş hem de incelenmemiştir. Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararında da görüleceği üzere TVF ile ilgili tartışmalar; yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi, Sayıştay denetimi ve bütçe hakkı hususları üzerinde toplanmıştır. Bu çalışmada, Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili görüşü dikkate alınarak bu üç konu üzerinden TVF’nin hukuka uygunluğu tartışılacaktır. Güncel bir konu olması hasebiyle Anayasa Mahkemesi’nin TVF ile ilgili verdiği karar bu çalışmada incelenmiş olup, yapılacak yeni çalışmalarla birlikte TVF üzerindeki tartışmaların aydınlatılmasına katkı sağlaması amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Türkiye Büyük Millet Meclisi kararlarının Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesi
    (2017) Yıldız, Abdulkadir
    Türkiye Büyük Millet Meclisi kararları, kural olarak, herhangi bir yargısal denetime tabi değildir. Bunun sebebi, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararlarının birey hak ve özgürlüklerine ilişkin olmaması ve yasama organı ile yürütme ve yargı organları arasındaki ilişkiyi düzenlemesidir. Doğal olarak, bu durum hukuk devleti ilkesini ihlal etmez. Bununla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin karar olan işlemlerinden kendi içtüzüğü, milletvekilliğinin düşmesi kararı vermesi durumunda bu karar ve yasama dokunulmazlığının kaldırılması kararı Anayasa Mahkemesi'nin denetimine tabidir. Görüleceği üzere, TBMM içtüzüğü, milletvekilliğinin düşmesi ve yasama dokunulmazlığının kaldırılması kararları Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kendi iç işleyişine ve çalışma düzenine ilişkin olmasına rağmen, önemine binaen bu kararların denetimi mümkün kılınmıştır. Bu kararlar, Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran siyasi parti veya partilerin, bu avantajı kullanarak muhalefeti ortadan kaldırma ihtimali vermesi sebebiyle önemlidir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, bu üç tür kararı denetlemektedir. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesi'nin işlemin nitelemesiyle bağlı olmadığı yönünde eylemli içtüzük değişikliği içtihadı bulunmaktadır. Bu içtihat, Anayasa Mahkemesi'nin denetim yetkisini Anayasa'da öngörülenden daha geniş yorumlaması olarak belirtilebilir.
  • Öğe
    Maliye Politikalarının Belirlenmesinde Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü
    (2018) Durdu, Muhammet
    Sivil toplum kuruluşu, kanuni düzenlemeler çerçevesinde gönüllülük esasına dayalı olarak, kendi kaynaklarına sahip, devletten özerk ve devlet ile toplum arasında örgütlü bir yapılanma olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada sivil toplum kuruluşlarının maliye politikaları üzerindeki rolü tartışılacaktır. Sivil toplum kuruluşlarının batılı kökenlerine değinilmeyecek, Türkiye tarihi ve günümüz Türkiye’si çerçevesinde sivil toplum kuruluşları ve maliye politikalarına etkisi incelenecektir. Çalışmada, sivil toplum kuruluşlarının kavramsal çerçevesi çizilmiş, Türkiye tarihindeki sivil toplum yapılanmaları incelenmiş ve sivil toplum kuruluşlarının maliye politikaları üzerindeki etkisi irdelenmiştir. Maliye politikaları 20. yüzyılda ortaya çıkmış gibi görünse de, geçmişte de günümüzdeki kadar karmaşık olmamak üzere, maliye politikalarının varlığından söz edilmiştir. Özellikle Osmanlı tarihi açısından sivil toplum yapılanmalarının maliye politikalarına olumlu etkilerinden bahsedilmiş ve günümüzde finansman sorunu yaşayan modern devlet maliyelerinin, bu sorunu çözme adına Osmanlı sivil toplum yapılanmasından esinlenebileceği belirtilmiştir. Günümüzde, Türkiye’de sivil toplum yapılanmalarının maliye politikaları üzerinde ciddi etkileri olduğu görülmektedir. Sivil toplum yapılanmaları siyasi iktidarı etkilemek için çeşitli yollara başvurabilmektedirler. Kamuda çalışan personelleri temsil eden sendikaların zam görüşmelerinde hükümet üzerinde ciddi etkileri olabilmekte ve enflasyon oranlarının çok üzerinde zam alabilmektedirler. TOBB, TÜSİAD gibi iktisadi sivil toplum kuruluşları çeşitli yöntemlerle maliye politikaları üzerinde doğrudan etki sahibi olabilmektedirler. Siyasilerin geldikleri toplum kesimleri birer sivil toplum yapılanması olarak kendi aralarından çıkan siyasileri etkileyerek maliye politikalarını etkileyebilmektedirler. Son olarak, dolaylı sivil toplum olarak bilinen ve geniş halk kitlelerini kapsayan sivil toplum yapılanmalarının da son dönemde maliye politikalarında etkili oldukları müşahede edilmiştir. Yönetişim kavramının ortaya çıkışı sivil toplumun devlet politikaları üzerindeki etkisini artırmıştır. Yönetişim kavramı çerçevesinde, devlet politikalarının belirlenmesinde, kamu sektörü-özel sektör- sivil toplum kuruluşları eşit görülebilmektedir. Ancak maliye politikaları açısından kamu sektörünü –yani siyasileri- ön plana çıkarmak gerekmektedir. Zira toplumun yalnızca belli bir kesimini temsil eden sivil toplum yapılanmaları maliye politikaları üzerinde çok etkili olursa, sivil toplum kuruluşunun temsil ettiği kesime rant kayması kaçınılmaz olur. Ayrıca sivil toplum yapılanmalarının toplumun tamamına karşı sorumlu olmadığı unutulmamalıdır. Bu sebeple maliye politikalarının belirlenmesinde toplumun tamamına karşı sorumluluğu olan siyasilerin ön planda olması gerekir.
  • Öğe
    Osmanlı Devleti'nde sarrafların mültezimlere kefilliği
    (2014) Koyuncu, Nuran
    Osmanlı Devleti'nin vergi tahsilinde uyguladığı iltizam sisteminde mültezimlerin vergi tahsilini üstlenebilmeleri güvenilir bir kefil bulmalarına bağlıydı. Böylece sarraflar, mültezimlere hem kefil olup hem de onlar adına hazineye taahhütlerde bulunmaya başladılar. Sarraflar aynı zamanda mültezimlerin peşin ödemelerdeki nakit para ihtiyaçlarını da karşılıyorlardı. Hazine-sarraf ve mültezim arasındaki hukuki ilişkide en temel problem ödemelerin aksamasıydı. Bu aksamalar, özellikle Tanzimat'tan sonra merkezi hazine tarafından alınan çeşitli tedbirler yoluyla önlenmeye çalışıldı.
  • Öğe
    Hukuk mektebinin doğuşu
    (2012) Koyuncu, Nuran
    Osmanlı Devleti’nin klasik döneminde hukuk eğitimi medreselerde yapıldı. Medreselerin hukukçu yetiştirmede yetersiz kalması ve Tanzimat sonrasında hukuk alanında başlayan yenilik hareketleri, değişen ve yenilen hukukun uygulanmasında mükellef kişilerin yetiştirilmesi gereği, formel hukuk eğitimi verecek mektebin kuruluşunu sağladı. Osmanlı yargı teşkilatındaki yenilikler ve eğitimde modernleşme çabaları da hukuk mektebinin açılışında önemli rol oynadı. Yüksek öğrenim seviyesindeki ilk hukuk mektebi Mekteb-i Sultani bünyesinde kurulan Mekteb-i Hukuk-ı Sultani’dir. 1880 yılında ise Adliye Nezareti’ne bağlı olarak Mekteb-i Hukuk-ı Şahane açıldı ve bir süre sonra bu iki okul birleştirildi. Hukuk mektebi uzun bir dönem Darülfünun’dan bağımsız olarak eğitime devam etti ve nihayet 1909 yılında Darülfünun’a bağlandı.
  • Öğe
    İslâm ve Türk borçlar hukukunda ibra
    (2018) Akman, Ahmet
    Kişiler arasında hukukî anlamda kurulan borç ilişkilerinin çeşitlişekillerde sona ereceği de hukuk düzenlerinin öngördüğü hususlardandır.Borcun en doğal sona erme şekli ifa olmakla birlikte, kişiler arası hukukîilişkilerde sözleşmelerin faklı sebeplerle sona ermeleri de pek tabii mümkünolup, bu anlamda ifa dışında borcu sona erdiren hâllerden birisi deibra olmaktadır.İbra sözleşmesi, alacaklının, alacağını tamamen veya kısmen eldeetmeden bundan vazgeçerek borçluyu borcundan kurtarma iradesini ortayakoyması ve borçlunun da bunu kabul etmesi veya en azından ret etmemesiüzerine meydana gelmektedir. Bu anlayışın doğal sonucu borcunsona ermesinde sadece tek tarafın iradesinin yeterli olmayacağıdır. Hukukînitelik yönünden “tasarrufî” işlem niteliğinde olduğu için taraflarınsahip olması gereken ehliyeti de ilgilendiren ve özellikle alacaklının fiil ehliyeti ile birlikte tasarruf yetkisine de sahip olmasının arandığı bir sözleşmedir.İbra ile alakalı olarak belirttiğimiz bu hususlar genel olarak İslâmHukukunda ve Roma Hukukundan başlayarak günümüz modern hukuksistemleri ve Türk borçlar hukukunda müşterek addedilebilir.İslâm Hukukunda ibra konusu olan alacak/borç ve hakların ıskât(alacaklı tarafından düşürülebilen) niteliğini haiz olması öne çıkmıştır.Tarafların iradelerini ortaya koydukları ifade biçimlerinin hukukî işleminkurulması ve sonuçları üzerinde etkisi bulunmaktadır. Hakkın ve borcungeri dönülmez bir şekilde sözleşmenin yapılmasıyla birlikte düşürülmesinisağlayan bir hukukî işlem olan ibrada, mülkiyetin intikalini sağlayan(temlik) ve hakkı düşüren (ıskât) vasıflardan hangisinin ön plânda olduğuhususunda farklı görüşler vardır. Bunun sonucuna göre ibra sözleşmesindekabul gerekliliği, bunun açık veya zımnî olması ile tek/iki taraflılıkproblemleri çözülmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Hekim Uygulamaları ve Hukuki Sorumluluk (İslâm ve Türk Hukuku’nda)
    (2018) Akman, Ahmet
    İnsanın Anayasalarda ve uluslararası sözleşmelerde garanti altına alınmış şekliyle enönemli hakkı, hayat hakkıdır. İnsanın maddi ve manevi varlığı, beden ve ruh sağlığı bütünlüğüiçerisinde korunmalı ve sürdürülmelidir. Hastalık ise, hayat hakkını ortadan kaldırabilecek enönemli tehditlerdendir. Bu hak üzerinde en etkili tasarruflarda bulunan hekim ile hasta arasındakiilişki ve bunun sorumluluk boyutu gündeme gelmektedir. Sağlıklı bireylerden oluşan birtoplum meydana getirmek konusunda tıp ilminin gelişmesine paralel olarak, hukukun da bualana müdahil olduğunu görmekteyiz.İnsan hayatı, İslâm’da korunması gereken beş temel esastan birisidir. Bu da ancak insansağlığına verilecek önemle gerçekte korunabilir. Bu noktada insanlık tarihi kadar eski olan hekimve onun sorumluluğu devreye girmektedir. Hekim müdahalesinden zarar görmüş hastanınzararının karşılanması, hasta haklarının gelişimine paralel olarak gündeme gelmiştir. Gereklieğitimleri almış, tedavi kastıyla ve özenle hastaya müdahalede bulunan hekimlerin sorumluolmamaları Türk hukukunda olduğu kadar, İslâm hukukunda da temel hareket noktası olmuş,sorumlu olunması gereken durumlar ise giderek kusur sorumluluğu kavramıyla ilişkilendirilmiştir
  • Öğe
    6771 sayılı kanunla anayasaya eklenen yargının tarafsızlığının anlamı üzerine
    (2017) Yıldız, Abdulkadir
    Hukukun adalet amacına ulaşması, yargının tarafsızlığı ile sağlanabilir. Yargının tarafsızlığı, yargının bağımsızlığıyla birlikte değerlendirilmelidir. Bununla birlikte, tarafsızlığın bağımsızlıktan öte bir anlamının olduğu söylenebilir. Nihayet, yargının bağımsızlığının tarafsızlığı sağlamak amacına matuf olduğu belirtilebilir. Bu bağlamda, yargının tarafsızlığının Anayasal bir ilkeye dönüşmesi önemlidir. Yargının tarafsızlığı, esas olarak, hâkimlerin tarafsızlığıdır. Zira yargı erki hâkimler eliyle kullanılmaktadır. Bu bakımdan, ilk derece mahkemesinden itibaren hâkimlerin yaklaşımlarının bireye doğrudan bir yansıması olacaktır. Hâkimlerin hukuku uygularken taraflara eşit konumda bulunmaları ve her iki tarafın iddia ve savunmasına önyargısız yaklaşmaları gerekir. Yargının tarafsızlığı, hukukun ahlakiliğinin yani adaletin ve bu bağlamda hukuk güvenliğinin de temel şartıdır.
  • Öğe
    Karşılaştırmalı demokrasi modelleri ve hükümet sistemleriyle ilişkisi
    (2017) Güçyetmez, Mustafa
    D emokrasi kavramının temelinde "halkın yönetimi" yer alınken, toplumların gelişmesiyle birlikte bu tanıma bazı ilaveler yapılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Öğretide birçok demokrasi tanımı yer alırken toplumlara ve ülkelere göre farklı demokrasi modelleri ve teorileri ortaya konulmuştur. Devletlerin toplum yapıları ve yönetim biçimleri daima onların demokrasilerini şekillendirmiştir. Bu sebebe bağlı olarak toplumlar, daima kendileri için en ideal yönetim ve demokrasi modeli arayışı içinde olmuşlardır. Bu çalışmada demokrasi kavramı ve modelleri kıyaslamalı bir şekilde anlatılmaya çalışılmış, bu modellerden Westminster Modeli ve Çoğulcu Model üzerinde durulmuştur. Bu modelleri uygulayan ülkelerin toplum yapıları ve hükümet sistemleri ortaya konularak demokrasi ve hükümet sistemleri bağlantısı analiz edilerek yansıtılmıştır.
  • Öğe
    TTK m. 367 kapsamında banka kredi komitesinin konumu ve hukuki niteliği
    (2017) Koç, Himmet
    Banka kredi komiteleri, BanK m. 51 uyarınca kurulmaları yönetim kurulunun inisiyatifine bırakılan yapılanmalardır. Genel olarak yönetim kurulunun denetimi altında çalışan kredi komiteleri, adından da anlaşılacağı üzere bir komite hüviyetinde gibi görünmektedir. Fakat bu birimler, muhakeme yapıp kredi açılmasına karar verme yetkisini yönetim kurulundan devralmaktadırlar. Bu özellikleri kredi komitelerini TTK m. 367 anlamında yetki devralan murahhaslara yaklaştırsa da, kredi komitelerinin yetki devraldığı da tam manasıyla söylenemez. Zira kredi komitesinin oy birliğiyle vereceği kararlar doğrudan yürürlük kazanacakken; oy çokluğuyla vereceği kararlar yönetim kurulunda oylanacaktır. Bu nedenle, kredi komitelerine, kendine özgü bir şekilde yönetim yetkisi devralmış bir birim denilebilir. Kredi komitesi üyelerinin sorumluluk rejimi de bu çerçevede belirlenmelidir.
  • Öğe
    Türk İdare Teşkilatında Bağlı Ortaklıklar
    (2017) Durdu, Muhammet
    Bağlı ortaklıklar çoğunluk payı kamuya ait anonim şirketler olarak kendine has bir hukuki yapıya sahiptir. Yapılan araştırmalar sonucu bağlı ortaklıkların öğretide bağımsız bir şekilde konusunu teşkil ettiği bir çalışmaya rastlanılamadı. Hâlbuki bağlı ortaklıklar, kamunun çoğunluk paylarına sahip olduğu bir anonim şirket olarak oldukça ilginç bir hukuki statüsü bulunduğu izlenimi vermektedir ve ayrı bir incelemeye muhtaçtır. Bu çalışmada bağlı ortaklıkların Türk İdare Teşkilatı içerisindeki yeri ve önemi belirlenmeye çalışılmıştır. Daha sonra bağlı ortaklıkların idari yapısı, personel rejimi, denetimi ve özelleştirilmesiyle ilgili açıklamalara yer verilmiştir. Yapılan araştırmalarda bağlı ortaklık ile ilgili mevzuatta düzenli bir birlik olmadığı görülmüştür. Hukuki belirlilik açısından bu eksikliğin giderilmesi elzem görülmektedir.
  • Öğe
    Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkan Yardımcısı ile Türkiye’de Cumhurbaşkanı Yardımcısının Karşılaştırılması
    (2018) Yıldız, Abdulkadir
    6771 sayılı Anayasa değişikliği hakkındaki kanunun 16.4.2017 halkoylamasıile kabul edilmesiyle, başkanlık sistemi Türkiye’ye özgü yönleriylecumhurbaşkanlığı sistemi olarak benimsenmiş oldu. Başkanlık sistemleri içindehem başarılı hem de demokratik olması yönleriyle temel örnek olarak alınanAmerika Birleşik Devletleri başkanlık sistemi modeli, Türkiye açısından dabelirleyici olmasının yanında, belirli açılardan cumhurbaşkanlığı sistemi ileayrılmaktadır. Bu ayrılma noktalarından birisi de cumhurbaşkanı yardımcılarıile başkan yardımcısıdır. Bu makalede Amerika Birleşik Devletleri’nde başkanyardımcısı ile cumhurbaşkanı yardımcısının benzeyen ve farklılaşan yönleriincelenmektedir.