Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 20
  • Öğe
    Bağımsızlığından günümüze (1919-2020) Afganistan'da siyasal gelişmeler (Sorunlar ve çözüm önerileri)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Batur, Feridun; Sevinç, İsmail
    Siyasal gelişme kavramını, kolektif ve bireysel çıkar çatışmalarının çözümü için siyasal sistemlerin çalışma kapasitesinin artırılması, siyasal sistemlerin demokratikleşmesi ve kurumsallaşması ve bir toplumda özgürlüğün genişletilmesi olarak tanımlanabilir. Tarihsel ve siyasal çalışmalar, siyasal gelişme sürecini üçüncü dünya ülkelerinde ve gelişmekte olan ülkelerde çoğunlukla başarılı olamadığını göstermiştir başka bir ifade ile söz konusu ülkelerde siyasal gelişme süreci, siyasal, toplumsal, kültürel bölünme sorunlarıyla karşılaşmıştır. Afganistan stratejik ve jeopolitik konumu itibarıyla dünyada önemli ülkelerden sayılmaktadır ve ülkede siyasal gelişmeye yönelik ilk önemli adımlar, 1919 yılında Emanullah Han döneminde, ikinci adım Zahir Şah'ın son on yıllık döneminde, üçüncü adım ise 2001 yılından sonra Hamid Karzai ve Eşref Gani'in ilk döneminde atılmıştır. Ancak söz konusu dönemlerde siyasal gelişmeye yönelik atılan adımlar, uzun süre devem edememiş ve ülkede otoriterlik, haksızlık, baskı başlamış ve sivil özgürlükler kısıtlanmaya çalışılmıştır. Bu nedenle bu araştırmada, Afganistan'ın 1919-2020 yılları arasındaki siyasal açıdan gelişmesini engelleyen sorunlar araştırılmış ve dengeli gelişme, kültürel entegrasyon vb. gibi çözüm önerileri sunulmaya çalışılmıştır. Yaklaşık bir asırdan (1919-2020) bu yana modernleşme ve siyasal gelişmeye yönelik atılan adımlarda başarılı olamayan Afganistan gibi bir ülke için bu konunun akademik bir perspektifle araştırılması az yapılmış ve bu nedenle araştırılması önem taşımaktadır. Bu araştırmada incelenen konunun detaylı bir şekilde tanımlanması ve açıklanması hedefini barındıran betimsel araştırma yöntemi kullanılmış ve Afganistan, İran ve Türkiye kütüphanelerinde literatür araştırması yapılmıştır. Afganistan, sahip olduğu geleneksel siyasal kültüründen, mozaik toplumsal ve farklı mezhepsel yapısından ötürü gelişmediği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Terörizm, Türkiye'de terör olgusu ve PKK/PYD
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Gökdağ, Güngör; Kutlu, Önder
    Türkiye'de terör olgusu bir bölümü Osmanlı İmparatorluğu'ndan devralınan, diğer bölümü ise cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar geçen süre içerisinde, bulunduğu coğrafyanın da jeopolitik ve jeostratejik özelliklerinden kaynaklı, çıkar hesaplarının ve tarihsel amaçların kesiştiği bir merkez durumunda oluşu ile zamana, mekana ve amacına göre sürekli boyut değiştiren, neredeyse tüm ideolojik akımların geçmişten günümüze terör tehdidinin gündeme geldiği bir ülke olmuştur. Türkiye'nin bölgesinde etkili ve güçlü bir devlet olmasından rahatsızlık duyan bazı ülkeler, doğrudan çatışmalarda yer almak istemeyip, politikalarının merkezine terörü alarak her fırsatı ve sinsi hareketi değerlendirip, vekil aktör olarak tayin ettikleri terör örgütleri üzerinden aynı kadri paylaşan ve aynı topraklar üzerinde yaşayan insanlar arasında etnik temelli çatışmalar çıkartarak ülkeyi ve bölgeyi istikrarsızlaştırmak istemekte, bir takım siyasi ve ekonomik çıkarlar sağlama hedefiyle de açık veya gizli olarak terörizm silahı ile Türkiye'yi tehdit etmektedirler. Yapılan bu çalışma ile küresel bir niteliğe bürünmüş olan terör ve terörizm sorununun çözümüne bilimsel zeminde katkı sağlamak gayesiyle, terör ve terörizmin ''mevcut sorunların nedeni olmaktan öte mevcut sorunların sonucu'' olduğu düşüncesinden hareketle ekonomik, sosyal, siyasal ve psikolojik nedenlerin yanı sıra dış desteğin de nedenlerinin bilinmesi ve incelenmesi, kurgulanma metodlarının analizinin yapılması, konunun bütün yönleri ile iyice anlaşılması ve genel perspektifinin rasyonel genellemelerle ortaya konulması düşünülerek ele alınmıştır. Terör ve terörizm sorunu Türkiye'nin ulusal güvenliğinin, heba edilen yıllarının, maddi manevi kayıplarının yanı sıra tüm insanlığı ve gelecek nesilleri tehdit eden boyutları ile onbinlerce insanın canını kaybetmesi, geride bırakılan aile ve sevenlerinin acı ve ısdırapları, ahlaki hiçbir temelinin bulunmayışı, hukukun üstünlüğünün kabul edilmeyişi, siyasi hedefler için insan hayatının değersizleştirilmesi, masum insanların canına kıyılması gibi hususlarla bu sorunun sadece askeri ve güvenlikçi yaklaşımlarla değil, çözümü için aynı zamanda bu alanda bilimsel çalışmaların yapılmasının da ne kadar zaruri bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü terörle mücadele süreci yalnızca güvenlik birimlerinin özverisi ile değil, uzun yıllar boyunca toplumun her kesimi ve her bireyi tarafından desteklenmesi gereken zorlu bir süreçtir. Söz konusu bu çalışma, işte bu alandaki ihtiyacın hissedilmesinin yanı sıra aynı zamanda bir sorumluluk olarak da görülmesi nedeniyle yapılmıştır.
  • Öğe
    İstanbul'daki Arap Diasporası düşünce kuruluşlarının yapısal analizi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Ilaiwi, Muath S. M.; Bozbaş, Gökhan
    Tez, temel olarak kendilerine, toplumlarına ve çözümü uğrunda kuruldukları temel sorunlarına hizmet eden bilgi dönüşümünün yeniden sağlanmasında önemli bir faktör olarak İstanbul'daki Arap Diasporası düşünce kuruluşlarının dayandığı en önemli bilimsel katkıları belirlemeyi amaçlamıştır. Çalışma örneği, İstanbul'da görüşülen 19 düşünce kuruluşunu içeren görüşme aracına dayandırılmıştır. Araştırmacı, çalışmanın amacına ulaşması için çeşitli bilimsel yaklaşımlara tâbi olmuştur. Bunlardan bazıları şöyledir: Analitik, tarihsel ve betimleyici yaklaşım, kavramların açıklanması amacıyla içerik analizi, genel vizyon vs. yaklaşımlar, Arap Diasporası düşünce kuruluşlarının İstanbul'daki en önemli, en etkili alanları ve programları, Arap Baharı devrimlerinin patlak vermesinden önce ve sonra kurulmasına yol açan bu merkezlerin gelişiminin tarihsel seyrinin incelenmesi, İstanbul'daki Arap Diaspora düşünce kuruluşları ile yapılan görüşme sorularının içeriğinin analizi, mülakattan ve daha önceki ilgili çalışmalardan elde edilen bilgiler ışığında bunların bilimsel ve eleştirel olarak analizi ve yorumu. Araştırmada, bir takım sonuçlara ulaşılmıştır. Bunlardan en önemlileri şöyle özetlenebilir: İstanbul'daki Arap Diasporası düşünce kuruluşları, çalışanlarını özgürlük, demokrasi ve siyasi istikrar için Türk siyasi ve sosyal ortamında kendi sorunlarıyla ilgili bilgileri yaymaya teşvik etmiştir. Öte yandan Türk hükümeti ile Suriye muhalefeti arasındaki müzakere oturumlarına katılarak onlara bir arka kapı oluşturmuştur. Bunların durumu, hükümetlerine doğrudan veya dolaylı olarak nitelikli bilimsel kadrolar veren diğer tüm Batılı düşünce kuruluşları gibidirler. Bu kuruluşlar, bir dereceye kadar, ihtiyaçlarını karşılayan nitel düşünce kuruluşlarının kurulmasını motive eden önceki avantajlara da sahiptirler. İstanbul'daki Arap Diasporası düşünce kuruluşları çeşitli zorluklarla karşılaşmıştır. Bunların bazıları şöyledir: Ortak bir bilimsel ağ kurmak için ortak bir iradenin olmaması, gerek kuruluş aşamasında gerekse rutin faaliyetlerin uygulanması sırasında yeterli mali kaynağın bulunmaması, objektiflik ve bağımsızlık eksikliği, güvenlik sorunu, bilimsel disiplinlerin yokluğu ve bu kuruluşların karşı karşıya kaldığı diğer dâhili ve harici zorluklar. Tespit edilen tüm bu zorluklar, Arap Diasporası düşünce kuruluşlarının bütün yöneticilerinin ve çalışanlarının gelecekte herhangi bir zorlukla karşılaşmamaları için, üzerinde çalışmayı gerektiren stratejik bir dizi tavsiyenin ortaya konulmasını gerektirmiştir.
  • Öğe
    Bürokrasi-siyaset ilişkilerinin parlamenter ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemleri üzerinden değerlendirilmesi (2002-2022)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Kaya, Recep; Bayrakcı, Erdal
    Kamu yönetimi alanında en önemli ve temel tartışmalardan birini siyaset ve bürokrasi gibi devletin idari olarak işletilmesinde görevli kurumlar arasındaki ilişkilerin ne şekilde olduğu oluşturmaktadır. İlişkilerin boyutu hükümet sistemleri, yönetim biçimleri gibi birçok faktöre göre farklılık arz etse de genel olarak bürokrat ve siyasetçilerin birbirlerine üstünlük kurma ya da idari gücü daha fazla kendi elinde tutmaya dayanmaktadır. Bu iki önemli kurumun görev alanları anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik gibi mevzuatlar çerçevesinde belirlenmiş olsa da işlerlik noktasında keskin sınırlar çizilememektedir. Osmanlı Devleti'nde Tanzimat dönemine kadar padişah, devletin yönetiminde mutlak iradeye sahip olarak yürütme, yasa koyma ve yargısal görevleri kendisine sadakatle bağlı "kul statüsü" anlayışına dayalı bürokratların yardımıyla üstlenmekteydi. Tanzimat'a kadar padişaha mutlak bağlılık arz eden bürokrasi, devlet idaresinde padişahın yanında ikinci bir güç olarak ortaya çıkamamıştır. Tanzimat Fermanı ile başlayan modernleşme ve sonrasında yürürlüğe giren Meşrutiyet Dönemleri bürokrasiyi ve bürokratları devlet yönetiminde önemli bir konuma getirmiştir. Bu durumun ortaya çıkışında hükümetlerin görev alanlarının artması, bilgi ve uzmanlığın ön plana çıkması, modern devlet yapılarının ortaya çıkışı ve "tekil irade" anlayışına dayalı yönetimlerin yerini demokrasiyle idare edilen yönetimlerin alması gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti birçok alanda olduğu gibi bürokratik anlayışı da Osmanlıdan devralmış ve kamu yönetimine dair birtakım geleneksel uygulamaları devam ettirmiştir. Kuruluş yıllarında tek parti yönetimi ve anlayışıyla birlikte bürokrasinin etkinliği fazlayken, Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle bürokratik etkinlik giderek azalmış ve siyasi iradeye bağlı hareket etmeye başlamıştır. Siyasal iradeyi tek partinin elinde tuttuğu dönemlerde bürokrasinin etkinliği azalırken koalisyonlar döneminde ise bürokratik etkinlik artmıştır. 2002 yılında tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, her zaman bürokrasinin idareyi yönlendiren bir unsur olmaktan ziyade iktidarın verdiği görevleri uygulayan ve kamuya hizmet eden bir araç olması için uğraşmıştır. 2002-2018 yılları arasında parlamenter hükümet sistemi döneminde siyasal iradede tek söz sahibi olan Adalet ve Kalkınma Partisi, bürokrasiyi tam anlamda kendine bağlı kılamasa da 2018 yılında yürürlüğe giren cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi modeliyle cumhurbaşkanının tüm üst düzey yöneticileri atama, görevden alma gibi görev alanlarında tam yetkili kılınması sonrasında bürokrasi siyasal iradeye bağlı bir unsur haline getirilmiştir. Bu çalışma Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Parlamenter ve cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dönemlerinde bürokrasinin ve bürokratik vesayetin siyasi irade eliyle nasıl ve ne şekilde dönüşüme uğradığı, siyasetin bürokrasiyi idari anlamda rakip olan bir konumdan kendisine bağlı hareket eden bir konuma nasıl getirdiğini ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır.
  • Öğe
    Türkiye’de İslam Şehirlerinin şehircilik anlayışı ve dönüşümü: Doğu ve Güneydoğu Anadolu örnekleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Göksoy Sevinçli, Berfin; Bayrakcı, Erdal
    Çalışmada batıyla özdeşleşen medeniyet kavramı sorgulanarak kavram, İslam Şehri bağlamında yeniden ifade edilmektedir. Bu doğrultuda İslam Şehirleri’nin de dönem tayini ve anlamlandırılması yapılmaktadır. İslam Şehirleri’nin sosyo-mekânsal unsurlarının somut olarak ortaya konduğu çalışmada dünyadaki İslam Şehirleri’nden örneklerle günümüzde Bitlis, Kubbet’ül İslam Ahlat, Diyarbakır, Urfa ve Mardin şehirleri de incelenmektedir. Bu inceleme İslam Şehirleri’nin sosyo-mekânsal unsurları üzerinden kapitalizm, modernizm ve post- modernizm bağlamında yapılmaktadır. Tüm bunlarla birlikte amaç, İslam Şehirleri’ndeki değişim ve dönüşümü şehrin sosyo mekânsal görünümü üzerinden ortaya koymaktır. Çalışmanın önemi ise, İslami esaslara uygun olarak inşa edilmiş ve pek çok şehirde bulunan cami, hamam, çarşı, evler ve sokaklar gibi yapıların İslam Şehri modellemesi üzerinden yeterince çalışılmamış olmasında saklıdır. Anlatılan doğrultuda çalışma geniş bir literatür ile desenlenmiştir. Temel olarak nitel bir veri analiz yöntemi olan doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem sayesinde şehirlerin güncel durumu ortaya koyulmuştur. Nihai olarak ise, İslam Şehir tecrübesi olan şehirlerin bugün kapitalist üretim sistemi çıktıları ile özellikle modernizm bağlamında dönüştüğü gözlemlenmiştir. Bu gözlem: Şehirdeki değişim ve dönüşümün, şehirlerin kimliğine etki ettiği; toplumun tarih, dil ve kültür geçmişiyle bağını zayıflatabileceğine dayanmaktadır.
  • Öğe
    21. Yüzyılda Jeopolitik Dönüşümler ve Türkiye
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Babahanoğlu, Veysel; Örselli, Erhan
    Jeopolitik, bir devleti hegemon devlet ya da başarısız devlet haline getiren en temel unsurlardan biri olduğu kadar, önemi de hiçbir zaman azalmayacak bir olgudur. 21. Yüzyıl dünyasında yaşanan gelişmeler hızlı bir değişim ve dönüşümü de beraberinde getirmiştir. Bu değişimi yakalayan devletler güçlü ve başarılı olma yolunda ilerlerken yönetimden, ekonomiye ve güvenliğe değin bir dizi sorun ve tehdit ile yüzleşmek durumunda kalmaktadır. Nitekim jeopolitiğin öneminin konjonktürel olarak değişebileceği ama ortadan kalkmayacağı gerçeğinden yola çıkıldığında, jeopolitiğin taşıdığı riskleri ve fırsatları en iyi şekilde yöneten devletlerin geleceklerini en iyi şekilde inşa edebilecekleri söylenebilir. Öznenin Türkiye olduğu durumda jeopolitik her zaman kritik önem taşımış, zamanın ve uluslararası ortamın getirdiği jeopolitik riskler her zaman Türkiye gündeminin ilk sıralarında yerini almıştır. Bu bağlamda çalışmada, nitel araştırma yönteminden ve jeopolitik teorilerden yararlanılarak, jeopolitik durumu tüm dünya güç merkezlerinin dikkatini çeken Türkiye jeopolitiğinin güçlü ve zayıf yönleri analiz edilmeye çalışılmıştır. Özellikle, 21. yüzyılda aktörler ve eylemler üzerinden hareketle, coğrafi, politik, ekonomik ve sosyal gelişmeler ile eylem ve olgular ele alınmıştır. Ayrıca çalışmada, alanyazın ve tarihsel örnekler üzerinden fırsat ve tehdit saptamaları yapılarak Türkiye ve çevresinin içinde bulunduğu coğrafi ve sosyopolitik gelişmeler üzerine odaklanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, coğrafyanın sosyolojik, politik, askeri, ekonomik ve kültürel boyutlarda önemli etkilerinin olduğu, Türkiye özelinde ise geçmişten günümüze ortaya çıkan fırsat ve tehditlerin gelecekte de benzer şekilde ortaya çıkacağı sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle Türkiye’nin bölgesel ve küresel aktör olma yolunda jeopolitik durumundan kaynaklı fırsat ve tehditleri en rasyonel şekilde yönetmesi gerekmektedir.
  • Öğe
    Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminde Üst Düzey Kamu Yöneticilerinin Statüsü (Düzenleme, Atama ve Denetleme): Kayırma ve Liyakat Sistemi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Akbay, Can; Alodalı, Muhammet Fatih Bilal
    Hangi hükümet sistemi ile yönetilirse yönetilsin devlet yapılanmasının olduğu her toplulukta üst düzey kamu yöneticilerinin seçilme, eğitilme, atanma ve denetlenmeleri çok önemli olmuştur. Çünkü siyasetçilerin çıkardıkları kanunların, belirledikleri genel politika ve programların uygulanmaları bu yöneticiler eliyle yapılmaktadır. Ayrıca üst düzey kamu yöneticileri kanun tasarılarının gereklilik ve ön hazırlıklarında da önemli görevler üstlenip uygulama aşamasında önemli kararlar almakta ve gerektiğinde bir takım kurallar koyabilmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu zamana üst düzey kamu yöneticilerinin statüleri ve siyasetle olan ilişkileri, tabi olacakları kanun ve mevzuatlar sürekli gündem konusu olmuştur ancak parlamenter hükümet sisteminin uygulandığı dönemde açık ve net bir mevzuat ve uygulama ortaya konulamamıştır. Bir takım girişimler olsa da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu çalışmada yaklaşık yüz yıldır uygulanmakta olan parlamenter hükümet sisteminin terkedilerek kendine has farklılıkları ile bir tür başkanlık sistemi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yaşanan köklü yapısal değişikliklerin üst düzey kamu yöneticilerinin statülerine (düzenleme, atanma ve denetleme) yansıması ele alınmaktadır. Bu çalışmada eski ve yeni sistemdeki üst düzey kamu yöneticilerinin statülerini karşılaştırırken geçmişten günümüze farklı hükümet sistemlerinde prototip olarak kabul edilen Birleşik Krallık Parlamenter Sistemi, ABD Başkanlık Sistemi ve Fransa Yarı-Başkanlık Sistemindeki statüleri de göz önünde bulundurulmaktadır. Bu karşılaştırma liyakat ve kayırmacılık sistemleri çerçevesinde ele alınarak üst düzey kamu yöneticileri için getirilen yeni mevzuat ve uygulamaların içinde barındırdığı liyakat ve kayırmacılık unsurları ve eksiklikleri tespit edilmeye çalışılmaktadır.
  • Öğe
    Yoksulluğun Dönüşen Boyutları ve Yoksullukla Mücadelede Politika Transferi
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Çekici, Osman; Bayrakcı, Erdal
    Bu çalışmanın temel amacı, yoksullukla mücadele hedefi doğrultusunda kullanılan yöntemleri ve stratejileri araştırmak ve özellikle gelişmiş ülkelerde uygulanan yoksullukla mücadele politikalarını ele alarak, kamu politikası transferi bağlamında Türkiye'de yoksullukla mücadeleyi iyileştirici öneriler sunmak ve bu önerilerin uygulanabilirliğini tartışmaktır. Yoksulluk uzun zaman ekonomik temelli bir sorun olarak algılanmış, yoksullukla mücadele de bu yönde şekillenmiştir. Fakat son yıllarda yapılan çalışmalar ve uluslararası kuruluşlar tarafından yayınlanan raporlar, günümüzde yoksulluğun maddi olmayan boyutlarını da kapsayacak şekilde çok boyutlu bir kavram olarak ele alınmaya başlandığını göstermektedir. Buna karşılık yoksullukla mücadelede sorunun ekonomik yönü öne çıkarılmaya devam etmektedir. Tezde yoksulluğun iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel yönleri dikkate alınmaya çalışılacak, yoksulluğun nedenleri ve ölçüm yöntemleri incelenirken de bu çok boyutlu yapı göz önünde bulundurulacaktır. Günümüzde yoksullukla mücadelede toplumun genel refahını yükseltmeye odaklanan politika tercihlerinden ziyade, daha çok yoksulluğun etkilerini hafifletici ve yoksulları hedef alan uygulamaların ağırlıkta olduğu görülmektedir. Fakat bu uygulamalar yoksul kitleleri yoksulluktan kurtarmakta eksik kalmaktadır. Bu doğrultuda yoksullukla mücadele edilmesinde dengeli yaklaşımlara ulaşabilmek için sosyal politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışmada yoksulluğun kavramsal boyutu ile dünyada ve Türkiye'de yoksulluk profilleri incelendikten sonra yoksullukla mücadele stratejileri incelenmiş, sonrasında ise yoksulluk yönetimi ve sosyal politika başlıkları mukayese edilmiştir. Kamu politikası yapım süreçleri ve bu kapsamda önemi giderek artan politika transferi konusu çerçevesinde yoksullukla mücadelede Türkiye için ortaya konulabilecek bazı öneriler incelendikten sonra, politika transferine konu olabilecek bazı politika önerileri açıklanmış ve uygulanabilirlikleri tartışılmıştır.
  • Öğe
    Mesleki Tatmin Düzeyinin Mesleki ve Örgütsel Bağlılık Üzerine Etkisi: Mali Hizmetler Uzmanlığı Kariyer Mesleği Üzerine Bir Araştırma
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Demirel, Abdullah; Sevinç, İsmail
    Kamu yönetiminin bir alt dalı olan kamu personel yönetimi; kamusal hizmetlerin sunumunda önemli rol oynayan insan unsurunun, kamu hizmetine girmesi, eğitilmesi, ilerlemesi, hizmet gereklerine göre en uygun biçimde yararlanılması ile görevinin sona ermesine kadar olan süreci konu edinen yönetsel düzenlemelerdir. Kamu sektörü, refah devleti anlayışı çerçevesinde, zamanla en büyük işveren konumuna gelerek aşırı derecede büyümüş ve kamusal hizmetlerin sunumunda etkinlik, verimlilik ve kalitenin düşmeye başladığı ifade edilmektedir. 1980’li yılların başından itibaren yaşanan yeni kamu yönetimi yaklaşımı içerisinde yer alan yeni kamu işletmeciliği anlayışı ile birlikte özel sektörde uygulanan insan kaynakları yaklaşımına benzer bir yapının kamusal örgütlere de uygulanmasına karar verilmiştir. Böylelikle kamu personel yönetiminde, özel sektörün elde etmiş olduğu tecrübe ve kazanımlar kamu personel yönetimine, kamunun sahip olduğu nitelik ve özellikler de dikkate alınarak aktarılmaya başlanmıştır. Bu süreçte, kamu personel yönetiminde, norm kadro, kamu personel sayısının optimizasyonu vb. bazı yenilikler ve değişiklikler görülmüştür. Bunların içerisinde, kamu örgütlerinde kariyer uzman personel istihdam edilmesi de yer almıştır. Kariyer uzman olarak adlandırılan bu yeni istihdam biçimi, zamanla tüm kamu örgütlerinde yaygınlaşmış ve sayıları hızla artmıştır. Bu artış ile birlikte, merkezi ve kurumsal uygulamalardan kaynaklı farklı ücret rejimlerinin ortaya çıkması kamu personel yönetiminde yeni bir sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sorun her ne kadar “eşit işe eşit ücret” düzenlemesi ile bertaraf edilmekte istense de bazı kariyer uzmanların kapsam dışı tutulması; adaletsizlik algısı, dışlanma, ayrımcılık vb. olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durumun, mesleki tatmin, mesleki ve örgütsel bağlılık vb. önemli psikolojik tutum ve davranışları da etkilediği ifade edilmektedir. Bu çalışmada, kamu personel yönetimi içerisinde yer alan ve eşit işe eşit ücret düzenlemesi kapsamının dışında tutulan tek merkez kariyer personeli olan ve genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin merkez teşkilatlarında görev yapan mali hizmetler uzmanlarının, mesleki tatmin düzeyleri ile mesleki ve örgütsel bağlılıkları arasındaki ilişkinin sosyo-demografik özellikler ile birlikte incelenmiştir. Çalışma sonucunda, mali hizmetler uzmanlarının mesleki tatmin düzeyinin düşük olduğu, mesleki bağlılıklarının örgütsel bağlılıklarına göre daha yüksek olduğu ve mesleki tatmin düzeyinde yaşanacak herhangi bir değişimin, mesleki ve örgütsel bağlılığı da aynı doğrultuda etkileyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca mesleki tatminin, mesleki ve örgütsel bağlılık düzeyinin bazı sosyo-demografik özelliklere (yaş, kıdem vb.) göre de değişkenlik gösterdiği gözlemlenmiştir.
  • Öğe
    Yoksulluk Olgusunun Radikalleşme Sürecine Etkileri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Çelik, Emine; Kutlu, Önder
    Terörizmin taktikleri gruptan gruba ve bireyden bireye değişmekle birlikte, terör örgütlerinin ve terörist bireylerinin belli bir dereceye kadar repertuarlarıyla riskten kaçınma eğiliminde oldukları bilinmektedir. Dolayısıyla da terörist gruplar ve bireyler büyük oranda eylemlerinde ateşli silahlar, bıçak gibi teknolojisi düşük denenmiş ve test edilmiş geleneksel yöntemleri kullanma eğilimindedirler. Geleneksel eylem taktiklerini benimsemiş olsalar bile gerçekleştirilen terör eylemleriyle ilgili tarihsel akış incelendiğinde terörizm kavramının durağan olmadığı ve siyasi, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmeler ile şekillendiğini söylemek mümkündür. Bu bağlamda da terörizmin ilk olarak küreselleşme akabinde de bilgi iletişim teknolojilerinin yanı sıra internet ve ona bağlı sosyal medya araçları ile büyük bir değişim yaşadığı mutlak bir gerçekliktir. Grupların ve bireylerin terör eylemleri gerçekleştirmesine giden süreci izah eden radikalleşme kavramı ise değişen ve dönüşen terörizm eylemlerinin nedenlerini izah etmede güçlü bir anahtar olarak görülmektedir. Bireylerin ve grupların radikalleşerek terör örgütlerine katılmalarının yanı sıra terör örgütlerinin bireyleri radikalleştirmesine yönelik hamleleri özellikle 11 Eylül ABD saldırısı, 2004 Madrid ve 2005 Londra’da gerçekleştiren saldırılar sonrasında daha sık tartışılmaya başlanmıştır. Terör örgütlerinin aktif olarak Ortadoğu ve Afrika kıtasında yer alması ve söz konusu bölgelerde yoksulluğun hakim olması terörizmin genel olarak yoksulluk ile ilişkilendirilmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla da yoksulluk, terörizm ve radikalleşme ilişkisi, radikalleşmenin şiddete uzanarak terörizm eylemine dönüşmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda da bu tezde bireylerin radikalleşerek terörizme uzanan süreçlerinin izahında yoksulluk olgusunun etkisi ele alınmıştır. Örneklem olarak seçilen PKK terör örgütüne ve IŞİD terör örgütüne katılan bireylerin neden ve nasıl radikalleştiklerinin yanı sıra örgütlerin bireyleri neden ve nasıl radikalleştirdikleri radikalleşme teorileri içerisinde yer alan göreli yoksunluk teorisi, sosyal kimlik teorisi ve itici çekici güçler teorisi bağlamında ele alınmıştır.
  • Öğe
    Yoksullukla Mücadelede Politika ve Programların Uygulanabilirliği: Selçuklu İlçesi Örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Batur Oruç, Tülay; Kutlu, Önder
    Yoksulluk, tüm ülkelerin odak noktası olması gereken dünya için önemli bir tehdittir. Bu nedenle, dünyadaki birçok ülke bu sorunla mücadele etmek için çeşitli sosyal politika ve programlar uygulamaktadır. İstihdam politikası, eğitim politikası, sağlık politikası, sosyal yardım politikası, vergi politikası gibi birçok etkili birçok politika ve program uygulanmaktadır. Tezin konusu Yoksullukla Mücadelede Politika ve Programların Uygulanabilirliği olup, yoksullukla mücadele çalışmalarının ne kadar etkili olduğu, uygulanan bu politika ve programların olumlu ve olumsuz yönlerini ortaya koyarak yoksullukla nasıl etkin bir şekilde mücadele edileceği ile ilgili çözüm önerileri sunmaktır. Bugün küresel bir sorun olarak karşılaştığımız en tartışmalı konu yoksulluktur. Bu tez, mevcut politika ve programların yoksullukla mücadelede yeterli olmayışını bu politika ve programların olumlu ve olumsuz yönlerini ortaya koyarak Konya Selçuklu ilçesi ölçeğinde yapılan anket çalışması ile tezi desteklemeyi amaçlamaktadır. Türkiye'deki yoksulluk çalışmalarına ve akademik literatüre katkı sağlaması, daha önce bu bölgede böyle bir analizin yapılmaması çalışmayı özgün kılmaktadır. Bu tez de nicel araştırma tekniği kullanılarak, ilçede yaşayan 680 katılımcı ile tesadüfî örnekleme yönteminden biri olan tabakalı örnekleme yöntemi ile anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu oran, ilçe nüfusunun 1: 1000'ini oluşturmaktadır. Sonuçlar, yoksulluğun önlenmesi için yapılan yoksullukla mücadele politika ve programlarının yetersiz olduğunu göstermektedir. Yoksulluğu azaltmak için yapılan sosyal yardımların geçici anlamda olumlu etkisi bulunmaktadır. İş olanaklarının geliştirilmesi konusu, öncelikli devlet politikası haline getirilmesi gerekmektedir.
  • Öğe
    Kriz Yönetimi ve Küreselleşmenin Yeni Toplumsal Hareketler Üzerindeki Rolü: "Gezi Parkı Olayları" Örneği
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Seyrek, Nihat; Kutlu, Önder
    Bu tez çalışmasında, Türk siyasi ve bürokratik karar alıcıların kriz yönetimi, küresel ve bölgesel "yeni toplumsal hareket" trendi, Gezi Parkı aracılığıyla örgütlü hale gelen STK'lar ve FETÖ/PDY unsurlarının; yeni toplumsal hareket olma özelliği taşıyan Gezi Parkı Olayları'nın ortaya çıkmasında, devam etmesinde ve sonuçlanmasındaki rolü temel araştırma sorusu olarak analiz edilmiştir. İlgili araştırma sorusu; kriz yönetimi, küreselleşme ve yeni toplumsal hareketler ekseninde ele alınmıştır. Bahse konu teorik yaklaşımlar kapsamında Gezi Parkı Olayları'nın başlangıcı, siyasallaşması ve zayıflaması periyotları tartışılmış, bu tartışma, nitel araştırma yöntemleri ve nicel göstergeler ışığında gerçekleştirilmiştir. Karma yöntemin izlendiği bu tezde özellikle anketler, mülakatlar ve saha gözlemlerine değinmek suretiyle Gezi Parkı Olayları'nda Türkiye'nin kriz yönetimini etkileyen; küresel ve bölgesel yeni toplumsal hareketler, Gezi Parkı'ndaki örgütlü STK'lar, Türk karar alıcılarının güvenlikçi ve müzakereci müdahale biçimleri arasında ikilemde kalması ve FETÖ/PDY unsurlarının engelleyici etkisi analiz edilmiştir. Nihayetinde Gezi Parkı Olayları'nın küresel ve bölgesel sivil itaatsizlik girişimlerinden biri olduğu ve ilk günlerinden itibaren kontrolden çıktığı fakat diğer örneklere göre bu olayların Gezi Parkı'nda bulunan grupların hedefine ulaşamadan sonuçlandığı görülmüştür. Gezi Parkı Olayları'nın sivil itaatsizlik temelinde bir yeni toplumsal hareket örneği olarak değerlendirilebileceği, küreselleşme ve sosyal medyanın (yeni) toplumsal hareketleri dönüştürerek farklı bir karaktere büründürmekte olduğu, küresel konjonktür ve sosyal medyanın da etkisiyle Türkiye'de toplumsal hareketlerin gelişme eğiliminde olduğu, dış çevrelerin de etkisinin bulunduğu yeni toplumsal hareketlere karşı Devletin hazırlıksız yakalandığı ayrıca Gezi Parkı Olayları'nın öğretici birçok yönü bulunmakla birlikte Devletin bu olaylardan arzu edilen düzeyde dersler çıkarma konusunda çok da başarılı olamadığı, Gezi sürecinin, toplumsal kesimler arasındaki fay kırıklarını derinleştirdiği ve "Gezi Ruhu" olarak nitelenen, Gezi deneyiminde bir motivasyon kaynağı olan ve süreçten miras kalan "Gezi Ruhu"nun Türkiye'nin sosyo-politik gündemlerinde gelecekte de etkisinin olacağı yönünde bulgu ve sonuçlara ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Kamu Diplomasisi ve Yerel Yönetimler: Konya Büyükşehir Belediyesi Örneği
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Güleç, Selim Yücel; Kutlu, Önder
    Türkiye'de yerel yönetimlerin doğrudan ya da dolaylı olarak sınır ötesi yerel ve bölgesel yönetimlerle iletişim içerisinde olduğu bir gerçektir. Ülkenin dış politika hedefleri, araçları ve kaynak kullanımı konusunda aktörler arası yetki paylaşımı, koordinasyon ve eşgüdüm konularında belirsizlikler vardır. Ancak buna rağmen uluslararası ilişkilerdeki çeşitlilik ve zenginleşme devam etmektedir. Yerel yönetimler, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin gelişmesine uygun olarak, uluslararası ilişkilerin yeni bir aktörü haline gelmiştir. Yerel yönetimlerin katılımıyla kurulan ve idare edilen uluslararası birlikler her geçen gün artmakta, bunlardan bazıları önemli çalışmalara imza atmaktadır. Yerel yönetimler arasında, uluslararası kardeş şehir münasebetleri artmakta, genel kültürel dostluk ilişkilerinin yanında daha özel boyutlar da eklenerek yerel diplomasi gelişmeye devam etmektedir. Merkezî yönetim, dış politikasına uygun olarak oluşturduğu yeni kurum ve kuruluşlarıyla yerel yönetimlerin uluslararasılaşmasında lokomotif rol oynamaktadır. Uluslararası kurum ve kuruluşların doğrudan veya dolaylı olarak yerel yönetimleri kapsayan fon ve projeleri artış göstermekte, yerel yönetimlerin dünyaya açılmasına önemli katkılar vermektedir. Yerel yönetimlerin yurt dışı ilişkileri, merkezî yönetimin ulusal dış politikasına destek olma, saygınlık kazanma, know-how ve maddi kazanç sağlama, özellikle ortak kültür coğrafyasına dönük milli ve dini duygularla yardımcı olma yolu olarak görmektedir. Lakin özellikle kamu diplomasisi alanında yapılan çalışmalarda klasik diplomasi dışı aktörlere ve faaliyetlerine geniş yer verilirken, yerel yönetimlerin sınır ötesi ilişki ve faaliyetlerine hiç değinilmediği, kamu diplomasisi çerçevesinde ele alınmadığı tespit edilmiştir. Oysa Türkiye'de yerel yönetimlerin yurt dışı ilişkileri büyük oranda kamu diplomasisi çerçevesinde değerlendirilebilir bir nitelik arz etmektedir. Türkiye'deki yerel yönetimlerin kamu diplomasisi yoluyla dış politikaya olan katkısı bazı istisnalar dışında merkezî hükûmet ve yerel yönetimler arasında karşılıklı iş birliği yoluyla diğer bir deyişle karşılıklı bağımlılık teorisi çerçevesinde gerçekleşmektedir. Türkiye'de bulunan yerel yönetimler yabancı ülkelerde sürdürdükleri faaliyetler ile ülkenin dış politikasına ve kamu diplomasisine ya zemin hazırlamakta ya da altyapısını oluşturmaktadır. Dolayısıyla kamu diplomasisi alanındaki akademik çalışmalarda, uluslararası ilişkiler ve dış politika araştırmalarında yerel yönetimlerin sınır ötesi ilişkileri ve artan önemi ciddiyetle ele alınmalıdır. Türkiye'deki yerel yönetimlerin kamu diplomasisi yoluyla dış politikaya olan katkısı bazı istisnalar dışında merkezî hükûmet ve yerel yönetimler arasında karşılıklı iş birliği yoluyla diğer bir deyişle karşılıklı bağımlılık teorisi çerçevesinde gerçekleşmektedir. Türkiye'de bulunan yerel yönetimler yabancı ülkelerde sürdürdükleri faaliyetler ile ülkenin dış politikasına ve kamu diplomasisine ya zemin hazırlamakta ya da temellerini oluşturmaktadır. Dolayısıyla kamu diplomasisi alanındaki akademik çalışmalarda, uluslararası ilişkiler ve dış politika araştırmalarında yerel yönetimlerin sınır ötesi ilişkileri ve artan önemi ciddiyetle ele alınmalıdır. Bu çalışmada, bu noktadan hareketle, öncelikle şehir kavramı ele alınmış, yerel diplomasi, şehir diplomasisi, paradiplomasi gibi kavramlar ile şehir diplomasisinin tarihî seyri ve uluslararası alandaki anlayış farklılıkları irdelenmiştir. Sonra, Türkiye'deki mevcut durumun hukuki ve siyasi arka planı ve fiili durumu hakkında tespitler yapılarak, yerel yönetimlerin yerel diplomasi uygulama mekanizmaları ve hedefleri konusunda literatür taraması, gözlem, anket ve röportajlara dayalı değerlendirmelerde bulunulmuştur. Daha sonra, Türkiye'nin yerel diplomasi uygulama örneği olarak, Konya Büyükşehir Belediyesinin yurt dışı ilişkileri ele alınmış, ortaya konan teorik çerçeve kapsamında analiz edilmiştir. Türkiye'de yerel yönetimler, pek çok aşamadan geçerek bugünkü haline ulaşmıştır. Yerel yönetimlerin yurt dışı ilişkileri konusunda da son dönemlerde iyi bir ivme yakaladığı söylenebilir. Elbette bu konuda bulunan bazı eksiklikler sorunlara yol açsa da uzun vadeli dönemde yerel yönetimler hem yurt dışı ilişkiler konusunda hem de kamu diplomasisi konusunda daha fazla öne çıkmaktadır.
  • Öğe
    Parti ve Seçim Sistemi ile Hükümet Sistemi İlişkileri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2021) Kahraman, Selçuk; Kutlu, Önder
    Karşılaştırmalı siyaset bilimi disiplini içerisinde siyasal kurumların analizine dair çalışmalar her geçen gün önem kazanmaktadır. Bu önem, özellikle bir ülkedeki parti sistemi, seçim sistemi ve hükümet sistemi ilişkileri çerçevesindeki tartışmalarda oldukça yararlıdır. Bu noktada karşılaştırmalı siyaset bilimi yöntemlerinden olan kurumsalcı yaklaşımlar gündeme gelmektedir. Bu çerçevede özellikle siyasal yeni kurumsalcılık, ülkelerin anayasal/siyasal kurumlarının incelenmesinde oldukça yararlı sonuçlar üretebilmektedir. Üstelik temsil adaleti ve yönetsel istikrarın bir ülkede parti-seçim sistemi ve hükümet sistemi ilişkileri açısından önemi düşünüldüğünde bu ülkelerin çeşitli değişkenlere sahip ülkelerdeki tecrübeler açısından karşılaştırmalı olarak çalışılması pek çok bulguya olanak tanımaktadır. Özellikle temsil adaleti ve yönetsel istikrar ilkelerinden biri üzerinde baskın bir şekilde ortaya çıkabilecek ya da yeğlenebilecek siyasal kurumsal tercihler ve uygulamalar, o ülkeleri bir patika bağımlılığına sevk edebilmektedir. Bu açıdan çeşitli ülkelerin siyasal yeni kurumsalcılık bağlamında tarihsel-toplumsal perspektifle siyasal kurumlarını ele alması, demokratik siyasal sistemlerin gelişimine dair rasyonel önerilere fırsat sunabilme potansiyeli kazandırmaktadır. Bu tez çalışmasında karşılaştırma örneği olarak Türkiye’nin yanı sıra Yeni Zelanda, Endonezya ve Fransa tercih edilmiştir. Bu tercih, karşılaştırmalı siyaset bilimi tekniklerinden “az sayıda ülke karşılaştırması” ve “olabildiğince farklı sistemler” tasarımları ile belirlenmiştir. Çalışmanın kuramsal perspektifini siyasal yeni kurumsalcılık oluşturmuştur. Bu bağlamda dört ülke özelde parti, seçim ve hükümet sistemleri gibi siyasal kurumlar başta olmak üzere yapısal, toplumsal ve siyasal etmenlerle olabildiğince tarihsel/süreçsel bir seyir ile inceleme konusu yapılmaya çalışılmıştır. Bu incelemelerde Türkiye’de siyasal sistemin demokratik, siyasal ve yönetsel olarak güçlendirilmesine yönelik pek çok tecrübe ve bulgu ortaya çıkmıştır. Böylece tezin amacı olan karşılaştırma verileri çerçevesinde özelde Türkiye’ye dair parti sistemi, seçim sistemi ve hükümet sistemi konularında kuramsal nitelikli tartışmalar gerçekleştirilmiş ve model önerileri ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Bu minvalde Türkiye’de seçim sistemi ve hükümet sistemi ne olursa olsun çok partili sistemin bir kurumsallaşmış bir unsur olarak varlığını sürdürmeye devam edeceği tespit edilmiştir. Bu tespit bağlamında farklı ülke tecrübeleri ve Türkiye’nin kendine özgü şartları bir arada değerlendirildiğinde hükümet sistemi ve seçim sistemi ilişkileri, partiler sistemi bağlamında analiz edilerek bu çerçevede ortaya konulan hipotezler tartışılmıştır. Nihayetinde “demokratik” özelliklerin birincil olarak öne çıkarıldığı parti sistemi, seçim sistemi ve hükümet sistemi modellemeleri ortaya koyulmuştur.
  • Öğe
    Kamu Yönetiminde Paradigma Temelli Bir Sınıflandırma ve Türk Kamu Yönetimi Üzerine Değerlendirme
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2021) Arslan Güngör, Şadiye; Uçar Kocaoğlu, Belgin
    Kamu yönetimi disiplini, 19. yüzyılın sonlarından günümüze kadar birçok düşünce akımının etkisi altında kalarak şekillenmiştir. Batıda üretilen ve küresel ölçekte yaygınlık kazanan bu düşünce akımları kimi zaman kamu yönetiminde değişim sürecini şekillendiren hâkim paradigmalar yaratarak diğer toplum ve yönetim sistemlerine de sirayet etmişlerdir. Gündeme gelen bazı düşünce akımlarının ise sadece teorik düzeyde gelişim göstererek, pratiğe yansımalarının sınırlı düzeyde kaldığı görülmüştür. Bu çalışmanın temel amacı kamu yönetiminde meydana gelen yeni koşulların hâkim paradigmalar ile ilişkisini değerlendirerek, yönetim yaklaşımlarının söz konusu paradigmalar çerçevesinde dönemsel sınıflandırmasını Türkiye özelinde incelemektir. Bu kapsamda çalışmada öncelikle kamu yönetimi disiplinin doğduğu tarihsel koşullar yani modern dönem düşünce yapısını oluşturan tarihsel gelişmeler ele alınmıştır. Daha sonra kamu yönetimini dönüşüme zorlayan konjonktürel koşullar, dönüşüme zorlayan düşünce akımları ile birlikte ele alınmıştır. Çalışmanın son bölümünde ise bu gelişmelerin Türkiye özelinde değerlendirmesi yapılmıştır. Batı kaynaklı yönetsel gelişmelerin evrensellik savı doğrultusunda kamu yönetimindeki değişim sürecine etki ettiği ve değişimin farklı tarihsel koşullara sahip ülkelerde tek doğrultuda ilerleyen bir reform zinciri halinde ilerlediği düşünülebilir. Bununla birlikte Türkiye örneğinde, toplumsal yaşamda var olan ilişki yapılarının sürekliliğini korumaya devam ettiği ve kurumsallaşmanın ancak geleneksel yapılar üzerine inşa edilebildiği söylenebilir. Bu doğrultuda modern dönem düşünce yapısının kamu yönetimi anlayışına yasal-ussal bir örgütlenme yapısıyla değil, neo-patrimonyal bir örgütlenme yapısıyla yansıdığı da ifade edilebilir. Postmodern dönem ile birlikte kamu yönetiminin, yerel niteliklerle bağdaştırılması doğrultusunda tekrar revize edilmesi gerekliliği gündeme gelmiştir. Fakat kamu yönetimi alanına yönelik devam eden reform sürecinin posmodern düşünce yapısıyla ilişkisinin hala muğlâklığını koruduğu düşüncesi tartışmaya açık bir konu olarak bu çalışmaya yansımıştır.
  • Öğe
    İslam ekonomisi çerçevesinde tarımsal emtia ticareti ve finansmanı üzerine bir alan araştırması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Ergun, Hüseyin; Kutlu, Önder
    Bu çalışmanın konusu; tarımsal emtia ticaretinde yeni bir model ortaya koyabilmek, mevcut ticaret borsalarında gerçekleştirilen spot piyasa işlemlerine derinlik sağlayacak elektronik platform işlemlerini modellemek ve tüm bu çalışmaların İslam ekonomisi çerçevesinde analiz edilmesini sağlamaktır. Anketler iki aşamadan oluşmaktadır. Öncelikle lisanslı depoculuk, elektronik ürün senetleri ve bunlar hakkında bilgiyi ölçmek için üreticilere, arkasından tüccarlara anketler yüz yüze görüşme yöntemi tercih edilerek gerçekleştirilmiştir. Yüz yüze görüşme tekniği, araştırmanın sonuca ulaşması açısından soruların net anlaşılması, denetimin sağlanması bakımından diğer anket yöntemlerine göre daha sağlıklıdır. Araştırma konusu anketler 2017 yılı Ağustos-Kasım ayları arasında yapılmıştır. Bölgenin ve ülkenin en büyük ticaret borsalarından biri olan Konya Ticaret Borsası elektronik satış salonunda üreticilere anketler uygulanmış, Konya Büyük Buğday Pazarı'nda tüccarlara yönelik anketler uygulanmıştır. Araştırma öncelikli olarak İslam ekonomisi alanındaki temel kavramları açıklamaya çalışmış, dünyada tarımsal emtia ticaretine yönelik yapılan çalışmalarla ülkemizde yapılan çalışmaları mukayese etmiş ve nihayet özgün bir model olarak ELÜS (Elektronik Ürün Senetleri) sisteminde 3, 6 ve 9 ay vadeli futures işlemler için bir öneri ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Kentsel dönüşümün kent kültürüne ve kentlilik bilincine etkisi: Meram Belediyesi örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Aldur, Mahmut Sami; Kutlu, Önder
    Türkiye'de yürütülmekte olan kentsel dönüşüm uygulamalarındaki yaklaşımın Konya Meram'daki kentsel dönüşümle benzerlikleri bulunmaktadır. Türkiye'de deprem riskini en aza indirmek, kentlerdeki yapı stoku kalitesini artırmak amacıyla girişilen kentsel dönüşüm uygulamalarının kentte hâkim olan kültürel özellikler, kentli bireyin yaşantısı, kent ekonomisi, kentteki sosyal mekânların fonksiyonları bakımından içerdiği değişim bir toplumsal dönüşüme tekabül etmektedir. Çalışmada Konya Büyükşehir Belediyesi'nin 5393 sayılı Belediye Kanunu ile 5216 sayılı Büyükşehir Kanunu'ndan doğan kentsel dönüşüm yetkisiyle Meram Belediyesi öncülüğünde gerçekleştirilen Çaybaşı, Altın Hamle Yenice, Aymanas ve Aksinne olmak üzere halihazırda dört adet kentsel dönüşüm projesi incelenmektedir. Yine çalışmada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu'ndaki yetkisine dayanan, Bakanlar Kurulu kararıyla Meram Belediyesi öncülüğünde gerçekleştirilen Şükran, Uluırmak, Turgutreis olmak üzere üç adet kentsel dönüşüm projesi bulunmaktadır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden birisi olan yarı yapılandırılmış görüşme tekniğinden yararlanılmıştır. Kentsel dönüşümler kentlilik bilinci, kent kültürü, mahalle kültürü ve mahallelilik kavramında yeni etkiler meydana getirmektedir. Kentteki toplumsal hayat ve nüfus dağılımı da kentsel dönüşüm uygulamalarından etkilenmektedir. Bulgular bakımından çalışmada kentsel dönüşümlerin kentlerin tarihsel serüvenine ve kadim kimliğine yönelik etkilerinin yanı sıra kentlerin özgün çizgilerini silikleştiren ve kentleri benzeştiren boyutuna değinilmektedir. Yürütülen kentsel dönüşüm projelerinde kentin sosyolojik yapısı parametreler arasında yer almamakta, halk, sivil toplum ve dönüşüm uygulanan kentsel alana hizmet sunmakla görevli kamu kurumları alınan kararlara yeterince dâhil edilmemekte, yasal yetki sınırları içerisinde kalınmaktadır. Bu çalışmada küresel aktör haline gelen kentlerin serüvenine kentsel dönüşüm bağlamında ışık tutmak, Meram'daki kentsel dönüşümlerin kültürel, ekonomik ve sosyal sonuçlarını saptamak amaçlanmaktadır. Ortak aklın işletildiği, şeffaf ve katılımcı bir süreç halini alacak kentsel dönüşüm uygulamaları şüphesiz kentlilik bilinci ve kent kültürü bakımından pozitif katkılar sunabilecektir. Çalışmamız Meram örneği üzerinden bütün bu sorulara cevap üretmek ve Türkiye'nin benzer bölgelerine ders çıkarmak üzere kurgulanmıştır. Proje, rapor ve resmi dokümanların yanında ilgililerle yürütülen mülakatlarla araştırma soruları değerlendirilmektedir.
  • Öğe
    Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri bağlamında Avrupa'da Türk Diasporası: Hollanda örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Ökten Sipahioğlu, Buket; Kutlu, Önder
    Avrupa'da, hâlihazırda sayıları beş milyonu geçmiş olan Türk nüfusu ve bu nüfusun Türkiye'yi temsillerini değerlendirmek, konunun önemi düşünüldüğünde akademik çalışmalara sayıca az konu olmuştur. Türk Diasporası, gücünün farkına varamamış ve örgütlenerek kendisine aleyhtar olan diğer diasporalara karşılık vermekte başarısız olmuştur. Sadece Avrupa'da değil yurt dışındaki tüm Türk varlığının sesini duyurabilmesindeki en önemli yol ise ekonomide ve siyasette söz sahibi olmalarıdır. Bu noktada Türk Diasporasını dünyanın önde gelen diasporaları olan Yahudi veya Ermeni diasporasından ayıran en önemli nokta varlıklarını siyaset ve ekonomi alanlarında hissettirememeleridir. Dünyada başarılı bir Türk Diasporası sadece ekonomik yolla Türkiye'ye ve bulundukları ülkede kendilerine katkı sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda sözde Ermeni soykırımı meselesinde olduğu gibi Türk dış politikasındaki bazı temel sorunların çözümünde rol oynayacaktır. Bu sayede tarihi gerçeklerin su yüzüne çıkmasında sadece Ermeni ve Rum lobilerinin tasarrufu olması engellenecektir. Bu değerlendirmeler ve incelemeler ışığında görülmektedir ki, Avrupa'da güçlü bir Türk Diasporası oluşturulmasıyla birlikte özellikle terör karşısında Türkiye'yi insan hakları ihlali yapmakla itham eden Avrupa lobilerine karşı Türkiye'nin daha savunmacı bir duruşu olabilecektir. Tez çalışması Hollanda örneği üzerinden Türkiye – AB ilişkileri çerçevesinde diaspora faaliyetlerini analiz etmektedir. Hollanda'nın gerek Türk nüfusun mevcudiyeti gerekse AB'nin kurucu altı ülkesinden biri olarak Avrupa siyasetindeki başat konumu bu ülkenin seçilme gerekçesini açıkça ortaya koyar niteliktedir.
  • Öğe
    Türk kamu yönetiminde bir denetim aracı olarak kamu denetçiliği kurumu: Vatandaş algısı
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2017) Kaya, Emre; Kutlu, Önder
    Kamu yönetimi sisteminde idarenin mevcut denetim yollarına bir alternatif olarak değil bu denetim yollarını tamamlayıcı ve destekleyici bir mekanizma olarak ortaya çıkan Kamu Denetçiliği Kurumu, kamu vicdanını temsil ederek idare-birey arasında bir köprü vazifesi görerek, uzlaşı yoluyla uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmaya çalışmaktadır. Temel felsefesini Türk devlet geleneğinden almış, "devlet birey için vardır" yaklaşımıyla temel hak ve özgürlüklerin korunması, hak arama bilincinin yerleştirilmesi, yöneten ile yönetilen arasında iletişim kanallarının etkinleştirilerek karşılıklı olarak bir çözüme ulaşılması amacıyla yola çıkmış bir kurum olan Kamu Denetçiliği Kurumunun Türkiye'de başarısının araştırılması önce böyle bir kuruma ihtiyaç olup olmadığının ortaya konulması, daha sonra vatandaşların bu kurumun etkinliğine olan inancının ölçülmesine bağlıdır. Tez çalışmasının ilk bölümünde, kamu yönetimi sürecinin bir parçası olan denetim anlayışının nasıl değiştiği veya dönüştüğü ele alınmakta, Türk kamu yönetiminin örgütsel olarak, denetim anlayışındaki değişime nasıl tepki verdiği konusu tarihsel açıdan incelenmektedir. İkinci bölümde ombudsmanlık kurumu, kavramsal ve teorik bir şekilde incelenerek, ombudsmanlık kurumu dünya örneklerine yer verilmektedir. Üçüncü bölümde ise ombudsmanlık kurumunun Türk kamu yönetimine eklemlenme süreci tartışılmaktadır. Dördüncü ve son bölümde ise Kamu Denetçiliği Kurumunun Türkiye'de işlevselliği sorusuna cevap aranmaktadır. Bu cevaba temel olmak üzere önce Türk kamu yönetiminin Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmasına yol açan hangi sorunları olduğu incelenerek, yeni bir kurum olan Kamu Denetçiliği Kurumunun faaliyet sonuçları ve vatandaşların Kamu Denetçiliği Kurumu ile ilgili güç algısına yönelik alan araştırması ele alınmakta Kamu Denetçiliği Kurumunun Türkiye'deki uygulama başarısı konusunda cevaba ulaşılmaya çalışılmaktadır.
  • Öğe
    Kamu yönetiminin denetlenmesinin bir aracı olarak kamu denetçiliği (Ombudsmanlık) kurumu, Çin, Hindistan ve Türkiye'deki uygulamaları
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) Sürekli Canat, Nilüfer; Kutlu, Önder
    Demokrasi ile yönetilen hukuk devletinde halkın yönetime katılması ve yönetimi denetlemesi modern kamu yönetimi anlayışının vazgeçilmez bir kuralıdır. Halk belli dönemlerde yapılan seçimlerde oy kullanarak iktidara getirdiği siyasetçileri ve onların şekillendirdiği kamu yönetimi sistemini denetlemek amacıyla çeşitli yöntemler kullanmaktadır. Kamu yönetiminin denetlenmesinin günümüzün çağdaş ülkelerinde kullanılan en etkin yöntemi ombudsmanlık (kamu denetçiliği) kurumudur. Ombudsman, devlet ile birey arasındaki aracılık görevini, hem vatandaşlar hem de idarece kabul edilebilecek ortak bir çözüm bulabilmek için kullanır ve ortaya çıkabilecek ihtilafların çözümünde tarafsız bir rol oynar. Ombudsmanlık kurumunun kökenlerini Çin'deki Han Hanedanlığı sırasında varolan "Control Yuan Kurumu"na, Roma İmparatorluğu'ndaki Halk Tribünleri'ne ve 17. yüzyıl Amerikan kolonilerindeki "Censors Kurumu"na kadar götürmek mümkündür. Ombudsmanlık kurumuna ilişkin yerli ve yabancı kaynaklarda kurumun geçmişi İsveç'te 18. yüzyılda oluşturulan Högste Ombudsmannen (Yüksek Vekil) kurumuna dayandırılmaktadır. Son yirmi yılda dünya ekonomisinde önemli aktörler olarak yer almaya başlayan Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan ekonomik gelişme yanında temel hak ve özgürlüklerin kullanımındaki iyileştirme çalışmaları ile de dikkat çekmektedir. Bu kapsamda Çin'de ulusal ve yerel düzeyde ombudsmanlık kurumunun oluşturulma çalışmaları devam etmektedir. Hindistan'da eyalet yönetimlerinde ombudsmanlık sistemi yaygınlaşmaya başlamış olup ulusal düzeyde ise çalışmalar devam etmektedir. Türkiye'de ise 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun çıkarılmasıyla 1980li yılların sonundan beri devam eden kamu yönetimi reform çalışmalarında kayda değer bir adım atılmıştır. Bu çalışmada eleştirel literatür taraması yönteminden ve betimleyici araştırma yönteminden yararlanılmıştır. İlk olarak kamu yönetiminin denetlenmesinde geleneksel yöntemler olan siyasi denetim, yönetsel denetim, yargı denetimi yanında yeni ve etkin denetim yöntemleri olan etik denetimi, kamu oyu denetimi ve ombudsman denetimi ele alınmıştır. Daha sonra ombudsmanlık kurumunun Çin ve Hindistan'daki oluşumuna yer verilmiştir. Son olarak ombudsmanlık kurumunun Türkiye'deki yasalaşma sürecine kadar olan gelişmeler ve yasanın getirdiği düzenlemeler anlatılmıştır.